kalbi yeşil kırmızı atanların sitesinde 11 şubat 2006 tarihinde yayınlanan ve lise 1980 nickli site ziyaretçimizin yazdığı bu muhteşem anıyı okumanızı şiddetle öneriyoruz.
karşıyaka - göztepe (80.000 lik dev maçtan bir anı) 1979 senesi göztepeyle amansız şampiyonluk mücadelemizin en renkli ve en heyecanlı maçına sadece bir gün var , kazanırsak şampiyonluğumuzu resmen ilan edip , senelerin özlemi birinci lige yükseleceğiz , yenilirsek umutlar bir başka bahara kalacak, beraberlik durumunda son hafta bandırmaspor ile deplasmanda oynayacağımız maçımızı muhakkak kazanmak durumundayız, işte böyle bir atmosfer var...gelin şimdi 1979 a gidelim ve o maçı hepberaber tekrar yaşayalım...
maçtan önceki gece karşıyaka
tüm semt öylesine heyecanlı ki , daha maça bir gün olmasına karşın , bütün hazırlıklar yapılmış maç saatini iple çekiyoruz , karşıyaka çarşısı bir gelin gibi süslenmiş durumda, çarşı ana cadde de ve her sokakta devasa onlarca bayrağımız nazlı nazlı dalgalanıyor, maça gidecek dev bayraklarımız , flamalarımız , stadda atacağımız binlerce konfetimizin hepsi hazır, gündüz vakti olmasına rağmen bazılarımız maçın havasına daha o saatlerde girmiştik , çarşı da ve sahilde üçlü beşli gruplar oluşmaya başlamıştı bile , bu maça hafta içi alınan bir kararla bütün taraftar sabaha karşı saat beşte iskelede buluşup öyle gidecektik. akşam olup alacakaranlık çöktüğünde çarşı ve sahilde üçlü beşli grupların sayısı epeyce arttı, saat oniki olduğunda bahsettiğim bu üçlü beşli guruplar hepimiz çarşı girişinde toplandık, sayımız takriben bin kişi kadardı.ve toplanan bu kalabalık başladık zamanın karşıyaka tezahüratlarını yapmaya, bütün çarşı gümbür gümbür inliyordu, ilerleyen zamanda kalabalık dahada arttı, yaklaşık bir saat süren bu muhteşem buluşmanın sonrasında , kimler hangi bayrağı alacak, kimler konfeti kolilerini alacak planları yapılıp , yine üçlü beşli gruplar çarşı ve sahilde saati beş yapmak için voltalara başlamıştık...
saat sabaha karşı 00.05 karşıyaka iskelesi
tüm taraftar sözleşildiği üzere saat beşte iskeledeydik, sayımız ikibini aşkındı, inancımızın göstergesi olsun diye , yer gök inleyecek şekilde o saatte müthiş bir tezahürat yapmıştık iskele meydanında. sabahın o saatinde belediye otobüsleri daha çalışmaya başlamadığından, kimimiz özel arabalarla, kimimiz taksilerle, kimimiz minübüslerle ama büyük bir çoğunluğumuz "yürüyerek" halkapınar'ın yolunu tutmuştuk. evet yanlış okumadınız "yürüyerek"...
stada geliş
stada geldiğimizde , daha önceden gazetelerinde yazdığı gibi çok geniş çaplı bir güvenlik vardı. o saatte onlardan da en az bizim kadar insan vardı stadda, ancak polis iki takım taraftarlarının olası bir sıcak temasını önlemek amacıyla araya büyük bir tampon bölge oluşturmuş, çınarlı tarafı bizim , sanayi sitesi tarafı onların olacak şekilde bölünmüştü stad etrafı, o saatte stada gelen bütün taraftarın hepsi kapalı tribün tayfasıydı , kendi kapılarımızın önünde sıra olup , bayrakların bulunduğu çantaları ve konfeti kolilerini kapıların en önüne yığmıştık, ben bizim kapalının göztepe kapalı kapısına en yakın kapının en önündeydim , sırtım demir kapıya yaslanmış saatin on olmasını bekliyorduk, zira belirtildiği üzere kapılar saat onda açılacaktı, bu sırada da gerek bizim gerekse onların kapı kuyrukları dakika dakika uzayıp gidiyordu. aradaki tampon bölgeden birbirimizi görebiliyor ve karşılıklı olarak sürekli atışıyorduk göztepe lilerle...yanlız o zamanın tribün muhabbetlerinde bir racon vardı , o da atatürk stadındaki maçlarda "kapalının orta bölümünü" kapmak , orta bölümü kapan tribününde galibi oluyordu. atatürk stadı nın protokol tribünü o zamanlar şimdiki gibi aşağıdan yukarı kadar değildi , sadece aşağı kısımda yaklaşık beşyüz kişinin oturabileceği şekildeydi; üst taraf ise normal seyirciye ait bir bölümdü, işte bahsettiğim bu tribün raconu da bu üst tribün için yani kapalının ortası için yapılan bir mücadeleydi taraftarlar arasında. o yıl göztepe ile bir çok maçta atatürk stadını paylaşmıştık, demek istediğim biz saat 12.00 de muğlayla oynarken , onların maçıda saat 14.00 de izmirspor ile olabiliyordu; yada bir başka hafta onlar saat 12.00 de aydınspor la oynarken , biz saat 14.00 te altınorduyla karşılaşabiliyorduk. ortak oynadığımız bu maçların hiçbirinde göztepe bizden "kapalının ortasını" alamamıştı , bu en önemli maçtada gelenek bozulmamalı ve "orta" yı yine biz almalıydık, dışardaki bütün konuşmamız bunun üzerine olup , ilk girecek olanlara büyük iş düşüyordu haliyle...
