mark boyacı ve barış kılıç'ın "boz baykuşlar: bize her yer deplasman" kitabından;
istanbul’un bizans olduğu yerde boz baykuşlar –bursaspor
bursaspor – istanbul bbsk 06.03.2011 – bursa atatürk stadyumu
‘tribüncülük’ kavramının olmazsa olmazlarından biridir şehir dışı deplasmanları. boz baykuşlar’ın bir heyecanla başlayan serüveni hızla ilerledikçe artık deplasman maçlarına da katılım sağlanması gerektiği düşünülmeye başlanmıştı. önceleri konya ve kayseri’deki karşılaşmalara bireysel katılımlarla 5-10 kişiyle gidilse de, bursaspor maçına kadar büyük bir deplasman organizasyonuna girişmemişti grup. istanbul’a yakın olması ve ulaşım açısından birçok alternatife sahip olması sebebiyle bursa ilk sınavı vermek için uygun bir fırsattı. karar verilmişti. boz baykuşlar, kendilerince büyük bir organizasyonla bursa’ya takımlarını desteklemeye gidiyorlardı.
olimpiyat stadı’ndaki karşılaşmalarla ilgili birçok tecrübe kazanmıştı grup. ilk zamanlarda yaşanan, ulaşım sıkıntıları, genel aksaklıklar artık tecrübelerle aşılıyordu. her şey bir sisteme oturmuştu. ancak deplasman farklıydı. önce ulaşımın nasıl sağlanacağına karar vermek gerekiyordu. birçok taraftar grubunun deplasmanlara ulaşım sağlamak konusunda kulüp yönetimlerinden destek aldığı bilinen bir gerçekti. ancak boz baykuşlar’ın duruşları ve kuruluş felsefeleriyle bu durum kuşkusuz bağdaşmıyordu. birkaç şehirlerarası otobüs firmasıyla görüşüldü, feribot seçeneği için ido’dan fiyat alındı, özel otobüs ayarlama fikirleri tartışıldı ve son karar verildi. grup üyelerinden birinin çalıştığı şirketin vasıtasıyla özel otobüs tutulacaktı. her şey imece usülü, grup üyelerinin kendi imkânlarıyla şekilleniyordu. buluşma saati internet sitelerindeki forumdan ve sosyal medya sayfalarından duyuruldu. gelecek olanların telefon numaraları alındı. hareket saati beklenmeye başlanmıştı artık.
boz baykuşlar’ın ilk günden bu yana kazandıkları en büyük tecrübelerden biri de, bir etkinliğe katılacakların sayısını bulmak için internet üzerinden geliyorum diyenlerin sayısını ikiye bölmeleri gerektiğiydi. bu gelenek yine bozulmadı. beklenen sayıdan yarı yarıya fire verilse de yaklaşık 20 kişiyle boz baykuşlar ekibi taksim meydanı’ndan bursa’ya hareket etmek için hazırdı.
yolculuk her deplasman yolculuğu gibi eğlenceli geçiyordu elbette. belki biraz daha temiz ve biraz daha kontrollü. otobüs durdurulup rakip taraftar avına çıkılmıyordu belki ama ankara havaları eşliğinde göbek atmaktan da geri kalmıyordu boz baykuşlar. diğer takımlara nasıl küfür edebilecekleri konusunda kafa yorup besteler yapmıyorlardı belki ama bugüne kadar yapılmış tezahüratlarını bağıra bağıra söylüyorlardı.
bursaspor deplasmanının bir özelliği de ‘kitap okuma aktivitesinin’ bu karşılaşmada gerçekleşecek olmasıydı. organizasyonu üstlenenler, detayları duyurduklarında geleceklerin yanlarında mutlaka en az 1 adet kitap getirmelerini istemişlerdi. önceleri bu kitapların ne yapılacağına anlam veremeyen grup üyelerinin, yolculuk sırasında kendilerine yapacakları aktivitenin detayları verildiğinde bu fikir oldukça hoşlarına gitmişti. maça artık tamamıyla hazırdı boz baykuşlar. pankartlar bagajda, kitaplar çantada, fikirler kafada bursa’ya vardılar.
şehre girdiklerinde emniyet ekipleri karşılıyordu onları. daha önceden bu organizasyon konusunda bilgi almışlardı grup üyelerinden. bursa şehrinin istanbul takımlarına çok sıcak bakmadığı bilinen bir gerçekti. bu sebeple daha henüz herkes tarafından tanınmayan ve şehirlerinde kendi takımlarının ismini yani bir kesime göre ‘bizans’ı bağıracak olan boz baykuşlar’ı korumak için hazır bekliyordu polis. ne de olsa, baykuşların soyunun tükenmesini kimse istemezdi.
