memleket statları kar ile boran tanıl bora 23/02/2012 radikal.com.tr
zorlu bir kış yaşıyoruz. türkiye'de bu sene şike skandalının idare-i maslahatı sürecinde sıkışan fikstür, futbolu bir kış sporuna dönüştürdü.
‘karhanede romantizm’ kitabında yer alan yazılardan biri: ‘karda kıyamette futbol’ üzerineydi. mevsim normallerini kar altında bırakan şu kışı yaşarken, futbol folklorunun bu güzide konusuna tekrar eğilmeden duramadım.
eskiden, ingiltere ve portekiz dışında bütün avrupa ligleri uzun kış tatiline girerdi. takımlar kışlaklarına çekilir, anca zemherinin beli kırılınca sahalara dönerlerdi. ama işte, futbol endüstrisi naklen yayınsız gün geçsin istemiyor, maçlar dört mevsime yayılıyor. futbol da (bir yandan yaz sporuna da dönüştüğü gibi) kış sporuna dönüşerek alp disiplininin yanında yerini alıyor. türkiye’de bu sene malum, sıkıştırılan fikstürün ocak/şubat haftalarına çift maç sokuşturması nedeniyle nice maç karda buzda oynandı.
karda boranda sahaları hazırlamak, ağır mesai. babadan kalma usuller hâlâ iş görüyor, kürekli görevliler iş başında. (boluspor-gençlerbirliği kupa maçında tam nostalji yaşandı; sahayı temizleme çalışmalarına bolulu taraftarlar da katıldılar.) ancak endüstri, teknolojiyi geliştiriyor. ısıtmalı sahalardan tutun, kar küreme-püskürtme makinelerine kadar. boşuna dememişler, zemheri zengin mevsimidir.
asıl, konfeksiyon zenginleşiyor. eskiden külotlu çorap-eldivenden ibaret olan kışlık kreasyonda şimdi streç fanilalar var, termal içlikler var; giyeni michelin lastiklerinin dokuz boğumlu adamına benzeten şu boğazlıklar var. sir alex ferguson, eski adam tabii, böyle aksesuvarlardan huylanıyor, nitekim rooney’e boyunluğunu çıkarttırmıştı. onun gönlündeki oyuncular, hani şu tipi altında kısa kollu formayla kostaklananlar olmalı. kış, bunların içindeki aksiyon adamı özlemini uyandırıyor sanki; kısa kollu formayla siyah eldiveni kombinlediklerinde mesela, göz altına savaş boyası sürdüklerinde.
topçular için kış maçlarının en çileli anı herhalde dikitlere dönüşme tehlikesi atlattıkları seremonidir. kızarmış ağızlarından burunlarından buhar bulutları salarak kırmızı-turuncu topu kovalamaya başlayınca, gerisi daha kolay. kış futbolunun ayrı bir tekniği ve görselliği var. donun taşlaştırdığı zeminde porsuk koşuları, yamuk vuruşlar, uzun def-i hacet topları... baharda düzde skandal sayılacak sakarlıkları müsamahayla izleyen güngörmüş futbolseverle kar-kış kazalarının komiğine kahkahayı basan arsız tüketiciyi de bu günlerde ayırt edersiniz.
kış maçında kulübeler: eskimo igloları. sıcak su torbalarıyla yorgan döşek bekleşenler, romatizmalı tekaütler gibi dizlerine battaniye örtüp büzülenler. tribündekilerin hali de öyledir: tribünlerde gocuğunun içinde ufalmış titreşenler, atkıyı fırdolayı boynuna sarmış, battaniyeyi pelerin gibi sırtına atmış el ovuşturanlar... yün fanila, çift kazak, çift çorap. zemine karton, hiç yoksa gazete. içten ısıtma için alkol. sahadakiler gibi tribündekilerin de serdengeçtileri bulunur; beşiktaşlılar gibi van depremzedelerine, ankaragüçlüler gibi terk edilmiş futbolcularına gönül selamıyla soyunanlar… veya gayet basit: cem karaca’nın parka’sındaki ‘paltoya para yok ki…’ hesabı…
söylemeye gerek yok, bu havalarda yok yazılmamak, taraftar için sadakat testi. beraber donmak, beraber ıslanmaktan daha sıkı kaynaştırıcı.
turgut berkes’in efkâr-rock parçası ne diyordu: ‘kış neden var? neden yağmalı bu kalpsiz kar?’ birçok ülkede taraftarlar ‘futbol bir kış sporu değildir’ sloganını benimsiyorlar. yine ağır geçen 2010 kışında almanya’da yapılan bir anket, futbolseverlerin % 53’ünün iskandinav/rus liglerinin takvimine özendiğini ortaya koydu: yani maçlar mart-kasım arasında oynansın, kışın uzun tatil olsun istiyorlar.
futbolu emsalsiz kılan hususiyetlerinden biri, dört mevsim yedi iklimde yapılan bir açık hava sporu olmasıdır. ligin ‘uzun bir maraton olmasının’ bir hikmeti de ‘kahramanların’ diyar diyar, mevsim mevsim gezmesidir. bir futbol pikareskidir, lig dediğin. futbolun içinde bu da var! dranas’ın nefis şiiri üzerimize olsun: ‘yağsın kar üstümüze buram buram…/ sırf unutmak için, unutmak ey kış! büyük yalnızlığını dünyanın.’