lucescu’yla şampiyon olduğumuz 2001-2002 sezonunun son deplasman maçı olan kocaeli’ne gitmiştik. maçtan önce maşukiye’de yeşillikler içinde bir lokantada çok uzun bir masa kurup eğlendik. selim sefada, jerfi, kayhan, levent ve diğerleriyle bizim ekip tam kadro oradaydık. inanılmaz sayıda meşale almıştık. diyebilirim ki istisnasız herkes de 2 şer meşale vardı. maçta meşaleleri ne zaman yakacağımızı şöyle kararlaştırdık:
maçın 65.dakikasında bizim selim sefada elimizdeki tek işaret fişeğini yakacak, işaret fişeğinin görülmesiyle herkes meşaleleri ateşleyecekti. maçta dakikalar 60′ı gösterdiğinde selim, her tarafını sarıp sarmalayıp, elinde işaret fişeğiyle ön tarafa gitti. ben selim’i bulunduğumuz yerden görebiliyordum. selim işaret fişeğini kurcalayıp duruyordu. maçta 65. dakikaya gelindiğinde hepimiz selim’in işaretini bekliyorduk. 66, 67, 68. dakikaya geldik hala selim’den tık yoktu. tribünden biri meşalesini yakınca herkes meşalesini yakmaya başladı. ortalık toz duman olmuştu. aşırı dumandan dolayı hakem maçı durdurmak zorunda kaldı.
maçtan sonra akşam evde maçın özetini izlemek için televizyonun karşısına geçtim. meşalelerin nasıl gözüktüğünü merak ediyordum. 68.dakikada meşaleler yanmaya başladığı zaman spiker olayları izleyicilere aktarmaya başladı: ‘sayın seyrciler, galatasaraylı taraftarların yaktığı meşalelerden dolayı etrafta göz gözü görmüyor. ortalık yanıyor. hakem maçı durdu. o da ne bir fişek. bir işaret fişeğide çıktı’ 70.dakikada bizim selim fişeği kurcalarken kontrolü dışında fişek patlamış, allah’tan bizim selim’e bir şey olmamıştı.