hollanda'ya gelirken, ‘‘ya tutarsa’’ hesapları içindeydik. ben oldum olası başkalarının ayağına bakıp, ‘‘ben birşey yaparım’’ diyen takımdan yana olmadım. zaten kara haber çabuk ulaşır derler, belçika'dan da gol haberleri gelince gazozun gazı kaçtı.
ama dün akşamki takımın oyuncularını canı gönülden kutluyorum, tabii hocalarını da. çok iyi düşünülmüş, ince hesapları yapılmış bir gece yarattılar.
ne göbeği, ne kenarları açmadan bir topa üç kişi gidip, canı yürekten oynayarak, gurbetçileri utandırmadılar. hepsine helal olsun. kimseyi birbirinden ayırmak istemiyorum ama selim'le fatih'i ayrı bir yere koyuyorum.
aferin bu iki çocuğa. dünya çapındaki adamlarla oynadılar, hata oranları sıfıra yakındı. alpay'a birşeyler söylemek istiyorum.
yapma be alpay
bak alpay, bir maçta da kart görme, inan senin gözünün önünde bir dişimi kıracağım. yapma be kardeş, sarı kart ceza kartı, kredi kartı değil. maçın hakemi bu işin üstadı. hiç pozisyon hatası yapmadan, hem de öyle fazla koşmadan topun hep yanında oldu. yalnız arif'e çalmadığı bir düdük var ki, yüzde bin penaltı. pozisyonun da çok yakınındaydı, niye çalmadı bilinmez.
neticede bir turnuva oynadık. bizim esas rakibimiz belçika'ydı. iki maçtan birini kazanmış olsak, fransa hazırlığını biz yapardık. ama olmadı. tecrübe denen şey, sezon yol aldıkça kazanılır.
bundan ders alalım. adamlar bir stat yapmışlar, ben bu yaşıma geldim böyle birşey görmedim. sanki stat değil diskotek. muhteşem bir futbol akşamı yaşadık.