ilk basımı 2002 yılında olan yapı kredi'nin "top bir dünyadır" adlı kitabından;
mehmet demirkol'un "aykut 'kocaman' saygı kaplten gelirse..." başlıklı yazısında;
o senenin hâlâ unutulmayan efsane maçının ise fenerbahçe açısından açılışını yapmıştı. türkiye kupası yarı finali ikinci maçında, 2-2'nin rövanşında ali sami yen'de galatasaray'ın tanju'nun üç golüyle öne geçtiği maçın ikinci devresinde, veysel garip bir değişiklik yapıp oğuzun yerine stoper taygun'u oyuna sokmuştu. daha fazla fark yemek mi istemiyordu yoksa? ama öyle değil. fenerbahçe yüklendi.
aykut ceza sahası sol çaprazında bir topla buluştu ilk dakikalarda. sonradan klasikleşecek feykini atıp, sağ ayağını topun üzerinden şöyle bir geçirip soluyla topu açış ve yıldırım gibi iki adım atışında, karşısındaki erhan önal öylece kalıvermişti. neredeyse sıfırdan topu simoviç'in üzerinden tavana çaktığında ise belki de derbi tarihinin en muhteşem gollerinden birini atarak, maçı yeniden iki takımın oynadığı bir müsabakaya çevirmişti, ama o günden fenerbahçelilerin de. galatasaraylıların da aklında maçın geri kalanının skor kahramanı hasan vezir kaldı. kaçırılmaya kadar giden bir süreçte...
dedik ya, aykut'a hissedilen yakınlık, saygı farklıdır. asla tribünler ona tutkuyla bağlanmadı. bu tutku eksikliği belki de bizzat aykut'tan kaynaklanıyordu. sonradan "ben gol attığımda çok büyük sevinçler yaşamadım" deyişinde aramalı belki tribünlerle arasında "hastalıklı" bir bağ kurulmayışını. o, belki çok tutkulu görülmediği için tutkuyla karşılanmadı. ama aslında tutku olmadan böyle futbolcu olunmaz ki.