insan muhallebi yerken dişi kırılır mı? kadersiz olursan kırılır. kader anları vardır. bir gereksiz sinirli hareket, alpay sahadan safdışı. arkasından maçın en kader anında arif'in penaltıyı kaleciye teslim edişi. işte bu iki kader anı, bizi gideceğimiz limana yanaştırmadı. aslında deniz durgun ve dalgasızdı.
milli takım, ‘‘stepneli oynuyordu’’ sahada her futbolcumuzun bir yedeği vardı. hakan ünsal'ı ergün, tayfun'u okan kapatırken, orta alanda da yardımlaşma vardı. balans ayarımız harikaydı. işte o ki kader anı var ya, bütün balans ayarlarımızı bozdu. top gezdiriyor, agresif oynuyorduk. ama yine söylüyorum. ah.. ah.. yok mu o kader anları!..
arif'e penaltı yaptıran couto'nun sarı kartı var, hakem orada ne iş yapar? hani sarı karttan kırmızı kart. olmadı dick jol olmadı.
kendimizi gösterdik
ben mağlubiyete hiçbir bahane bulmam. bahanesi ise o iki talihsiz an.. bizi yok sayanlara euro 2000'de var olduğumuzu futbolumuzla hissettirdik.
yenilgilerde biraz da kabahatı kendimizde bulalım...
futbolcular da etten ve kemikten yaratılmış. onların da duyguları var. belki de alpay son gelişmelerden yıprandı ve bunu sahada gösterdi, kırmızı kart gördü..
herşey biranda olmuyor. 1996 gol atamadık, puan alamadık. şimdi herşeyi kademeli olarak yapıyoruz. puan aldık, gol attık, çeyrek finale yükseldik.. dünya devlerinin ilk turda gittiği şampiyonada çeyrek final oynamak bizim için gerçekten büyük başarı.
mustafa denizli ile birlikte tüm futbolcuları kutluyoruz. bize bugünleri gösterdiği ve tarih yazırdırdığı için..