maçı, maçın kahramanlarını ve maçın karartılarını eleştirmek bizim görevimiz. artık 77 yılın en başarılı milli takımına laf yok. zaten hiç olmadı ki... eleştirilen hep oyundu, oyunculardı ve tercihlerdi. böylesine bir üst düzey maçta bir savunma oyuncusunun rakip ceza sahasında kırmızı kart görmesini biz de mi görmezden gelelim. hiç mi eleştirmeyelim? bu takımın en kritik penaltılarına imza koyan tayfur yerine arif'in penaltıcı seçilmesine biz de mi ‘‘tayfur atmak istemedi’’ diyelim. maçın kahramanı alpay... 1996 avrupa şampiyonası'nda vlaoviç'i hırvatistan maçında düşürüp ‘‘kırmızı kart görmediği’’ için eleştirilen ve maçı veren adam olarak nitelenen alpay, şimdi de gereksiz yere gördüğü kırmızı kart ve maçın kaderini etkilediği için eleştirilecek.
kırmızı kart bitirdi
mustafa denizli avrupa şampiyonası'nda önce oynatmamayı düşünen felsefe anlayışıyla takım çıkardı sahaya. kendi alanında kalarak, rakibe pres yapıp, ani kontrataklarla gol arama düşüncesi, biraz da şansıyla çeyrek final vizesini getirdi. dün de portekiz'in gücünü biliyordu, abdullah ve suat gibi fizik gücü zayıf iki futbolcunun yerine hakan ünsal ve ergün'ü sahaya sürerek hem rakipten top kapma, hem de topu ayağında tutma düşüncesindeydi. aslında herşey 29. dakikaya kadar iyi gitti. kırmızı karttan sonra adam sayısındaki üstünlüğüyle daha çok boş alan bulan portekiz'de figo iki top attı, iki gol attırdı.
sözün özü, dün gece maç alpay'ın kırmızı kart görmesiyle bitti. milli takım biraz daha iyisini yapabilirdi. ama, pozitif oyunu oynayan, sahanın yarısını değil tümünü kullanan portekiz, yarı final vizesini hakkıyla aldı.