2001-2002 sezonu güzel, tatlı serin bir mayıs akşamı. gece maçı oynatılmayarak, kendisine reva görülen vefasızlığa, pırıl pırıl bir zeminle bir gece maçında yanıt veren, çocukluğumuzun zemini küllü alsancak stadı bayramyerini andırıyor. tribünler sarı-kırmızılı balonlarla süslenmiş. nicemutluluklarımızda sevinç çığlıklarımıza, nice hüzünlerimizde gözyaşlarımıza sessizce ortak olmuş bu emektar stad, bu yaşlı dost adeta sevincinden yerinde duramıyor, binlerce göztepe'li dostuna harika bir futbol gecesini müjdeliyor. çok değil, iki hafta önce elde kalem-kağıt "düşme-düşmeme" hesapları yapılırken araya giren beşiktaş deplasman galibiyeti ile rahatlamış vaziyette tribünlerde yerimizi aldığımızda, yüzlerimizden gülücükler saçılıyordu. öyle ya, hançerelerimiz yırtılırcasına attığımız "göz göz göztepe" sloganımızın çoğu kez karşılığını aldığımız, kimi gün ise boynu bükük ayrıldığımız bu tribünlerde stresten uzak bir gece yaşayacaktık. rakibimiz, tarihinin en kötü dönemini geçiren trabzonspor. üçlü oligarşiye bir zamanlar "dur, ben de varım" diyerek kök söktüren, şampiyonlukları onların elinden alan karadeniz efsanesi. takımımız sahaya çıktığında hepimizin sevgilisi haline gelen kalecimiz majdan ilk onbirde yoktu. belli ki, ümit kayıhan bora'nın deneyimine bir maç daha eklemek istiyordu. defansta genç koray yine aynı düşünce ile ilk onbire konulmuştu.kazanılacak bir üç puan göztepe'nin hem daha üst sıralara çıkması hem de ilk on'a girilmesi ile televizyon gelirlerinden biraz daha fazla pay sahibi olması demekti. çalan ilk düdükle birlikte görüldü ki "gazozuna maç" olmayacaktı. ilk dakikalardan itibaren müthiş arzulu, hırslı göztepe izlemeye başladık. sahip olduğu her topu rakip ceza sahasına taşıyan, top rakipte iken presle topu kapıp yine karşı kaleye yüklenen bir göztepe...itiraf etmek gerekir ki, kocaelispor maçından bu yana güzel futbola hasret kalmıştık. futbol adına yapılacak ne varsa hepsinin yapılacağını daha ilk beş dakikada anladığımız maçın henüz 5.dakikasında sezonun yıldızlarından defans oyuncumuz servet göztepe'yi 1-0 öne geçirdi. coşkumuzu kutlamayı ancak bir dakika sürdürebilmiştik ki, 6.dakikada zafer uysal'ın ters kafası bora'yı yanıltıp, top kendi kalemize girince trabzonspor eşitliği yakalamış oldu. 1-1. ama ne gam. sahada oynanan futbol, takımımızın nefes aldırmaz baskısı gelecek golleri işaret ediyordu. 16. dakikada "siyah inci" mkalele'nin pasını, cumhur güzel bir vuruşla trabzon ağlarına gönderdi. 2-1. göztepe'nin hücum ağırlıklı futboluna açık bir oyunla karşılık verip futbolu güzelleştiren trabzonspor, 24.dakikada kazandığı bir serbest vuruşta erman'ın topunu güzel bir kafa şutu ile bora'nın üzerinden aşırtan osman'la tekrar beraberliği sağladı. 2-2. ancak göztepe kaç yerse yesin, yediğinden fazlasını atacak bir futbolsergiliyordu. dakikalar 35'i gösterdiğinde son dönemlerin flaş ismi mkalele attığı golle durumu 3-2 yaptı. karşılıklı atılan gollerle bir ara, masa tenisinde miyiz sorusuna yol açan maçın ilk otuzbeş dakikasında atılan beş gol yani her yedi dakikaya bir gol ortalaması, böyle bir soruyu haksız da çıkarmıyor değildi. ikinci devrede birinci yarıyı aratmayan bir göztepe vardı yine karşımızda. yine pres, orta sahada kapılan toplar, hızlı ve hata oranı çok düşük yerini bulan paslar, kimi bülent'in kurtardığı, kimi az farkla dışarı çıkan şutlar... 55. dakikada bir yan topta mustafa özkan yükseldi, yetmeyeceğini anlayarak havada iken vücuduna verdiği ikinci bir ivme ile biraz daha yükselip, topa kafayı vurduğunda, nam-ı diğer "eşkiya" bülent'in yapacak birşeyi kalmamıştı. 4-2. geriye kalan otuzbeş dakikada golün olmayışı yanıltmasın. bu süre içinde de dolu dolu futbol güzellikleri izledik. bitiş düdüğü ile acısı ile tatlısı ile anılarımızda kalacak bir futbol sezonuna noktayı koymuş olduk. hepsinden önemlisi süper lig'e çıktığımız yılda hatırı sayılır bir klasman derecesini yakalayarak geçmiş yılların "efsane göztepe"si'ne doğru yelken açılmış olduğunu gördük ne diyordu, dünkü maça çıkarken futbolcularımızın taşıdığı pankartta "2002-2003 sezonunda hedefimiz uefa"... maçtan sonra 1. lig'e çıkan basketbolcularımızı da izmir semalarını renk cümbüşüne çeviren havai fişeklerle kutladık. ah bir de, hiç yeri yokken çirkin küfürlerle bir başka izmir takımına gönderme yapanlar, kin ve düşmanlığın iflah olmaz yandaşları bu güzel geceyi kirletmeselerdi...bu mutluluğu yaşatanlara, doyasıya yaşayanlara yürek dolusu sevgiler. göz göz göztepe!!!