internet başında takip ederken mala döndüğüm maç oldu...
boluspor 1. ligin kalbur üstü takımlarından biri. o yüzden maçtan önce çekiniyordum şüphesiz.
maç kar temizleme çalışmaları nedeniyle 13:40'da başladı. ilk yarı 0-0 bitti. ikinci yarının başında gol yediğimizi öğrendim. bir türlü gol gelmedi. ben de farklı internet browserlarından skoru alacağın web sitesini açmak ya da hemen skora bakmamak gibi çeşitli uğurlar denmeye başladım.
derken 90+'da maç 1-1 oldu. bir oh çektim. bir süre sonra tekrar baktığımda eski futbolcularımızdan ferhat kiraz'ın attığı gol ile bolu 2-1 yaptı. ben uğurlarıma devam ederken 112'de tum 2-2 yapınca sevinçle abimi aradım. anlatırken skorun altındaki forumda birinin "sitede penaltıları görecektik tüh ya!" diye yazdığını gördüm. "noluyor ya" dedim ve 117'de bolu'nun 3-2 yaptığını öğrendim...
aklımdan çekirge hikayesi geldi... maçta 3-2 bolu lehine bitti...
böylece boluspor türkiye kupasında bu sezon bugsaşspor'un manisayı elemesinin ardından ikinci büyük sürprizi gerçekleştiren takım oldu.
ziraat türkiye kupası 3. turunda boluspor, kendi evinde normal süresi 1-1 berabere biten maçın uzatma bölümlerinde gençlerbirliği'ni 3-2 yenerek tur atladı.
bolu'da iki gündür aralıklarla devam eden kar yağışı, saha zeminini olumsuz etkiledi. bolu atatürk stadı'nın zeminini kardan temizlemek için 50 kişiden oluşan bir ekip yaklaşık 2,5 saat boyunca yoğun çaba harcarken, saat 13.00'de başlaması gereken karşılaşma ise 40 dakikalık gecikmeyle başladı.
47. dakikada sol kanattan yapılan korner vuruşunda ceza sahası içinde yaşanan karambolde orhan ak topu ağlara gönderdi. 1-0
90+2'deceza sahasına yapılan ortada top curri'nin önünde kaldı. curri topu kalecinin sağından ağlara gönderdi. 1-1
98. dakikada sağ kanatta topla buluşan ferhat kaleci ramazan'ın sağından topu filelerle buluşturdu. 2-1
112. dakikada herve tum'un kafa vuruşundan attığı golle gençlerbirliği beraberlik golüne kavuştu. 2-2
116. dakikada sağ kanattan emre toraman'ın serbest vuruşunda orhan ak kafa vuruşuyla topu ağlara gönderdi. 3-2
maçta gençlerin ilk golünü yasin öztekin'in attığı düştü nete. fakat sonradan golü (hem mackolik hem de aa'da) curri'nin attığı yazıldı. ama birçok sitede hala "yasin" olarak görünmekte...
ziraat türkiye kupası 3. tur maçında boluspor, normal süresi 1-1 biten karşılaşmada gençlerbirliği'ni 3-2 mağlup ederek, tur atlayan takım oldu.
bolu'da iki gündür aralıklarla devam eden kar yağışı, saha zeminini olumsuz etkiledi. bolu atatürk stadı'nın zeminini kardan temizlemek için 50 kişiden oluşan bir ekip yaklaşık 2,5 saat boyunca yoğun çaba harcarken, saat 13.00'de başlaması gereken karşılaşma ise 40 dakikalık gecikmeyle başladı.
no radio broadcast of the match so all i could do was follow mackolik.com which merely had the scores, the goals who go yellow cards and a small comments sections below which was overtaken by trolls confusing the hell out of me.
so again, no real match report from me. all i can say that the game was played deep in snow (kick-off was delayed by 40 minutes as they tried to clear the pitch).
with a few key players injured, namely azofeifa and aykut, and the coach deciding to let a few fringe players a run, including new signing from ankaragucu duruer, gencler were certainly not fielding their best team.
so it's no surprise that we ended up losing.
the game:
bolu went ahead in the 49th. (1-0)
yasin curri scores in injury time. (1-1)
bolu score first in extra time (2-1)
herve tum scores in 112th (2-2)
126th minute and trolls take over mackolik forum. goals are being reported for both sides. i have no idea what is happening.
memleket statları kar ile boran tanıl bora 23/02/2012 radikal.com.tr
zorlu bir kış yaşıyoruz. türkiye'de bu sene şike skandalının idare-i maslahatı sürecinde sıkışan fikstür, futbolu bir kış sporuna dönüştürdü.
