birinci maçtaki sert rüzgâr, iki üç gün devam eden yağmur yoktu. llık bir bahar havası, spor meraklılarını, alana toplamıştı. bb. şükrü saraçoğlu, ali rânâ tarhan, recep peker, general hikmet ayerdem ve daha bir çok büyüklerimiz de maçı görmeğe gelenler arasında idiler.
maç, çok güzeldi. seyirciler hakikaten tatlı bir heyecanın tesiri altında kaldılar. beşiktaşın zaman zaman göze çarpan üstünlüğü ve ustalığı bir hakikat olmakla beraber bu maçtan çıkan netice şudur: ankara gücü, maçın başından sonuna kadar kendi oyununu tatbik etti. yılmadan usanmadan kazanmak için çalıştı ve her halde, metodlu bir çalışmanın temin ettiği bir teknik gösterdi. buna, futbol gibi, cem’î oyunlarda başlı başına bir kuvvet teşkil eden enerjiyi de ilâve edersek, dünkü maçta ankara gücünün niçin berabere kaldığını anlarız.
maçtan çıkan ikinci bir netice de: spor, artık, memleketin her yerinde, kökü kuvvetli bir ağaç gibi, günden güne serpilip gölge vermektedir. dün, istanbulda başlıyan spor, yalnız orada kuvvetli sayılırken, bugün ankara futbolu da onun kadar kuvvetlendi. fakat ülkümüz, her türkün sporcu, her türk şehrinin bir spor kaynağı olmasıdır. her fırsatta yabancı takımlarla karşılaşmak suretiyle, bir çok şeyler öğrenen istanbul kulüblerine karşı iyi neticeler alan ankaralılar, bugünkünden daha çok çalışmalıdırlar. çünkü, yakın zamanda, eskişehiri, konyayı, izmiri.... bütün şehirlerimizi, karşılarında kendileri gibi yetişmiş ve ilerlemiş göreceklerdir.