fourfortwo dergisinin şubat 2008 sayısında maçı tribünden izleyen coşkun çelik'in maçla ilgili yazısı şöyle;
akşam 8'de oynanacak maçın havasına günler öncesinden girmiş demirsporlular. taraftarlar günün ilk ışıklarıyla mavi-lacivert formalarıyla şehirde dolaşmaya başlamışlar zaten. bilet bulmak ise imkansız. maç günü gişelere, "bilet var mı abi?" diye gelenler elleri boş dönüyor. kimi adanalılar'ın sadece trabzonspor maçına özgü stada geliyor olması bazı taraftarları rahatsız ediyor. neyse, stadın tamamen dolacağı önceden belliydi anlayacağınız. sabahın erken saatlerinde şimşekler olarak da bilinen demirspor'un taraftar grubu mavi şimşekler, 5 ocak stadı'nı pankartlarla donatmış. pankart mesaisi bittikten sonra grup üyelerinden aydın, mete ve ramazan'la tanışıyoruz. onlara göre her pankartın ayrı bir anlamı var... pankartların arasına karışan grafitiler de göz dolduruyor. "şunu kim yaptı?" sorununun cevabı da hep aynı: "bizim grafiker bir arkadaş!"
gözümüze ilk çarpan pankart mavi şimşekler grubunun yer aldığı kuzey tribünü'nün arkasındaki 'yürekteki emanet senden ibaret'... "o pankartın bizim için değeri çok büyük" diyor ramazan. "geçtiğimiz sezon bursa'da giresunspor'a yenilip 2. lige çıkma fırsatını kaçırdığımız final maçında üzüntüden orada unutmuştuk. buraya geldikten sonra aynısını yeniden yaptırdık." hemen yan tarafında 'kozmopolit' pankartını gördük. "abi bizim taraftarlar arasında ayrımımız yok. ülkücüsü de var, solcusu da, zengini de var fakiri de. bu yapımızı belirtmek için yaptırdık bu pankartı" diyor aydın... en anlamlı pankartlardan biri ise maraton tribününün sol alt kısmındaki yugoslavca yazılar. 'tebe volimo' yazıyor. "nedir?" diyoruz. "abi o bize eski golcümüz ziya'dan kalma" yanıtını alıyoruz. ziya'yı hatırlarsınız belki. demirspor'un 1988-89 sezonunda kadrsounda olan boşnak oyuncu ziya yıldız. seni seviyorumun yugoslavca'daki karşılığını sormuşlar, o da "tebe volimo" demiş. o sözleri pankarta taşımışlar. yaklaşık 20 yıldır asılı duruyor statta. nesilden nesile aktarılıyor yani o pankart. 'blue inferno' ise ayrı bir olay. kelime yarı ingilizce yarı italyanca: mavi cehennem. "sebep?" diyoruz. "abi özgünlüğümüz belli olsun" yanıtı geliyor. 'vardık, varız, varolacağız' pankartının sahipleri, kötü günde takımlarına hep sahip çıktıklarını, demirspor'un sıkıntılı günlerden çıkıp yeniden eskisi gibi birinci ligde mücadele edeceğine inandıkları için bu pankartı yaptırdıklarını söylüyorlar.
stata giriyoruz. sabahın erken saatlerinde şehre indiğimizdeki 9 derecelik sıcaklık düşünülürse maçın bu kadar soğuk havada oynanacağı aklımızın ucundan dahi geçmemişti... "akşam üşürsün abi" sözleriyle kalınca giyinmiştik. ayrıca boynumuzda kalınca demirspor atkısı olmasına rağmen soğuk yine de içimize işledi. stada girer girmez rafet'i çağırıyor taraftarlar. rafet solosu bittikten sonra kendi tezahüratlarını söylemeye başlıyorlar. öyle ki, maç öncesi gündüz tekin onay için yapılacak saygı duruşunun anonsunu duymayacak şekilde kendilerinden geçmişler. "ads" dedikleri tezahürat en güzeli. ayrıca "1940'ta geldik dünyaya" benim favori tezahüratım oldu. yürüyüş kararı emrinin farklı bir versiyonu "her şey şimşek için" tezahüratı ilk kez denendiği için hatalar yapılıyor, deneme başarısız oluyor. demirspor taraftarlarının adanaspor'a rengini veren turuncu rengi görmek istemediğini, adanasporlular'ın da mavi görmemek için denize gitmediklerini öğrenmiştik zamanında. ancak maçta "bağırmayan taraftar mersinli olsun" tezahüratı şehirde demirspor-adanaspor rekabetinin azaldığını, demirspor-mersin idmanyurdu rekabetinin arttığının göstergesi oldu. zaten gerilimin rekabet yaratmaması için çalışmalar başlamış bile. kısa bir süre önce, yükselme grubunda mücadele edecek olan akdeniz takımları birlik toplantısı düzenlemişler ve organizasyonda adana demirspor, mersin idmanyurdu, adanaspor ve tarsus idmanyurdu'nun başkanları bir araya gelmiş.
maçın başında özgür nasuh'un attığı golle çılgınlar gibi seviniyor tribünler. merdivenlerden aşağıya doğru koşarak kutluyorlar sevinçlerini. ilk yarının bitimine az bir süre kala kapılar açılınca kale arkasında kımıldayacak dahi yer kalmıyor. dolayısıyla ikinci gol olsaydı yeni bir tribün faciası daha yaşanması içten bile değildi o kalabalıkta. bayanların ağırlıkta olduğu bir bölümde oturduğumuz için çok şükür küfürlü bir tezahürat duymadık. tribünde duyduğumuz en ilginç espri ise korner atışı kullanmaya gelen gökdeniz'e bir taraftarın, "gökdeniiiiiiz, demirspor 6.75 veriyor" diye bağırmasıydı.
mavi şimşekler 90 dakika hiç susmadılar. "gençleri de yavaş yavaş tribüne çekmeye çalışıyoruz diyerek" liseli grupları güney tribün'e yerleştirmiş mavi şimşekler'in üyeleri. mesela "mavi lacivert, şampiyon şimşekler" tezahüratında lacivert'in sesinini az çıkıyor olması da liselilerin yeni yeni stat kültürünne alışıyor olmalarıymış. tüm tribünler tarafından tek bir ağızla demirspor'un sahaya çıkmasıyla söylenen tezahürat bu kez maç sonrası futbolcuların tribünleri selamlamaya gelişlerinde de söyleniyor: "alemin allah'ı geliyor"...
maçı ise anlatmanın çok lüzümü yok. bizim için 90 dakikadan geriye kalanlar, demirspor kalecisi ilker avcıbay'ın tarafımızıdan "ilker casillas" lakabını alması, demirspor'da bora rıza kalyon, trabzonspor'da barış memiş'in oyunları ve trabzonspor'un defans oyuncusu çağdaş atan'ın bu ayki genç yeteneğimiz emrah bedir'e "böyle seyirci bir tek istanbul'da var" demesi...
stattan ayrılıyoruz. şehirde herkesin yüzü gülüyor. kutlamalar için biz de onlara katılıyoruz. son durak kazım büfe. bardağı 50 kuruş olan acılı şalgamlardan içerek adana futbol ritüellerinden birini daha gerçekleştiriyoruz. sonra dağılıyoruz...