ilk basımı 2012 yılında cem zamur'un "onun gibisi gelmedi: memleket futbolundan portreler" kitabından;
kaldırımlar garbis istanbulluoğlu
(...)
bu elbette milli takım teknik ekibi için de geçerliydi. vefa ligin tozunu dumana katarken, takımın önemli isimlerini görmemek olmazdı. fenerbahçe'yle başa baş devam eden ve averajla kaçan şampiyonluk yarışından sonra, 1951-52, 1952-53,1953-54 sezonlarında vefa dördüncü olarak ligdeki gücünü zaten kanıtlamıştı. tenekeci garbisin çeyrek altından çok daha fazla olduğu ise, gün gibi aşikârdı. vefa'da kaydı tutulamayan gollerini, milli takım için de atması isteniyordu artık. 1 haziran 1952'de ankara 19 mayıs stadı'nda isviçre karşısında geçirdi ay-yıldızlı formayı sırtına ilk kez. maç boyunca elinden geleni yapan, çabalayan garbis 5-1'lik mağlubiyete engel olamasa da, 83. dakikada milli takımın tek golünü kaydederek, ilk milli maçında golle tanıştı. milli forma altında ikinci maçına 8 haziran 1952'de istanbul inönü stadı'nda çıktı. rakip ispanya'ydı ve maç 0-0 neticelendi. üçüncü milli maçından yazımızın girişinde bahsetmiştik. 5 haziran 1953 tarihinde yine inönü stadında rakip yugoslavya'ydı. 2-2 biten müsabakada. garbis gol kaydına muvaffak olamasa da burhan sargın ve fikret kır canin kaydettiği gollerde pay sahibi olmuştu. son kez ise italya b takımı'na karşı ay-yıldızlı formayı taşıdı. 11 aralık 1953'te inönü stadında oynanan ve 1-0 kaybedilen akdeniz kupası karşılaşması son maçı oldu. arkasından milli takım kariyeri sanki bıçak gibi kesildi. ama bununla ilgili olarak en yakınlarına bile tek kelime sitemde bulunmadı. çünkü bir sonraki maç dünya kupası elemesi baraj maçı ve dünya kupası finalleriydi. ama yıllar sonra vefa'dan kaptanı olan galip haktanır, garbis'in seçilememesini büyük takımların baskısına bağlayacak, bu tip organizasyonlara giderken beşiktaş, fenerbahçe ve galatasaray'da oynayan oyuncuların tercih edildiğini belirtecekti. bu yazı için görüştüğümüz haktanır, tenekeci garbisle ilgili şunları paylaştı bizimle: "çok iyi, efendi, munis, her şeye 'evet' deme kabiliyetini haiz bir arkadaşımızdı. çok güzel günlerimiz geçti beraber. inanılmaz bir tevazuya sahip, müthiş hürmetkar bir insandı. hatta o kadar ince ruhluydu ki, kendisine muzipçe şakalar yapılmasına rağmen şakayı yapanlarla beraber bunlara kahkahalarla gülerdi. bir defa, vefa'yla yunanistan'a maç yapmak üzere gidecektik. garbis'in orada arkadaşları vardı ve hazır maça gidecekken, onlara da sucuk ve pastırma alıp paketlettirmişti. ama bizim çocuklar paketi bir güzel açıp hepsini yemişler. paketi boş bulunca hep beraber kahkahalarla gülmüştük. futbolu bıraktıktan sonra, bir sûre fransa'da yaşadığım hatırlıyorum."