ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
1938'den sonra... 1942 ve 1946 kupaları dünya savaşı yüzünden yapılamıyor. 1950'de yeniden yüzler gülüyor: harp yok! maç var!.. ve ilk kez türk milli takımı da futbolun bu en büyük kupasına girme hakkını kazanıyor. "amma..."
futbol tarihimizde ilk kez bir dünya kupası'nda oynayacağız. çünkü eleme maçında rakibimizi ezip geçmişiz. kurada suriye çıkıyor karşımıza... ankara'da oynuyoruz bu maçı... 19 mayıs stadı'ndaki onbirimiz... erdal kocaçimen (fb) - naci özkaya (gs), dr. vedii tosuncuk (bjk) - mustafa ertan (harpokulu), bülent eken (gs), hüseyin saygun (bjk) - erol keskin (fb), lefter k. andonyadis (fb), gündüz kılıç (gs), fahrettin cansever (bjk), şükrü gülesin (bjk).
sonrasında suriye kalesinde tam yedi gol... fahrettin'in üç, bülent, gündüz, erol ve lefter'in birer golleriyle 7-0 galibiz. muhteşem bir sonuç... yukarda "amma" demiştim ya. "amma" gidemeyecektik dünya kupası finallerine... o dönemde taaa rio de janeiro'ya gitmek, kolay değildi. yetkililer "paramız yok" deyince... hevesimiz kursağımızda kalacaktı. sonraki yıllarda o günkü "parasızlık" mazeretinin doğru olmadığı söylentisi çıkacak, "gerçekte yeteri kadar hazırlanamadığımız için orada fena yenilir, rezil oluruz" diye korktuklarını ağzından kaçıran yetkililere rastlayacaktık. hangisi mi doğruydu? kupa şansını kaçırmıştık. sadece o doğruydu.