ilk basımı 2005 yılında olan ziya adnan'nın "çünkü biz ankaragüçlüyüz!.." isimli kitabından;
son olarak, trabzon doğumlu ankaralı hekim selim eren'in ankaragücü'ne nasıl kapıldığına dair hatırladıkları:
5 yaşımdayım ve bahçeli 50. sokak'ta oturuyoruz. hani kasım gülek'in oturduğu sokak... biz trabzonluyuz, ama o zaman 1. lig'de trabzon yok, babam fenerli. acayip top oynuyorum, o zaman bacak sağlam. 8 yaşında bacak gitti ama 25 yaşa kadar iyi kötü top oynadım. 3. cadde'de bisiklet tamircisine gidiyorum ve o zaman daha takım tutmuyorum. tamirci de, zannediyorum eskiler bilir, ankaragüçlü topçu delik çeneli metin var, dükkan ya onun ya da arkadaşının. beni çok seviyor ve takımın posterini veriyor. coşkun, köksal, müjdat, ayhan, baskın, deli mehmet, işte o takım. sonra selçuk'un karısı ile tanışıyorum.
posteri odama asıyorum. zamanla 3 poster daha geliyor onlar da asılıyor. babama "maça götür artık beni" diyorum. ilk maçım, altay'ı 3-1 yeniyoruz. işte ankaragüçlüyüm artık! sonrasında yenilgiler geliyor ve babam üzüldüm diye kızıyor. daha fazla üzülmeyeyim diye posterleri yırtıyor. ama bu beni daha çok ankaragüçlü yapıyor. artık poster yetmiyor, bayraklar alıyorum. babam bir süre sonra pes ediyor, "ben yoruldum, artık maçlara kendin git" diyor. sekiz yaşında, maçlara kendim gitmeye başlıyorum.
o yıllarda babam, maltepe turizm bilardo bezik salonu adında bir kahveye gidiyor, zamanla beni de götürmeye başlıyor. bir gün kahvede bir bakıyorum, iskender, büyük haluk, taner okey oynuyor. çok heyecanlanıyorum. bunu fark eden babam, yanlarına götürüp tanıştırıyor. sonrasında ben iskender'in kucağında, büyük haluk'un yanında, belki 30-40 kez okey seyrediyorum. onlarla maçları konuşuyorum. beni çok seviyorlar. bir bilseniz, nasıl efendi, mütevazı, aklı başında insanlardı iskender ve haluk. sonraları taner abi eğlence hayatına, alkole düşüyor, ona üzülüyorum, iskender çok teknik değildi, ama kalbiyle oynardı, sahaya yüreğini koyar, tekmeye kafasını sokardı, kaldı mı şimdiböyle oyuncular? daha sonra, eskiler bilir, golcü kel mustafa da kahvede...