izmit'teki evimizde televizyon başında izlediğim o inanılmaz maç da hâlâ belleğimde... tanju'nun 3 golüne ikinci yarıda 4 golle yanıt veren fenerbahçe'nin coşkusu... sokakların bir anda sarı-lacivert bayraklarla doluşu... insanların bir mucizeye tanıklık etmelerinin heyecanı vardı o gün... bir futbol mucizesini gerçekleştiren fenerbahçe, belki de sadece o maçın hatırına onbinlerce yeni taraftar edindi kendisine...
okulda dersleri kırıp fenerbahçe idmanına gidişim... rıdvan'ı, aykut'u, oğuz'u, schumacher'i, hakan'ı, tel örgülerin ardından seyredişim, onların bana doğru her gelişinde yüreğimin heyecanla çarpması hâlâ aklımda... elimde gelişim spor dergisiyle idman sonu bir imza alabilmek için saatlerce tesislerde bekleyişim... spor arabalarının içindeki o yıldızlarla bir an olsun göz göze gelebilmek... beşiktaş tribünlerinin astığı bir pankart gelirdi aklıma hep. "ne bir kızı sevmek, ne bir okulu bitirmek, tek dileğim seni şampiyon görmek..."
benim için de ne okul, ne sevgilim önemliydi o an... tek dileğim onları görmek, onlarla konuşmak ve belki onlara dokunmaktı... yaşım 21'di, ama içimdeki sevgi azalacağına büyüyordu...