f. bahçe mtk karşısında 3-0'lık avantajı koruyamayınca son söz 3. maça kaldı
iyi bir futbol gösteren sarı-lâcivertliler, mtk'tı ogün'ün (2) ve selim'in attığı gollerle 3-1 mağlûp etmeğe muvaffak oldular
namık sevik
dağlar yürümüştü türk futbol tarihinde... dağlar yürümüştü... birtürk takımı avrupa dömifinaline giriyordu...
he-heeey!.. ne büyükgündübu... seyirci kendini kaybetmişti artık... o an şeref tribünündeki kerli ferli mevki sahiplerini görmeliydiniz, basın tribünündeki yıllanmış politika yazarlarını görmeliydiniz, halkı tutmak kolaydeğildiartık... yalnız halkı mı? artık futbolcuları da, türk futbol tarihinin en büyük başarısını kazanmış olan futbolcuları da kurtaramazdınız bu zafer sarhoşluğundan... oysa, maçın bitmesine daha 14 dakika vardı.
... ve, birdenbire, yürüyen dağlar ayaklarımızın altında eriyiverdi. bir de, baktık ki, yerdeyiz. maçı zanneden fenerbahçe... denerbahçeyi dmifialist zanneden hepimiz... sönüp çöküverdik balon gibi.
zafer günü, bir anda matem günü oluvermişti. oysa, sebepsizdi bu matem dömifinalist olamamıştık ama macaristan kupa şampiyonunun iki farkını kapatmıştık... 3-1 büyük bir skordu. belki şansımız, fazla olmayacaktı üçüncü maçta, fakat gene de kupada idik henüz...
ilk dakikalardan başlayan bir «büyük futbol gösterisi» ilk ümit olmuştu. sonra altıncı dakikada şenol'dan gelen topu, selim düzeltip aydın'a yuvarlayunca, ilk andan beri civa gibi kaçan aydın durduğu yerde dönerek ortasını yapıverdi. tam kala ağzında topu iki ayağının ortasında bulan ogün, sol ayağının burnu ile köşeyi öyle rahat buldu ki... altıncı dakikada idik ve fenerbahçe ilk golünü atıyordu, ümit balonu şişebilirdi artık.
aradan sekiz dakika gececekti, ümitlerin zayıflayıp «sönmesi için. o âna kadar sahanın yıldızı olan ali ihsan fenerbahçe ceza çizgisi üzerinde vasas'la çarpışacak ve bacağına yediği gaddar bir darbe ile kıvır kıvır kıvranacaktı yerde. sahanın yıldızı kucakta terkediyordu sahayı... ya tekrar giremezse oyuna. bitikti bu iş. tanrı fenerbahçeyi mtk karşısında 11 futbolcusu ile oynatmayacaktı galiba... takım duruverdi ve mtk hakim oldu oyuna. beş dakika sonra seke seke ali ihsan gelince bir sihirbaz gibi sahadaki futbolu değiştiecekti. ümitler yeniden büyümüştü.
20 nci dakikada sağdan kazandığımız korner allak bullak etti mtk kalesini. öyle bir girdik ki rakip kaleye, artık ceza sahası içinde değil 6 yardalık kale sahası içinde oynuyoruz... dakikalar hep böyle geçiyor.
bastırıyoruz. yükleniyoruz. ve hepsinden önemlisi mükemmel bir futbol oynuyoruz. 30 uncu dakikadan sonra yavaşladık. 32 nci dakikada vasas'la bödör nefis bir kombinezonla defansımızın arasına kaydılar. eğer son anda özer, vasas'ın önüne ayak koymasa gitmişti bizim ümitler kaf dağının ötesine. biraz sonra mtk'nın en iyisi bödör tekrar sıyrıldı aradanç hâzım çıkarak ayakla karşıladı.
devre işte böyle bir farkla bitiyor ve...
... ve ikinci devreye fenerbahçe maç başındaki hızla başlıyordu. şimdi ali ihsan iyice topallıyordu. selim solhafa, ali ihsan solaçığa geçyiler, inanılmaz derece muhteşem bir solaçık seyretmeye başladık.
solaçık yerinde orta çizginin biraz ilerisinde duruyor, sakat ayağının üzerinde sekerek ancak 10 metrelik bir çevre içinde hareket edebiliyordu. ama arkadaşlarından aldığı her topu ihsan beyninin uzun uzun düşünüp de bulabileceği en iyi yere bir içgüdü ile ulaştırıveriyordu. koşan, didinen, çalışan bir solaçık bundan daha güzel işler başaramazdı. ali ihsan futbol sanatının eşsiz âbidelerinden birini dikiyordu, tek ayağı ile...
nihayet 67 nci dakikada... çıldırverdik. evet evet... çıldırmak denirdi buna. fenerbahçe bir saattir ikinci bir gol atabilmek için çırpınmış çabalamış muvaffak olamamıştı. selim oldukça uzaktan bir top aşırdı ileri doğru. bu vuruş fazla uzun kaçmıştı. kavalamadılar bile... süzülerek kvalik'in sol tarafına gitti top. yere vurdu ve kalecinin yanı başından içeri giriverdi. düz duvara tırmanmağa uğraşırken bir el bizi yukarı çıkarıvermişti. 2 farkı kapatmıştık. asıl maç şimdi başlıyordu.
açıldı macaristan kupa galipleri ve yüklendiler kalemize. bu arada hâzım iki güzel kurtarışla moral düzeltti. hem kendi moralini, hem arkadaşlarının, hem de bizim...
birkaç dakika böyle ufalandı.
maçın bitmesine 14 dakika kalmıştı. şansızlık olmazsa artık üçüncü maça hazırlanabilirdik. şenol, aydın'a bir top geçirdi. aldı aydın kaydı köşeye ve keszei ile köşede cilveleşmeğe başladı. döndü, düzeldi. durdu, yürüdü. tekrar döndü. ortaladı sonunda. defansı çok yüksekten aşan top taaa solaçık yerindeki ogün'ün üzerine indi. yükseldi ogün... çok yükseldi ve vurdu kafayı. top üçüncü defa olarak ağlara takılıyor ve işte o anda türk futbolunda dağar yürüyordu. fenerbahçe 3 - mtk 0... he-heeeeey! asıl çıldırmak buydu.
şimdi mtk'lılar sahaya yayılıvermişlerdi. biz neler olup bittiğinin farkında bile değildik. yayıldılar sahaya. sarhoşluğumuz dört dakika sürdü ve halapinin sağa kayarak yaptığı ortayı bödör -usta futbolcu bödör- kafa vuruşu ile çaprazdan ağlarımıza takıverdi.
yürüyen dağlar işte o zaman ayaklarımızın altında eridi gitti. oysa 3-1 lik skor büyük bir skordu ve mükemmel bir futbol oynamıştık.