emniyet ekipleri kalabalık ve hazırlıklıydı. yaklaşık 40-50 kadar polis memuru boz baykuşlar’ın tek tek üstlerini aradılar. her taraftara 2 polis düşüyordu adeta. boz baykuşlar kendilerini hiç bu kadar güvende hissetmemişlerdi. emniyet ekipleri yaptıkları aramalarda kitaplarla karşılaşınca kısmen şaşırsalar da boz baykuşlar’ın tavrını öğrenince duruma anlam verebildiler. her şeye rağmen polis, grubu serbest bırakmamaya kararlıydı. maç saatine kadar polis merkezinde beklemeleri konusunda ısrar eden emniyet ekiplerine boz baykuşlar her ne kadar “biz size rahatsızlık vermeyelim, çay içip geldik” diye karşı çıksalar da, polisin bu misafirperver tutumu sonucuna ulaşıyordu. öyle ki, yemek yemeleri gerektiğini belirten grup üyelerine, polis babacan bir tavsiye vermekten de geri durmuyordu; “3’er 3’er gidin, öyle 20 erkek gezilmez, kızlar bakmaz vallahi.”
yemek yeme seferleri tamamlanmış, maç biletleri polis kontrolünde tam sayısında alınmıştı. artık maç saati de giderek yaklaşıyordu. nihayet bu misafirlik sona eriyor boz baykuşlar polis kordonunda stadyuma doğru ilerliyorlardı. normal şartlarda atkıları ve formalarını gizleyerek kimsenin fark etmeyeceği şekilde stada gidebilecek olan boz baykuşlar artık oldukça dikkat çekici bir biçimde her bir bursasporlu’nun fark edeceği üzere 50 polisin arasındaki izole edilmiş gruptu. bu ilgi çekici durum karşısında bazı münferit laf atmalar, ıslıklamalar yaşansa da sağ salim tribünlerine ulaşmıştı boz baykuşlar.
“boz baykuşlar üyesi olmanın birinci kuralı mutlaka her maç bir şeyi unutmaktır” felsefesinin yine işlediğini fark etmeleri çok zaman almadı. tribünde bir eksiklik hisseden grup üyeleri pankartların otobüsün bagajında kaldığını fark ettiler. 3 boz baykuş aceleyle otobüse doğru dönmeye karar verdi. maç başlamadan pankartları almaları gerekiyorlardı. ancak otobüsün kapıları kilitliydi. üstüne üstlük otobüs şoförü de camiye gitmişti. otobüs şoförünün ibadetini bitirmesini sabırla ve endişeyle bekleyen grup, birçok zorluğu geride bırakarak en sonunda pankartları tribüne sokmayı başardı.
tribünde onları bekleyen sürpriz boz baykuşlar’ın yaşadığı bu zorlukları unutmasına ve yüzlerinin gülmesine sebep oluyordu. bursa şehrinde yaşayan 30 kadar boz baykuş da takımlarını desteklemek için tribünde yerini almışlardı. böylece bir sene öncesine kadar kendi sahasında 8-10 taraftardan fazlasını toplayamayan istanbul bb takımının deplasman tribününde, hem de farklı bir şehirde 50’ye yakın taraftarı vardı.
maça iyi başlayan taraf bursaspor ekibiydi. 36. dakikada pablo batalla’nın golüyle öne geçen yeşil-beyazlılar, taraftarlarının da desteğiyle giderek oyunun kontrolünü ele alıyorlardı. boz baykuşlar’ın deplasman tribününden “istanbul” diye bağırışları ise, birkaç münferit küfür ve ıslıklamayla susturuluyordu. soyunma odasına istanbul bb takımı 1-0 mağlup girerken, boz baykuşlar’ın kitap okuma aktivitesini gerçekleştirme zamanları gelmişti.
maç başında açtıkları ‘kadınlar günü’ pankartıyla basın mensuplarının ilgilerini üstlerine çeken boz baykuşlar’ın devre arasında aniden hep beraber oturup kitap okumaya başlamaları şaşkınlıkla karşılanmıştı. “ne yapıyor bu çocuklar?” soruları kafaları kurcalamaya başladığında boz baykuşlar yeni pankartlarını çoktan açmışlardı bile; “vizeler yaklaşıyor, lütfen sessiz olun”. grup üyelerinin daha sonra öğreneceği üzere, yayıncı kuruluş devre arasında maçın kritiğini, ya da taktiksel değerlendirmeler yapmak yerine boz baykuşlar’ı ekrana verip grubun eylemlerini konuşuyordu.
ikinci yarıya daha etkili başlayan ekip ise arkalarına 50 boz baykuş’u alan istanbul bb takımı oluyordu. 64. dakikada takım kaptanı efe inanç’ın golüyle beraberliği sağlayan istanbul bb, daha sonra öne geçecek fırsatları da yakalamasına rağmen 1 puana razı oluyordu. bir sene öncesinin şampiyonundan kendi sahasında 1 puan almak kolay bir iş değildi kuşkusuz. bunu gerçekleştiren 50 boz baykuş ve zoru başarmasıyla ünlü istanbul bb ekibi mutlu bir şekilde dönecekti evlerine.
tüm bir günün ve maçın yorgunluğu, dönüş yolculuğunun daha sakin geçmesine sebep olmuştu. aralarında sadece iskender kebap yemek için şehre gelenler olduğu düşünüldüğünde, bir restorana uğranmadan dönülmesi olanaksızdı. böylece sabah saatlerinde istanbul’dan yola çıkan 20 boz baykuş, ceplerinde 1 puan, midelerinde birer porsiyon iskender ve yüreklerinde başarıyla gerçekleştirdikleri organizasyonun gururuyla şehirlerinde dönüyorlardı.