2001-2002 sezonu nereden bilebilirdim, zaman tünelinin beni ilk gençlik yıllarıma geri götüreceğini, o gerçek efsane göztepe'yi dünya gözü ile bir kez daha göreceğimi... 3 mart 2002 pazar günü maça saatler kala stada girdiğimde, kapalı ve açık tribünler göztepelilerce doldurulmuştu. sonrasında boş kalan yerler de dolmuştu. tartışılan bilet fiyatlarının, iflah olmaz göztepelileri, sevdalarından caydırmadığını görerek keyiflendim. meyve ağaçlarının çiçeğe durduğu, ilkyazın müjdecisi pırıl pırıl bir hava. tribünler cıvıl cıvıl. ortalık sakin. ta ki, galatasaraylı futbolcuların birinci sınıf ustaların elinden çıktığı belli takım elbiseleri içinde, gözlemlemek için sahaya çıktıkları an'a kadar. kulakları sağır eden bir ıslık senfonisi. ardından gök gürültüsünü andıran "göz göz göztepe" tezahüratı ile tünelden çıkan bizim aslanlarımız. gökyüzü yavaş yavaş gece mavisine boyanırken, akrep ve yelkovanlar saat 19.00'a yol alıyordu. birkaç ay önce bu stadtan hüzünle ayrılan göztepelilerin beynine kazınmış, o berbat iki gecenin tedirginliğini yüksek sesle dile getirenler de vardı elbet. ama tribünlerin genelindeki coşkuyu, umudu ve inancı görmemek için kör olmak gerekti. ve ilk düdük ve maçın beşinci dakikası, kırmızı ve sarının en güzelini, yüreklerindeki göztepe ateşi ile yakan, tribünleri renk cümbüşüne çeviren genç göztepelilerin meşale gösterisi.san siro'yu aratmayacak pankartlar. henüz 10.dakika. tayfun'un hedefe kilitlediği füze galatasaray ağlarının tozunu aldığında, anladım ki, çeyrek yüzyıl öncesinden tarihlenmiş bir zafer gecesinin eşiğindeyiz. rakibin sağ kanadını rüzgar kanatlarıyla felç eden ve sıfıra yakın bir noktadan onsekiz önüne kesen göksel'in harika pası ve bu güzelliği golle taçlandıran tayfun'un kahredici şutu. kaleci mondragon ve galatasaray defansının çaresizliği. göztepe tribünleri çılık çığlığa. avrupa fatihi galatasaray'ın savruk birkaç atağı ile sonuçlanan ilk yarı. aynı görüntü ile başlayan ikinci yarıda rakibin verdiği her açığı amansız kontraataklarla kabusa çeviren göztepe galatasaray'ı sarsıyor. dakikalar yetmişi gösterdiğinde sağ kanatta şiddetli bir kasırga kopuyor. göksel yine kapmış topu gidiyor, yetişene aşkolsun. birkaç durdurma çabası, ama nafile. yine sıfırdan harika bir pas. bu kez mustafa özkan topla birlikte galatasaray kalesine giriyor.2-0. sadece mustafa özkan değil, tribünlerdeki 50bin göztepeli, televizyon karşısındaki binlerce göztepeli, hepimiz o kaleden içeri giriyoruz. ve son düdük. muzaffer komutan ümit kayıhan ve onun sevgili öğrencileri, onlar sahada, bizler tribünlerde sarmaş dolaş, mutluluk sarhoşuyuz. evet biz buyuz. gerçek efsane biziz. biz göztepeyiz. tek yabancısız, yirmili yaşlarının başında kalemizi teslim ettiğimiz bora'mızla, süper lig'in en genç takımı ile biz göztepeyiz. bu haklı gurur analarımızın ak sütü gibi helal olsun hepimize...