bundan tam 5 yıl önce bugün bu saatlerde (16:30) stadın yolunu tutmuştuk. maç 20:30 da başlayacaktı ve daha 2 hafta önce parma'yı burada 3-0 yenmenin verdiği umut bir yanımızda, yine 1 hafta önce istanbulda beşiktaş'ı yenerek eleyen ve hem la liga hem de uefa kupasının en büyük favorisi ile oynayacak olmanın verdiği tereddüt bir yanımızdaydı...
stadın önü ana baba günüydü. hem maça daha 4 saat vardı hem de haftaiçi olmasına rağmen seyirciler akın akın geliyorlardı. bayağı kuyrukta beklediğimi hatırlıyorum...
takımlar sahaya çıktığında deli heyecanlanmıştım. valencia'nın turuncu renk forması son derece sinir bozucu idi çünkü sahada (fosforlu olması nedeniyle) sadece onlar görünüyordu. tam deplasman maçlarında giyilecek ve rakip taraftarın canını sıkacak bir forma idi...
maçın başında filip'in attığı penaltı golü sonrası yaşadıklarımız unutulmaz! beşiktaş'lı eniştemin "ha şöyle beşiktaş'ın hıncını alın" diye haykırması unutulmaz. 22 bin kişinin tek bir ağızdan tempo tutması, "kırmızı-siyah-şampiyon-gençler" 4'lüsü çekmesi, tribündeki birçok farklı takım forması giyen taraftarların varlığı, tribünlere asılan birçok anadolu takım taraftar gruplarının başarı dileklerini içeren pankartlar unutulmaz! belkide 2000'de uefa kupasını kazanan galatasaray'ın avrupa maçlarından sonra taraflı tarafsız tüm taraftarların kenetlendiği, birlik olduğu en önemli maçtır bu maç! hele bir de maç 1-0 bitince of ya! düşündükce tüylerim diken diken oluyor... unutulmaz bir geceydi! keşke ispanya'da eleyebilseydik valenciayı. çeyrek finalde rakip bordeaux olacaktı. yarı finalde villareal ve finalde marsilya...