büyüyünce gazeteci olacağını iddia eden çocuğun meşin yuvarlağa ilgisi ilkokul birinci sınıfın ilk ayında başlamıştı.
1970 yılının sonbaharından itibaren forma renklerinin büyüsüne kapılarak takımları tanıyordu. kızamık geçirdiği bir dönemdi. futbol ona iyi gelmişti. kızamıkla yerleşti futbol tutkusu!
o vakitler, henüz bir çocuk kadar masum olan bozulmamış ligimiz de "ortaokula yeni başlamış" yaştaydı.
futbolcu resimlerinin bulunduğu küçük kartlardan biri yumurcağın elindeki destenin arasından yere düştü. kırmızı-beyazlı forma giymiş bir futbolcuydu bu; kartın üzerinde "b. temel-samsunspor" yazıyordu.
birinci lig'in yeni yüzlerinden birisiydi, samsunspor...
filmimizde oynayan ufaklığın liglerin varlığından haberdar olmasından iki sezon önce ikinci lig beyaz grup'ta birinci olarak "üç büyüklerin oynadığı lige" gelmişti...
nasıl çıktığını hala anlatıyorlardı...
bir de abidin'in eskişehirspor maçında nuri ile çarpışıp beyin sarsıntısı geçirerek futboldan kopmak zorunda kaldığını eyvahlar ederek tekrarlıyorlardı, her defasında... "türk futboluna büyük bir yetenek geldi," denilirken; abidin akmanol ismi yeni doğmuşken sahalarda, talihsiz bir hadiseyle yitip gitmişti futboldan; acı hatırası kalmıştı, geriye...
1970-71 sezonunda maçlara olan aşinalığı arttı... samsunspor'u hep duyuyordu duymasına da, sadece elli kilometre uzakta olmasına rağmen bir türlü göremiyordu...
nihayet, ertesi sezonun ilk yarısında, 1971'in sonlarında ilk kez şehrin girişindeki eski stada adımını attığında maç heyecanının ne olduğunu doyasıya yaşayacaktı...
seyircilerin asla oturmadığı, maçın ayakta izlenmesinin şart olduğuna inanıldığı o yıllarda malum boyuyla sahayı görme şansı yoktu...
kale arkasında, en tepede tel örgülerin verdiği rahatsızlığa rağmen babasının her defasında zahmetle onu yukarı doğru kaldırmasıyla maçı izleyebiliyordu...
o gün, samsunspor, renktaşı boluspor'la oynuyordu... "futbolcu madeni" bolu'nun takımıyla özdeşleşmiş kalecisi talip de golü küçük misafirimiz gibi ancak ağlara gittikten sonra görebilmişti: "yaşasın! bu ikinci golle samsunspor maçı kazanmış, üstelik kalesinde gol görmemişti!" onun için samsunspor "büyük temel" demekti... öyle ki, o "temel golcü"nün oynamadığı bir takıma "samsunpor" diyebilmesi mümkün değildi. bir de "küçük temel" vardı...
bafralı bir futbolcuydu. evleri mithatpaşa ilkokulu'nun karşısında sayılırdı, "ikinci temel'i gördüğünde "bugün küçük samsunspor'a rastladım," derdi, bizimki... o sezon, samsunspor'un istanbul'da beşiktaş'la 1-1 berabere kalarak sükse yaptığı maçı "radyo"dan dinlemişti... sezonun son maçında ise samsunspor, fenerbahçe'yi ağırlıyordu. o harika futbol gününü (28 mayıs 1972) çok iyi hatırlıyor: gözleri, kaleci datcu'daydı. romen file bekçisinin golü yediği kalenin arkasındaydı, babasıyla...
kanarya'nın esmer kanat oyuncusu muharrem beraberlik golünü atmakta gecikmemişti... ertesi sezonun samsun'daki son maçında yine stadyumdaydı. 19 mayıs bayramı'nın (1973) ertesi günüydü. brian birch'ün galatasaray'ı şampiyonluğunu ilan etmiş bir şekilde geldiği samsun'da bir kazaya uğramak istemiyordu... samsunspor öne geçti, ancak galatasaray'ın defans oyuncusu tuncay beraberlik golünü attı; birch de "sembolü olan" sol yumruğunu havaya kaldırdı... skor tabelası mı? "birlik ve beraberlik!" birinci lig'e çıktığından bu yana, samsunspor galatasaray'ı yenemiyordu. beş sezon daha böyle geçti: iki klas kaleciden ivançeviç'in fenerbahçe'ye, kajganiç'in de galatasaray'a transfer olduğu sezonun ilk yarı müsabakasıydı...
samsunspor, galatasaray karşısında galibiyete hiç bu kadar yaklaşmamıştı. maçın son dakikasıydı ve ev sahibi kırmızı-beyazlı ekip kalecisi fevzi ile penaltı atışı kullanacaktı. nefesler tutulmuştu... o da ne? çocuk gözlerini açtığında kajganiç golü kurtarmıştı...
