cem can'ın "fair play yemin istemez: fan-etik yazıları" kitabından;
i. bölüm standartlar evrenseldir
geri kalmış ülkelerin özellikleri
geri kalmış ülkelerin temel özelliklerinden birisi, "bilginin güvenilir olmaması; veri yetersizliği veya düpedüz yokluğu" olarak kabul edilir. gerçi güvenilir olmayan, bölük pörçük bilgi de kullanılabilir olmadığından yok kabul edilmelidir...
tüm planlar bu verilere göre yapılır, planın işleyişi de yeni verilerin gözden geçirilmesi ile kontrol altında tutulur, gerekiyorsa uygulamadaki hatalar düzeltilir, kurulan sistemin iyileştirilmesi de açık, somut veriler elde edilmesine ve bu verilerin yeniden işlenmesine bağlıdır...
türkiye futbol federasyonu da çok uzun yıllar boyunca futbolun yalnızca oyun yönünü düzenleyerek ve izleyerek zaman harcadığı için saha dışındaki futbolun ihmal edilmiş bir sürü derinleşmiş sorununu çözmek zorunda. artık sorunların ertelenebilmesi, daha fazla beklenmesi durumu da ortadan kalkıyor. uefa, özellikle profesyonel futbolun sürdürülebilirliği için hem ulusal federasyonları hem de kulüpleri sıkı koşullarla karşı karşıya getiriyor...
çünkü görüldü ki kulüp gelirlerinin artması profesyonel futbolun krizim girmesine asla engel olmuyor. avrupa şampiyonumun liginde bile kulüpler iflaslarla yüz yüze kalabiliyor
artık hem ligler hem de kulüpler saha dışında da yarışmacı ve çok iyi yönetilmek durumundalar. kupalar, şampiyonluk coşkulan bir ligi kurtarmaya asla yetmiyor.
son 10 yılda hem abd'de hem de avrupa'da üzerinde hayli dundan "competitive balance" "rekabet dengesi" kavramı liglerin ayakta kalabilmesi için en önemli kriterlerden biri olarak kabul görüyor.
"rekabet dengesi" kavramı bir yarışma sürecindeki tüm unsurların dahil olduğu geniş bir kavram olmasına karşın; bir yanlış anlaşılma sonucu televizyon gelirlerinin paylaşımı konusuna indirgenebilirdi... bizde de öyle oldu: naklen yayın gelirleri konusu ortalık karışmadan sonuca bağlananca ligimizdeki "rekabet dengesi" tartışmaları daha başlamadan sona erdirildi.
oysa "yarışma dengesi" ligdeki tüm kulüplerin aşağı yukarı birbirleri ile saha içinde ve dışmda kafa kafaya mücadele edebilecek güçlere sahip olmasına bağlıdır.
kulüp yöneticilerinin elde ettikleri garanti gelirlerden memnun olması ile hiçbir alakası yoktur.
rekabetçi / yarışma dengesinin bulunduğu liglerde büyük kulüpler geçmişleri ile daha güçlüdür... bugün herhangi bir müzakere masasına oturduklarında değil.
bugün tüm lig yönetimlerinin başlıca hedefi "rekabet/ yarışma dengesi" sağlayabilmek ya da daha da dengeli bir hale getirebilmektir...
tff'ninki de bu olmak zorundadır... bu kavramın ve hedefin açıkça dile getirilmediği federasyon yönetimlerinin hepsi ya büyüklere güdümlü ya da hedef belirleme yetersizliği içinde görülmelidir...
ancak bir şey daha var ki, yazının en başına dönmemizi gerektirecektir: bugün federasyon profesyonel liglerde "rekabet dengesi" yaratmayı hedef olarak seçecek olsa işin neresindedir?
tüm liglerdeki profesyonel kulüplerin bilançolarının tamamı ellerinde var mıdır? bu bilançolardaki rakamlar gerçek midir? bu bilançoların toparlanması başka iş; bunları yorumlanabilir, belli sonuçlara varılabilir genel tablolara dönüştürmek başka iştir.
profesyonel liglerimiz nereden nereye geldiğini ve nereye gittiğini söylemek için bu genel analizler yapılmalıdır, buradan bir sentez elde etmeden yapılacak her proje, yönetimin süsüdür.
"rekabet dengesinin" bulunduğu liglerde şike de çok daha az olacaktır, teşvik primi de, hakem tartışması da, şiddet de... kara paralar da futbola daha az bulaşacaktır, kara adamlar da...
kulüplerimiz avrupa kulüp lisanslarını alma yeterliliğini gösteremeseler dahi hemen tamamı "spor kulüpleri için tekdüzen muhasebe" sistemine geçtiler... bilgiler her ne kadar çok sağlam olmasalar da gidişatı belli bakımlardan gösterecek boyutlara sahiptir.
tff'nin de ilk ve en önemli işi tüm liglerdeki kulüplerin son 10 yıllık ibraz edilmiş bilançolarını bir araya getirerek "rekabet / yarışma dengesi9' için kolları sıvamak olmalıdır.
bu işi birkaç gönüllü akademisyenin ne zaman canlanacağı belli olmayan heyecanına terk bırakmak büyük bir ihmal olacaktır.
tff'nin bu konuya yapacağı yatırım, futbolun geleceğine yapılacak en önemli yatırımdır.
yoksa "avrupa'da yarı final oynadık", "dünkü maçta futbolumuzu çok gelişmiş gördük" demekle olmaz.