yaşanan ilginç bir olay
tribün kapılarının bir an önce açılıp saatin on olmasını beklerken, çok ilginç bir olay yaşandı. polisin tampon bölge olarak ayırdığı asfalt zeminin orda, baktık ki on kişi bizden on kişi onlardan ortalarında birkaç polis bir şeyler konuşuyorlar. sonradan anladıkki bu elemanlar zaman geçirmek amacıyla bahsettiğim o tampon bölgede ona on maç öncesi taraftarlar arası bir maç yapmaya karar vermişler, poliste bunun havayı biraz yumuşatacağına inanmış olacak ki bu maça izin vermiş...:) pankartların taşındığı çantalardan kaleler yapıldı ve iki ekip merdivenlerdeki ve sıradaki yandaşlarının büyük tezahüratı altında futbol oynamaya başladılar. önceleri sakin giden maç karşılıklı goller ve tezahüratların etkisiyle giderek çığrından çıkmaya başlamış tekmeler havada uçuşuyordu. tam bu esnada sıradaki göztepe liler artık bize nazire yapmak için mi bilinmez, içerde asacakları bayraklarını tampon bölgedeki kendi kalecilerinin yanındaki alana atlas atlas sermeye başladılar, bir yandan bayraklarını açıyor bir yandan da seslerini yükseltiyorlardı. bizim bayraklarımız kapılarımızın en önünde içerde açılmak üzere bekletiliyordu, yani kimse bu duruma misilleme yapmak amacıyla bayrak açmaya kalkışmadı. şimdi gelelim asıl olaya, bizim taraftar topçulara ve taraftar kalecimize sıradaki taraftarlardan "gol" atma çabasını bırakıp topu sürekli olarak göztepe taraftar kalecisinin yanına açılan atlas atlas bayrakların bulunduğu bölgeye atılması talimatları veriliyordu. burada amaç topun o bölgeye gönderilerek o alanda bir mücadelenin başlatılması ve bayraklara mümkün olduğunca basarak zarar verebilmekti. top bizim taraftar kaleciye geldiğinde, kalecimiz büyük bir isabet yüzdesiyle topu o alana degajlıyordu :))) aklıma geldikçe gülüyor o anları tekrar yaşıyorum... sonra sonra şaşkınlar bizim bu kötüniyetimizin farkına vardılar ve taraftar topçular arasında itişmeler başladı. daha sonra olaya kapı kuyruklarındaki diğer taraftarlarda karıştı, polisin araya girmesiyle olaylar büyümeden önlendi ama en aynalısından iki üç sarı kırmızılı dev bayrakta bu hengamede bizimkiler tarafından kapılıp parçalanıverdi:)
saat 10.00 kapılar açılıyor
saatler süren bekleyiş sona ermiş nihayet kapılar açılmıştı. daha öncede belirttiğim gibi şimdi hedef "kapalının ortasını" kapabilmekti, polis aramasından geçen son hızla merdivenleri çıkıyor, kapalının ortasına akıyorduk, içerde ortayı kapma savaşı başlamıştı, polisin bizi geri püskürtme çabası sonuç vermedi ve "orta bölüm" tarafımızca yine alınmıştı. bu bizim için bir zaferdi, tribün raconunun galibi her maçta olduğu gibi yine biz olmuştuk... daha sonra gerek onlardan gerek bizden oluk oluk insan tribünleri kovanına giren arılar gibi dolduruyorduk, kapalının ortası bizim olduğundan bu tribünde onlardan bin kişi kadar daha fazlaydık, saatli kale arkası onların, çınarlı kale arkası bizim olmak üzere eşit olarak alınmıştı, açık tribünde ortadan ikiye bölünerek iki takım taraftarları arasında paylaşılmıştı...stadın her bölümü yeşil-kırmızı ve sarı-kırmızı bayrak ve flamalarla süslenmişti. bizim bazı taraftarlar kapalının üstüne çıkarak, kapalının çatısından zemine kadar bir bayrak asmaya kalkışmışlar ancak polis buna izin vermemişti. lütfen manzarayı gözünüzün önüne getirin, ortadan ikiye bölünüp gelin gibi süslenmiş bir stad ve iki takım taraftarlarının muhteşem korosu...