‘karhanede romantizm’ kitabında yer alan yazılardan biri: ‘karda kıyamette futbol’ üzerineydi. mevsim normallerini kar altında bırakan şu kışı yaşarken, futbol folklorunun bu güzide konusuna tekrar eğilmeden duramadım.
eskiden, ingiltere ve portekiz dışında bütün avrupa ligleri uzun kış tatiline girerdi. takımlar kışlaklarına çekilir, anca zemherinin beli kırılınca sahalara dönerlerdi. ama işte, futbol endüstrisi naklen yayınsız gün geçsin istemiyor, maçlar dört mevsime yayılıyor. futbol da (bir yandan yaz sporuna da dönüştüğü gibi) kış sporuna dönüşerek alp disiplininin yanında yerini alıyor. türkiye’de bu sene malum, sıkıştırılan fikstürün ocak/şubat haftalarına çift maç sokuşturması nedeniyle nice maç karda buzda oynandı.
karda boranda sahaları hazırlamak, ağır mesai. babadan kalma usuller hâlâ iş görüyor, kürekli görevliler iş başında. (boluspor-gençlerbirliği kupa maçında tam nostalji yaşandı; sahayı temizleme çalışmalarına bolulu taraftarlar da katıldılar.) ancak endüstri, teknolojiyi geliştiriyor. ısıtmalı sahalardan tutun, kar küreme-püskürtme makinelerine kadar. boşuna dememişler, zemheri zengin mevsimidir.
asıl, konfeksiyon zenginleşiyor. eskiden külotlu çorap-eldivenden ibaret olan kışlık kreasyonda şimdi streç fanilalar var, termal içlikler var; giyeni michelin lastiklerinin dokuz boğumlu adamına benzeten şu boğazlıklar var. sir alex ferguson, eski adam tabii, böyle aksesuvarlardan huylanıyor, nitekim rooney’e boyunluğunu çıkarttırmıştı. onun gönlündeki oyuncular, hani şu tipi altında kısa kollu formayla kostaklananlar olmalı. kış, bunların içindeki aksiyon adamı özlemini uyandırıyor sanki; kısa kollu formayla siyah eldiveni kombinlediklerinde mesela, göz altına savaş boyası sürdüklerinde.
topçular için kış maçlarının en çileli anı herhalde dikitlere dönüşme tehlikesi atlattıkları seremonidir. kızarmış ağızlarından burunlarından buhar bulutları salarak kırmızı-turuncu topu kovalamaya başlayınca, gerisi daha kolay. kış futbolunun ayrı bir tekniği ve görselliği var. donun taşlaştırdığı zeminde porsuk koşuları, yamuk vuruşlar, uzun def-i hacet topları... baharda düzde skandal sayılacak sakarlıkları müsamahayla izleyen güngörmüş futbolseverle kar-kış kazalarının komiğine kahkahayı basan arsız tüketiciyi de bu günlerde ayırt edersiniz.
kış maçında kulübeler: eskimo igloları. sıcak su torbalarıyla yorgan döşek bekleşenler, romatizmalı tekaütler gibi dizlerine battaniye örtüp büzülenler. tribündekilerin hali de öyledir: tribünlerde gocuğunun içinde ufalmış titreşenler, atkıyı fırdolayı boynuna sarmış, battaniyeyi pelerin gibi sırtına atmış el ovuşturanlar... yün fanila, çift kazak, çift çorap. zemine karton, hiç yoksa gazete. içten ısıtma için alkol. sahadakiler gibi tribündekilerin de serdengeçtileri bulunur; beşiktaşlılar gibi van depremzedelerine, ankaragüçlüler gibi terk edilmiş futbolcularına gönül selamıyla soyunanlar… veya gayet basit: cem karaca’nın parka’sındaki ‘paltoya para yok ki…’ hesabı…
söylemeye gerek yok, bu havalarda yok yazılmamak, taraftar için sadakat testi. beraber donmak, beraber ıslanmaktan daha sıkı kaynaştırıcı.
turgut berkes’in efkâr-rock parçası ne diyordu: ‘kış neden var? neden yağmalı bu kalpsiz kar?’ birçok ülkede taraftarlar ‘futbol bir kış sporu değildir’ sloganını benimsiyorlar. yine ağır geçen 2010 kışında almanya’da yapılan bir anket, futbolseverlerin % 53’ünün iskandinav/rus liglerinin takvimine özendiğini ortaya koydu: yani maçlar mart-kasım arasında oynansın, kışın uzun tatil olsun istiyorlar.
futbolu emsalsiz kılan hususiyetlerinden biri, dört mevsim yedi iklimde yapılan bir açık hava sporu olmasıdır. ligin ‘uzun bir maraton olmasının’ bir hikmeti de ‘kahramanların’ diyar diyar, mevsim mevsim gezmesidir. bir futbol pikareskidir, lig dediğin. futbolun içinde bu da var! dranas’ın nefis şiiri üzerimize olsun: ‘yağsın kar üstümüze buram buram…/ sırf unutmak için, unutmak ey kış! büyük yalnızlığını dünyanın.’