ilk basımı 2003 yılında olan tanıl bora'nın "ankara rüzgarı: gençlerbirliği tarihi" isimli kitabından;
o sezon biraz talihsizlik, biraz da "komplolar" gençlerbirliği'ni çelmelemişti. turhan bayraktar'ın anlatımıyla:
"her yönden çaresiz gençlerbirliği o sezon. altonırdu, vefa, izmirspor, inanılmaz şikeler yapıyorar. lefter-turgay anlaşması olabilir, banko sıfır oynayın' diye açıkça yazıyor meselâ gazetede; lefter samsun u çalıştırıyor, turgay vefa'yı çalıştırıyor. bu bir şike ihbarıdır! maça bakıyorsunuz, berabere bitiyor."
sözünü sakınarak konuşan baba tevfık için bile açıktı bu şike belası:
"ankara-istanbul lig maçı oynardık şike lafını bilmezdik. ama vilayetleri milli lige aldıktan sonra maalesef şike olayı o kadar yaygın oldu ki! futbolcuların evlerine kadar geldilertiler! düştüğümüz sene maalesef biz bunlara kurban gittik. çok iyi maçlar oynamamıza rağmen..."
kulübün düşüş dönemindeki başkanı necip türegün, yıllar sonrasından bir tanıklığını anlatıyor:
"aradan seneler geçti. bir gün ben avukat olarak bir şirket adına başka bir şirketle müzakereye gittim, bir şehre. takım ismi söylemeyeceğim, mahal söylemeyeceğim. müzakereler bitti, akşam sofra kuruldu. yeniliyor, içiliyor. derken futboldan açıldı. konuşuyorlar kendi aralarında. eski futbolcu olduğumu söylemedim. bizim ligden düştüğümüz sene rakibimize nasıl maç sattıklarını anlattılar. hiç sesimi çıkarmadım. yemek bitti, beni geçiriyorlar. 'yemeğe teşekkür ederim', dedim, 'sağolun'filan dedim, 'o bahsettiğiniz tarihte ben gençlerbirliği kulübünün başkanıydım' dedim. haydi allahaısmarladık' dedim, bindim arabaya döndüm ankara'ya."
çanlar iyice yüksek sesli çalmaya başladığında, maltepe'deki kulüp lokalinin altında, denizaltında, "çare toplantıları" yoğunlaştı. turhan bayraktar, bu toplantıların birinin, belki en dramatik olanının, atmosferini tasvir ediyor:
"yine kulüpte bir toplantı düzenlendi federasyonda görevli halım çorbalı dahil, gençlerbirliği'nin bütün büyükleri oradaydı. denizaltı denen yerde oldu. genclerbirliği'nin kurtuluşu için... bu toplantı gizli kalacak dendi, nitekim öyle oldu. herkes birşeyler söylüyorlar. futbolcular da birşeyler söylemek istiyor, ama kimse söyleyemiyor. futbolcuların kulaktan kulağa fısıldanan dileklerini benim dile getirmem istendi. kalktım dedim ki: biz arkadaşlarımızla konuştuk kendi aramızda, biz transfer taksitlerini falan istemiyoruz, hepsini kulübe bırakıyoruz, ama, futbolcuların bunu teklif etmesi belki çirkin ama, bizim depasmanda en az bir tane maçı halletmemiz lazım! biz transfer paralarımızı istemiyoruz, o parayla bir maç satın alınsın. düzlüğe çıkalım iki puan vefa'nın önüne geçelim, gerisini biz çözeriz. yüksel doğanay, 'bunu ben hiç beklemezdim sizden', dedi. ama bu futbolcuların genel arzusuydu. aramızda hep konuşuyoruz. herkes şike yapıyor! böyle bir ortamda bir şeyin düşünülmesi şart. onlar düşünmezse biz düşüneceğiz. utanarak da olsa bunu dile getirdik. 'oturun yerinize, dediler: 'gençlerbirliği şanlı bir kulüptür, kalırsak şerefimizle kalırız, düşersek şerefimizle düşeriz'.."