ilk basımı 2001 yılında olan ümit kıvanç'ın "kesin ofsayt: televizyon futbolu ve futbol medyası" kitabından;
ama galatasaray'ın golü haksız yere ofsayt gerekçesiyle sayılmadığında, fenerbahçe'ye haksız penaltı verildiğinde, beşiktaşlı oyuncu haksız sarı kart gördüğünde, bunlara üstüne günlerce konuşulacağını hakem de biliyor. kendi hesabıma, galatasaraylı van goebbel'in gençlerbirliği kalecisi petri'yı alenen kıçıyla kalenin içine ittiği (sarı-kırmızılıların böylece gol attığı), beşiktaşlı tayfur'un tam korner atıldığı anda ön direkteki gençlerbirliğili ismail'i dirsekle yere indirdiği (siyah-beyazlıların böylece gol attığı) pozisyonları unutamam.
ama asıl unutamadığım, ertesi gün ne televizyonda ne de gazetelerde bu pozisyonlar hakkında tek kelime edilmemiş oluşudur. öfkemi büyüten budur.
iki örneği de gençler maçlarından verdim. evet. zaten bu anlattığım durumun korkunçluğunu hissedebilmek için bir "küçük" takımı tutmak gerekir.
bir tepki biçimi olarak ucuz kasaba politikasını teşvik eden ortamı, "zenginleri severim" süturundan şaşmayan medya hazırlıyor. kirli büyük şehir politikası, ucuz kasaba politikasını besliyor. bundan doğal ne olabilir?