türkiye kupası'nı g.birliği'ne kazandıran samet aybaba, ‘‘mustafa'nın kadrosunu gördüğümde kafamda şimşekler attı. çocukları 4-4-2'ye göre hazırlamıştım. bir anda 3-5-2'ye döndüm. penaltı atışlarında sahadan koptum. allah'a dua ettim’’ dedi.
üstünden sanki tonlarca ağırlık kalkmışcasına huzurluydu. yüzünden müthiş yorgun olduğu hemen anlaşılıyordu ama gözlerinin içi herşeyi inkar edercesine gururla etrafı süzüp, gülücükler dağıtıyordu. ‘‘emekli olmuş bir mareşal gibi hissediyorum kendimi. türkiye kupası'nı kazanıp g.birliği'nden ayrıldığımı açıklarken, sanki yeniden doğdum’’ diyordu samet aybaba..
o müthiş günü, kayseri atatürk stadı'na girişinden itibaren anlatmasını istediğimizde derin bir nefes aldı ve önce ‘‘uğurum’’ dediği kızı gülşen'e ardından da eşi şeniz'e sımsıkı sarıldı. hala duygularını dizginliyemiyordu. gözleri, dolu dolu oldu. buna rağmen başladı konuşmaya:
‘‘gülşen benimle nezaman birlikte bir stada girse, o maçtan hep yüzümün akıyla ayrıldım. soyunma odasına doğru yürürken aklımdan bunlar geçiyordu. zeki ağabey (ünaldı) mustafa'nın kadrosunu getirdiğinde kafamda şimşekler attı. çocukları 4-4-2'ye göre hazırlamıştım. fakat bir anda değiştirip 3-5-2'ye dönmem gerektiğini düşündüm. hepsine teker teker ne yapmaları gerektiğini yeniden anlattım. gözüm bir ara serkan'a takıldı. abdullah, onu geçen maç oyundan attırdığı için onbirde düşünmemiştim. çünkü apo yine aynı şeyi yapabilirdi. yanına gidip teselli ettim ve çocukları sahaya yolladım. daha 'maç başladı mı' derken golü yedik.
kulübede herkes oturduğu yere çöküp kalmıştı.. ben 'işi zora soktuk' deyince, hepsi yeniden canlandı. 1-1'de rahatladım. 2-1 öne geçmeyi zaten bekliyordum. 2-2 olduğunda ise korktum. çocuklar bir anda ruh gibi oldular sahada. onları toparlamam inanın çok zor oldu. hele o ikinci uzatma dönemi yok mu; sanki dakikalar asır gibi geçiyordu. mehmet gibi bir penaltıcıyı oyundan alıp ismail doğan'ı sahaya sürmem, maçın uzatmaya gitmeyeceğimden korttuğum için oldu. penaltılar başladığında ise...’’
işte burada derin bir nefes aldı samet hoca.. yutkundu ve eşinin elini tutup, ‘‘o an arkamı döndüm. sahadan, stattan tamamen koptum. allah ile başbaşa kaldım. 'tanrım, ben dürüst ve doğru adamım. yalvarıyorum sana yüzümü güldür, hakkımı ver bana. çünkü bunu hakettim' dedim.. beni duydu ve dualarımı kabul etti’’ diyerek sözlerini tamamladı.
sanki yeniden o anı yaşıyor gibiydi. çığlıklarla kendine geldiğini, sporcularıyla sevinç yumağı olduğunu, kupayı kaldırışını sanki es geçmek istercesine anlatıverdi.
onun için, asıl dile getirmek istediği noktaya gelmek istediği anlaşılıyordu. ‘‘istifamın sırası gelmişti’’ diye söze başladı ve başkan ilhan cavcav'ın geçen sezon 56 puana ulaşıp 5. olurken gençlerbirliği tarihinde bir ilke imza attığını vurguladı. bu sezon ise 8 genç adamla mücadele ettiğini ve takım iyi giderken cavcav'ın zamanlama hatası yaptığını ifade etti. ‘‘başkanın bir başka hocayla çalışmak istemesi çok doğal ama bu benim işime sekte vuracak şekilde olmamalıydı. bu yüzden kırgımın. benim gibi doğru bir adama bu yapılmamalıydı’’ diyerek duygularını ifade etmeye çalıştı.
beşiktaş'ı sorduğumuzda ise bu konunun kendisine hep zarar verdiğini, beşiktaş'ın peşinden çok koştuğunu, hep zarar gördüğünü söyledi. kupalı teknik direktör, bundan sonra kara kartallar'ın kendisinin peşinden koşması gerektiğini sözlerine ekledi ve görevini yapmış insanların huzuru içinde derin bir ‘‘oh’’ çekti.
sevinmek hakları
14 yıl aradan sonra türkiye kupası’nı ikinci kez müzesine götürme başarısını gösteren gençlerbirliği futbolcuları sabaha kadar eğlenerek zaferin tadını çıkardılar.