kur‘ada mtk'nın karşısına fenerbahçe’nin çıktığını öğrenince sevinnmiştim. öteden beri dostluklarıyla iftihar ettiğim türklerin bir temsilcisiyle, hem de daima iyi futbol örnekleri verdiğini bildiğim bir takımla karşılaşmak, mtk hesabına iyi bir tesadüftü. nihayet iki takımın kuvvetini denk tahmin ediyordum. budapeşte maçı de pek yanılmadığımı gösterdi. penaltıya kadar türk takımı, rakibiyle başabaş oynamış ve bir müdafaa taktiği içinde hücum tehlikeleri yaratmasını bilmişti. bence fenerbahçenin budapeşte maçındaki asıl başarısı buydu. hem müdafaa oynamak, hem de futbolun kalitelini düşürmemek... son yıllarda birçok takım, maçı az farkla kaybetmek veya beraberlik sağlamak gayesiyle, müdafaa oynuyor. ama bunu öyle mübalâğalı yapıyor ki, bazân, maç seyredilmez hale geliyor. ayrıca maçın havası da elektrikleniyor, oyuncular sinirleniyor, hâdise çıkıyor. işte fenerbahçe, müdafaa taktiğini hücum elemanlarının desteğiyle başararak oyunun kalitesini korumasını bildi. fenerbahçenin yerinde bir başka rakip olsa, mtk’nın daha kolay kazanacağını, hattâ farkı da arttıracağını beklerdim. meselâ vienna takımı dayanamamış, 4-0 yenilmişti.
istanbul'da fenerbahçeyi favori gördüğümü rahatça ifade edebilirim. fakat gol farkının ikiden çok olacağını ayni rahatlıkla belirtemem. mtk’nın da müsait fırsatları kaçırmayacak forvetleri var. bu bakımdan fenerbahçe'nin üç fark yapmasının zor olduğunu sanıyorum. ama. iki farklı bir galibiyet alması ve «üçüncü maç» oynama hakkım sağlaması, o kadar zor değildir.