ilhan söyler galatasaray çok kötü oynuyordu... ‘‘bu ne hal’’ diye ortalık inliyordu. g.saray'ın mutfağı var, mutfakçıları var. bunlar çok güzel yemek pişirdiler ama arkadaşlarını bir türlü memnun edemediler.
okan, suat, emre üçlüsü lezzetli bir yemek sunmak için, dünkü sıcak havada ‘‘kan ter içinde’’ kaldılar. hücuma servis yapıyorlar, forvetten ‘‘biraz tatsız.’’ yanıtını alıyorlar. defanstan ise ‘‘tuzsuz’’ sesleri yükseliyor. bu üçlü her iki grubu da memnun edemiyor.
bir sahne var... popescu ve bülent... atılan bir uzun top... ikisi birden bu sevgiliye ‘‘siz buyurun, ben buyurayım’’ diyorlar. bu sevgili boşta kalıyor, hakan ünsal, taffarel'e problemli bir top atıyor, taffarel bu topu dizinde stop edip kucağına alıyor. aynı taffarel, tecrübesine yakışmayacak bir şekilde topu oyuna sokunca dalıyor mu ne yapıyorsa, rakibine gol atma imkanı verip oyunu da kritik ana sokuyor. doğrusu klasına yakışmadı.
bizim ahçılar
bizim ahçılar yılmıyor. her iki tarafa servis yapmak için mekik gibi gidip geliyorlar. neyse işi bitiricilere veriyorlar. yemeği yiyorlar. ama defans bir türlü mutlu değil. aman bir uzun top atılmasın. başta popescu yiyeceği yemeği karıştırıp duruyor. nasıl yiyeceğini ise bilmiyor. bu sırada usta lucescu da hemşehrisine ikide bir çıkışıyor. ama bu popescu, beğenmiyor hiç birşeyi. hata üstüne hata yapıyor.
jardel kıvraklığı, topu alışı ve pozisyona girmesiyle penaltı hadisesini yaratıyor. hareket güzel, atış da güzel. sonra kanatlardan servis gelmeyince o da mahçup rollerini oynuyor. aslında ahçılar rahatlamıştı, rahatsızlığı bozanlar bizim popescu idi. yaptığı bir hareketten gol gelince ortalık biraz karışmıştı. bu arada marcio oynadı mı, oynamadı mı belli değildi. daha önce değişmesi gerekirdi. ama bu sanatçı değişiminde o da sahnede değildi.
g.saray 6. kez şampiyonlar ligi'nde. esas konserler bundan sonra başlıyor.