bu seyahatte bir daha görmüş oldum ki bizim işlerimizi metodlu çalışmadan ziyade oluruna bir çalışmadır.
bu tarz çalışma neticesi elde edilen muvaffakiyetler şüphesiz ki ya şans, ya tesadüf, yahut da çocukların üstün gayretleri neticesidir. eğer futbolcu o gün gayretli ve arzulu değilse, öğretilen bir şey olmadığı için, durup kalacak ve takım başarısızlığa uğrayacaktır. o zaman da «hasan adamını tutmadı, nuri öyle vurmayıp da böyle vursaydı gol olurdu. adil boş kaleye topu sokamadı» gibi lâflar edilerek bütün başarısızlıkllar futbolcuların sırtına yükseltilecektir.
bu metodsuz çalışmanın aksaklıkları roma'da da görüldü. bütün seyahat boyunca çocuklara öğretilen yegâne şey, maçtan bir buçuk saat evvel yapılan konuşmadan ibaretti. halbuki çocuklar dahi birçok şeyler biliyor ve bildiklerinden daha fazla bilgilerin kendilerine verilmesini istiyorlardı. içlerinde acı acı dert yananlar vardı. takımın böyle olmıyacağı, kendilerine anlatılan oyun tarzının yanlış olduğu, devre arası takımda değişiklik yapılmasını dahi teklif ettikleri üzülerek söyleniyordu. bu teklifler ve hatırlatmalar onların selâhiyetleri haricinde idi şüphesiz. zira bir futbolcu verilen program üzerinde çalışır, söyleneni tatbik eder. programı, oyun tarzını, oyuncunun noksan taraflarını teknik insanlar hazırlar, çalıştırır ve öğretir.
bugünkü yanlış çalışma tarzı çocuklara da sirayet etmiş, başlarında olanlara karşı inançları azalmıştır. bu duruma göre herkes formalite icabı işbaşında bulunuyor ve alacağını almıya bakıyor. kimsenin ne yaptığı ve memnuniyetinin ne olduğu belli de ğil. antrenör salâhiyeti sıfır olan bir meslektaş. üstelik ağzı var dili yok. yaptıracağı hareketlere varıncaya kadar talimat veriliyor. hattâ seyahatlerde en son düşünülen insan oluyor. o halde büyük masraflara girilerek neden antrenör getirtiliyor? o zaman bir beden terbiyesi öğretmeni tutmak ve az bir ücretle iş başına getirmek en çıkar yol olur. halbuki antrenör de, teknik insanda, futbolcular nazarında her hali ile inanılan, itimat edilen karakteri, çalışması ve bilgisi ile bilinen bir kimse olmalıdır.
mes'ul insan dilediği gibi çalışamıyor
fakat bu tahditler, çocuklar üzerinde itimadı kaldırmıştır. bunun yanında hâlâ takım yapmalar mevcuttur. mesul bir insan dilediği gibi çalışmaya ve takım yapmıya selâhiyetli iken, hiç alâkası olmıyan hâlâ takım yapmakta, taktik vermekta devam etmektedirler.
mtk maçından evvel teknik direktörün takım teşkili ve oyun tarzı hakkındaki düşünceleri başka iken, yapılan toplantı sonunda her ikisi de değişmiş, takım da, oyun tarzı da başka şekil almıştır.
kanaatimce bu olaylar birbirine zincir gibi ekil hâdiselerden ileri gelmektedir. antrenmana dahi gelmiyen idarecilerin takım teşkili ve oyun tarzı üzerinde konuşmaları ne kadar hatâlı ise, teknik insanların da bu mevzuu idarecilere danışıp onların dediğini kabul etmesi yine hatâdır. bir gün evvel reis, ikinci reis ve antrenörün verdiği takımla teknik direktörün düşündüğü takım arasında fark vardı. ertesi gün ise idarecilerin söylediği takımın çıkması müdahaleyi ortaya koymuş oldu ve tabiatiyle bu şekil alaturka çalışma, fenerbahçeyi kupadan eledi.