istanbul'dan ayrılırken güç şartlar içinde işe başladığımızı ve yine bu güç şartlar içinde en iyi şekilde hazırlanabildiğimizi söylemiştim. her kafadan çıkan ses, kasıtlı ve imâlı sözler yapmak ve yapılması istenilen işleri aksatıyor, köstekliyordu...
şu anda hepsini unutmuş gözüküyoruz... çocuklar arzulu ve hırslı. tıpkı viyana’da oynadığımız magdeburg maçındaki gibi... metin geldi, dünkü yorucu antrenmandan sonra bana, «baba dedi, neden öyle düşünceli bir halin var?» «yok dedim, yarınki maçı düşünüyorum.» «korkma, üzülme dedi bana. göreceksin korktuğumuz olmayacak...»
turgay geldi bana, «baba, dedi, ne zaman favori olarak sahaya çıksak kaybettik. bu defa çok şükür favori biz değiliz, legia'lılar.»
sonra ahmetler, mustafalar, talâtlar, doğanlar, naciler, uğurlar, yılmazlar... hepsi, hepsi de aynı şeyleri tekrarladılar. «teslim olmayacağız, en iyi neticeyi almağa çalışacâğız. bizlere güvenebilirsin» dediler...
onların bilmedikleri, daha doğrusu benim onların bilmesin, istediğim taraf, sarı kırmızılı çocuklara güvenimin ve inancımın büyük olduğu idi. «elbette iyi netice alacaksınız ve hattâ buna o kadar inanıyorum ki, polonya basınına bile bu kanaatimi açıkladım.» dedim. işte çeşitti dedikodulara, hava şartlarının kötülüğüne, otelin perişanlığına, yemeklere bir türlü alışamamıza rağmen varşova’daki havamız bu.. böyle zor bir günde yurtta bulunanların da kalblerinin bizim başarımız için çarptığından en ufak şüphemiz yok. sîzlerden dua, bizlerden gayret...