top ve hagi... iki sevgili gibi... saha içinde ne güzel sevişiyorlardı... hagi onu okşuyor... okşadıkça hagi'nin ayaklarına geliyordu... hagi ona sevgi ile yaklaşıyordu... onu kırmadan, incitmeden yön veriyordu... hem de ne yön... sağdan, ortadan arkadaşlarına ‘‘alın bu topu ağlara gönderin. mutlu olsun’’ diyordu. dün çim sahada resital veren top ve hagi vardı. adeta kumrular gibiydi. bir de vatandaşı filipescu'ya topu sevmesi için nasıl oynayacağını gösteriyordu. o da kırmıyordu. bir kırmayan da ilie vardı. baktı ustası hagi ona iyi davranıyor, o da iyi davranmaya başlayınca topu mutlu ediyordu.
dün g.saray zaten ununu elemiş, eleğini asmıştı. bu maç onun için geride kalan bir 90 dakikaydı. ama öyle, ama böyle bu 90 dakikayı mutlu sonla bitirecekti. öyle de oldu. çünkü arkasına taraftarı almış, bir müddet gol olmayınca, gol istekleri öğrenip, onları kırmamışlardı.
böyle maçta şu şöyle oynasaydı, bu böyle oynasaydı demek bana göre yanlış olurdu. hepsi de ilk maça gölge düşürmemek ve ilk maçta alınan galibiyetin tesadüf olmadığını göstermekti. yolun açık olsun cimbom.