dün dört dörtlük fenerbahçe - galatasaray maçı eski istanbul'un geri gelmez güzelliklerinin içinden fışkırmış bir yeni klasikti.
hangi tenkitle bu lezzeti bozmaya çalışırsanız çalışın,pazar günkü maç bana 30 yıl öncesinin tramvaylı yürüyen yemyeşil bir istanbul'un usta futbol örneklerini anımsattı.
iki takım kalecisinin kabul günü düzenlediklerini diyene eyvallah, stankoviç'in defansta "adam adama markaj" gibi türkiye'de hiç oynanmaması gereken bir ateşle oynadığını vurgulayanlara peki, f.bahçe'nin maç sonuna kadar saha içinde bu yanlıştan uyanmasını ileri sürenlerin öfkesinede kabul.
bu olunca yanlışlıklarla dolu maça, maşa tutup hep hata kaldıranlara karşılık ben gollü müsabakalar susuzluğuna yakalanmış biri olarak 30 yıllık banyosuzluğumu giderdim.
nasıl o cenlet topkapı'yı,nasıl o benzersiz carpıcı mesire yerini, fabrikaların,e-5 yolunun betonuna gömmüşsek,nasıl silivrikapı'nın av tepe'nin o inçirli-üzümlü dünyasını tuğla ile bombalamışsak,doğa ile arsa ile birlikte maharetini ve vuruculuğu türlü çeşitlisini kaybetmiş insan ayaklarından da golle tanışmayanları yıllar yılı futbolcu yapmıştık.
işte pazar günkü maç o vuruş beceriksizliğini,o şut at atma açemiliğini o topa vurma güvensizliğini kaybetmiş futbolumuzdan açan bir eski istanbul maçı idi.
o vuran ayaklara sağlıklar dilerim.isterdim ki maçtan sonra fenerbahçeli taraftarlarla galatasaraylı taraftarlar kol kola girsinler,mecidiyeköy'den taksim'e kadar kendi hırslı sloganları yerine futbolun müşterek şarkısını söylesinler.çiçek pasajında bira bardaklarını,her hıncı stadda bırakarak sevecenlik ve insan kokan bir inançla kaldırıp birbirlerine vursunlar.
olmuyor...yeni istanbul'da tek tük eski istanbul maçları oluyor da yeni istanbul'da o eski istanbul'daki taraftar ve insanlık beraberliği kurulamıyor.
demek mecidiyeköy'de eski dutluklar ve inçir ağaçlarıyla birlikte eski insanlar da kesmişler,yazık...