yugoslav kaleci o maçtan sonra trafik kazasında hayatını kaybedecekti! samsunspor, galatasaray'ı yenebilmek için tam on yıl daha bekleyecekti: on yıl sonraki o maçta galibiyeti getiren tek golü atan mete de, 20 ocak 1989'da, çok ama çok acı o günde, teknik direktör nuri asan, futbolcular muzaffer, tomiç ve otobüs şoförü asım özkan'la birlikte hayatını kaybedenler arasında yer alacaktı. "küçük futbolseverimiz" kırmızı-beyazlı renklere "siyah"ın da eklendiği bu acı haberi aldığında üç yıllık gazeteciydi...
o gün, "onun samsunsporu" bir film şeridi gibi geçti, gözlerinin önünden... futbolculuğuna yetişememişti nuri asan'ın; takımıyla bütünleşen hikâyesine dairse ne çok sitayişkâr şey dinlemişti... yusuf şimşek'in samsunspor'un kalesini koruduğu döneme de yetişememişti. seyredenlerin anlattıklarına kulak kesildi. onun için ilk samsunspor kalecisi tekin'di. bir de, iri yarı erdoğan vardı...
12 eylül darbesi'nden iki ay sonra bir kupa maçında, ligde fırtına gibi esen trabzonspor'u yağmurdan sırılsıklam bir günde tek golle elerken samsunspor; kalesinde bitmek tükenmek bilmeyen dalgaları aşarak devleşen adnan gözlerinin önüne geldi...
babası ile birlikte samsun'da izledikleri son maçın bu olduğunu sonradan hatırladığında ise hüzünlendi.
1983 mart'ında bir çarşamba günü, 19 mayıs stadı'nda izlediği son maça babası gelememişti; yine bir kupa maçıydı o günkü, fenerbahçe, samsun'u begoviç'in tek golüyle elemişti...
19 mayıs stadı'nda izlediği ilk lig maçı ise fenerbahçe'nin cemil turan'ın golleriyle iki sıfır kazandığı maç olmalıydı. nisan 1975: bir başka deyişle, didi'nin fenerbahçe'de ikinci kez şampiyonluğu yaşadığı sene...
o tarihten üç yıl sonra, samsunspor'un fenerbahçe'yi 2-1 yenerken adem'in golleri ivançeviç'in koruduğu kaleye attığını hatırladı...
ademle birlikte geçmişe gitti; saydı, tek tek: hayri, cazip, ömer, barbaros, cengiz, rıfat...
ikinci lig'den ikinci defa birinci lig'e çıktıkları sene atakan'ın galibiyet golüyle aydınspor'u 2-1 yendikleri "olmak ya da olmamak maçı" gözünün önüne geldi... "dobi hasan"ın bir başka ikinci lig'den çıkış serüvenindeki rolünü düşündü: 19 mayıs'ta 2-0 geride iken samsımspor'un 3-2 aldığı petrolofisi maçında; ikinci yarının başından itibaren sanki bir sihirli el değmiş, tribünler futbol kuyusunun dibinden nasıl da bulutların üzerine yükselivermişti. ardından ileriki yıllara gitti zihni...
samsunspor'un seksenlerin ortalarında iki kez lig üçüncüsü olup haftalarca şampiyonluk yarışına dâhil olduğu "yükseliş dönemi"ni andı...
ilk kez 1981'de avusturya genç milli takımı'nı, samsun'da 2-0 yendiğimiz maçta izlediği tanju çolak'ın kırmızı-beyazlı forma ile iki kez gol kralı olduğu yılları, "19 mayıs stadı'nda sakaryaspor'a on sekizin köşesinden röveşata ile attığı gol"ün eşliğinde hatırladı. sonra tekrar filmi başa sardı: temel keskindemir'in milli formayı giydiği kare düştü hafızasına...
"büyük temel'in samsunspor'u" demek, aslında futbolun çok ötesine geçip çocukluğundaki "o rüya gibi güzel günler"in önünden bir kere daha geçmek demekti...
sonunda, mithatpaşa ilkokulu'nun "stadyum yerine koyduğu" bahçesinde kalabalık bir öğrenci topluluğunun önünde sınıf maçında oynarken buldu kendisini; siyah önlüğü forma hükmündeydi. "rakip minik takım" da aynı formayı giyiyordu ya!
güneşli bir günde, "küçük temel"in evinin bulunduğu taraftaki "ağaçlardan kale"ye doğru penaltı atışını kullanmaya doğru giderken; stadyumda ilk kez gördüğü golün bir samsunsporlu futbolcu tarafından atılmış olduğunu anımsadı...
karadeniz'in hırçın dalgalarını aşmış, yıllar sonra bir kez daha salimen kıyıya çıkmıştı...
not: yazıda samsun-bolu maçı tanımında 71'in sonlarında deniyor ama ilgili anıya tek uygun maç bu.