maçın ikinci yarısı... deniz tarafındaki kaleye hücum ediyoruz... sol açığımız tuğrul, galatasaray defans oyuncularını ipe dizer gibi geçtikten sonra kaleci yasin’i de çalımlayarak sıfıra kadar indi... kendisi de boş kaleye vurabilirdi, ancak çarprazda olduğundan olsa gerek, kalenin göbeğinde bom boş bekleyen miliç’e çıkardı topu... hepimiz tribünlerde nefesimizi tutmuş, miliç’in topu ağlara yuvarlamasını bekliyorduk... miliç’e şarj uygulayan herhangi bir galatasaray’lı oyuncu yoktu. kaleye 3 metre kadar uzakta tam göbekte bekleyen miliç neresiyle vurursa vursun top ağlarla kucaklaşacaktı... ancak tecrübeli yugoslav oyuncu kendinden beklenmeyecek bir hareket yaptı ve varyete yapmaya kalkıştı... topa hafifçe dokunarak ağlara itmek yerine, havada uçup yarım vole vurarak herhalde kale arkasındaki foto muhabirlerine poz vermek istedi... ve inanılmaz biçimde topu kale direğinin bir karış üstünden auta attı... bu pozisyonun ardından maça gür saçlarıyla gelen bir çok beşiktaş taraftarı, hafif seyrelmiş yeni saç modelleriyle dönmek zorunda kaldılar evlerine... yıllar boyu bir çok maçta kaçan yüzlerce gol gördüm, ama bu maçta kaçan golü hala unutamıyorum ve hatırladıkça hala ''ahhh miliç... ahhhhh!”diyorum... allah’tan kazandığımız penaltıyı vedat ters köşeden ağlarla buluşturdu da, miliç’in bu varyete merakının faturasını şampiyonluk yarışından uzaklaşarak ödemek zorunda kalmadık.