ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında tayfun öneş'in "oyunun iyiliği için" başlıklı yazısından;
isveç'te düzenlenen '58 dünya kupası'ndaki final maçı ilk canlı yayındır ve siyah-beyaz görüntülerle gerçekleştirilmiştir. o yıllarda, örneğin 1958'de amerika'dakiler hariç tüm tv kanalları devletlerin tekelinden yönetilmekteydiler. 70'lerin sonlarına gelindiğinde, özel kanal, "pay-tv" gibi yayıncılık türleri tüm dünyada yaygınlaşmaya başlamışlardı. bu kanallar, dünya kupası heyecanlarına da o meşhur "pasta" ve kremasının hatırına büyük bir iştahla saldırmaya başladılar. dünyanın öbür ucundaki bir frikiği evindeki koltuktan, anında izleyebilen bir futbolsever, içine düştüğü inanılmaz lüksün rehavetiyle "tv'ler mi dünya kupası'na, yoksa kupa mı tv'lere hizmet ediyor?" sorusunu çok sonra sormaya başlamıştır. aslında, bugün bu soruyu sormak abesle iştigal anlamına da gelebilir; çünkü bir varsayımla, futbolun pek de popüler olmadığı amerika'da düzenlenen '94 dünya kupası'nı ekrandan seyreden seyircilerin kümülatif sayısının 31 milyar (dünya nüfusunun 5 katından fazla) olduğu tahmin edilmektedir. böylesine dev bir pastaya burun kıvıracak üretici ve onlar karşısında pes etmeyecek tüketici kalmaması da doğaldır aslında. bu pastanın büyüklüğünü anlamak illa ki şart çünkü, aksi takdirde, örneğin alman medya devi kirsch'in önümüzdeki iki dünya kupası'nın yayın hakları için neden 2 milyar dolar verdiğini bir türlü anlayamaz insan. bir hatırlatma da, pastanın büyümesindeki artış hızına dair olsun. iki milyar doların iki organizasyon için dağılımı şöyle: 2002 için 700 milyon, 2006 için 1.3 milyar dolar!