kısa ahmet'im. yiğit ahmet'im. sevdali ahmet'im. aşık ahmet'im. sen de unutulanlar arasina girdin ya ahmet'im. hikayeni bilen kac kisi kaldik ha ahmet'im. bugun kime sorsan "son nefeste galatasaray" diyor ya hani, senden haberleri bile yok be ahmet'im. senin bu arma ugruna neler yaptigini, armanin senin icin en anlama geldigini bilen kac kisi kaldi ki acaba.
sen aklima gelince agliyorum ulan. agliyorum... emzigi elinden alinmis 2 yasinda bebek gibi hickira hickira agliyorum. ah be abicim...
ahmet bizim mahalleden bir yigitti, hayatinda en cok onem verdigi sey galatasaray'di, asikti renklerine kulturune. tribunden inmeyen, deplasman kovalayan mert bir tribuncuydu. bugunku zibidiler gibi takim yenilince ıslıklayanlardan degil, 14 yıl cefa ceken, bu ugurda sagligindan olanlardandi. takim o kadar sikintili donemlerden gecerken hayatinin tam ortasina galatasaray'i koyan bu yigit de etkileniyordu tabi. mac izlerken sigarasi asla sonmezdi. mac boyunca yaklasik 1 paket sigarayi bitirir hatta bazen bu bile yetmez bizden otlanirdi. ah be ahmet'im, keske bugun gelip gene bi sigara ver hafiz desen...
takildigimiz bi meyhane vardi uskudar'da. oraya tribunden tanidigimiz abilerimiz de gelirdi. bizim kısa bu abilerimizin hepsine kendini tanitmis onlar arasinda sevilen birisiydi. meyhaneye girince herkese selamini verir, oraya yeni takilmaya baslayan genclere yol yordam ogretirdi, durusuyla. her tribuncu gibi o da saglam icerdi. zaten cok da guclu olmayan bunyesi bu duruma daha fazla dayanamadi. sigara ve alkol artik cok etkiliyordu onu. yalvariyorduk, yakariyorduk ancak kar etmiyordu. eee o kadar sigara ve ickiye zaten zayif olan bunyesi dayanamadi. hastalanmisti. hastaneden cikarkenki o halini hatirladikca gozlerimden suzulen yaslara engel olamiyorum. o guclu durmaya calisan kısa'nin kotu bir durumda oldugu her halinden belliydi.
tabii duyduk sonralari kısa ahmet kankanseri olmustu. biz dostlari ise tedavisi icin neler yapilabilecegini arastiriyorduk ancak o zamanlar tıp bu kadar ileri olmadigi icin elimizden cok da bir sey gelmiyordu. ancak onun cok istedigi seyleri yapiyorduk. zaten en cok istedigi sey maca gitmek oldugu icin cok da zorlanmiyorduk. o hasta haliyle bile hic bir maci kacirmadi. uzak deplasmanlara goturmek biraz zor oluyordu ancak gene de elimizden geldigince tek ve en buyuk aski galatasaray'in her macina goturduk onu.
artik hastalik iyice ilerlediginde hastaneye kaldirdik ahmet'i. doktorlar hastaneden cikmasinin cok tehlikeli oldugunu, allah korusun ahmet'in ölebilecegini soyluyordu, ahmet ise bunlari bile bile gene de maclara gitmek istiyordu. biz bi sekilde ikna ediyor her mac yaninda birimiz kalip maci radyondan beraber takip ediyorduk. gol oldugunda bizim kısa sanki kendi atmiscasina seviniyor, o haliye kosmaya calisiyor. oysaki farkinda degil, ayaga kalkacak durum da bile degildi.
neyse iste boyle boyle bir sene idare ettik. hastalik iyice kotulemisti. galatasaray'da maasallah o sene avrupa'da rakiplerine kok sokturuyor geleni geceni aglatiyordu. bizim kısa hastaligina yaniyor, "ben su guzel gunlerinde takimimin yaninda olmadim ya canimi keske daha once verseydim" diye sizlaniyordu surekli. biz de arkadaslarla dusunup tasindik, bizim kısa'ya omrunun belki de son gunlerinde yapilacabilecek en buyuk iyiligi yapmak istedik. gorusulen yaklasik 50 kisiden sonra gerekli izinleri alarak, 1 doktor ve ambulans esliginde 10 martta istanbul'dan yola ciktik. kısa ahmet'de ona yapacagimiz surprizden habersiz nereye gittigimizis sorup duruyordu. evet tahmin ettiginiz gibi 15 martta koln'de oynanan monaco macina goturecektik ahmet'i.
aslinda yolculuk hic bir problem olmadan suruyordu. 2. gun sonunda bulgaristan'i gecmistik ve konaklayacagimiz yere gelmistik. herkes yatacagi yere cekildi. sabah uyandik ve karsimizda doktoru gorduk asik bir surat ve aglamakli gozlerle. tabii hemen anladik durumu. kısa ahmet ölmüstü. sarildik birbirimize hickiriklara bogulduk. yol boyunca gozlerimizden yas dinmedi. gerisin geriye istanbul'a donduk.