maç başladı haydi kaf kaf
takım sahaya çıkarken konfetilerimizle adeta gökyüzünden yere akbulutlar iniyordu, bütün tribünler ve tribünlerin önü kar yağmışçasına bembeyaz olmuştu, aynı şekilde göztepe tribünlerinin önüde konfetiden görünmüyordu. bizim açımızdan beraberlik kötü bir sonuç değildi, ancak galip gelirsek şampiyonluğumuzu resmen ilan edip , turumuzu atacaktık, göztepe'nin amacı ise kesinlikle galibiyetti, aramızda bir puan fark olması ve bitime bu maçtan sonra sadece bir hafta kalması nedeniyle onlar için galibiyet kaçınılmazdı. kadro olarak göztepe bizden daha iyiydi , bizim olayı bu aşamaya bile getirmemiz gerçekten çok büyük bir başarıydı, ama şunu belirtmeden geçemeyeceğim , o zamanı yaşayan herkes bilir , o yılki kadromuz gibi "ruhlu" "cansiperane oynayan" kısaca karşıyaka ruhunu , tribünün ruhunu sahaya yansıtabilen başkada bir ekibimiz olamadı zamanımıza dek... maç bir orta saha mücadelesi şeklinde geçiyordu, ama tribünlerdeki heyecan kasırgasını anlatabilmek mümkün değil tabi...ilk yarıda libero oynayan küçük cihan adlı oyuncumuzun net gollük bir pozisyonu dışında, başakada dişe dokunur bir pozisyon yaşanmadı her iki kalede de, ikinci yarıda göztepe bize nazaran kısmen daha atak oynadı, ama net gollük pozisyonları bir tane oldu, o pozisyonda da ne yalan söyleyeyim bütün tribünlerimizin soluğu kesilmişti, göztepe tribünlerinin kaçan gol sonrası haykırışları ise hala kulaklarımda...maçın sanırım 80 ile 85 inci dakikaları arasında yaşandı bu pozisyon ...galatasaray-arsenal uefa kupası finalinde tafferelin kurtarmış olduğu kafa vuruşu pozisyonunun aynısı bu maçta yaşandı...göztepeli santrfor sadullah ın kafa şutunu kalecimiz "mastika ali" inanılmaz bir şekilde kurtarmıştı; tarifi imkansız bir kurtarıştı, bahsettiğim karşıyaka ruhunun bir simgesiydi adeta...daha sonraki dakikalarda başka bir pozisyon yaşanmadı ve maç başladığı gibi 0-0 sona erdi. bitiş düdüğüyle birlikte bizim tribünler bayram yerine dönmüştü, şampiyonluk için önümüzde sadece "kümede kalmayı garantilemiş" bir rakip kalmıştı " bandırmaspor"... göztepe tribünleri ise olanca hızıyla ve sessiz bir şekilde boşalıyordu...
karşıyaka ya dönüş
tüm taraftar istediğimizi elde etmiş olmanın sevinciyle semtimize doğru akmaya başlamıştık, karşıyaka da yer yerinden oynuyor , sahildeki balkonlarda yeşil kırmızılı bayraklar, herkes zafer çığlıkları atıyordu. ama herşeyin bitmediği bilinciyle sevinç gösterileri geceye kadar sürmedi. herkes önümüzdeki hafta sonu bandırma maçına kilitlenmiş, bandırmaya neyle gideceğinin planlarını düşünmeye başlamıştı... o yıl ne yazık ki biz şampiyon olamadık ve bandırma da büyük bir trajedi yaşadık...bandırma deplasmanının ayrıntıları "efsane bandırma treni" adlı yazımda bulunmakta..:( dilimin döndüğünce 80.000 kişinin tanık olduğu bu unutulmaz maçı anlatmaya çalıştım, o zaman ki ruhu ve karşıyaka heyecanını kelimelerle ifade edebilmem imkansız takdir edersiniz...şimdi en büyük dileğim 1980 ruhunun tekrar geri gelmesi, o birlikteliğin , o karşıyaka için yapılan paylaşımcılığın tekrar dirilmesi...bunu yapacak gücümüz her zaman var ve varolmayada devam edecek...kutsal topraklar adına... "nerede o eski günler , o şevk , o heyecan bu güleryüzlü adam ben değilim sen şampiyon olamazsan"