kıran kırana dün akşamki maç, dersiniz ki bir finaldi. top bir o kalede, bir bu kalede. fenerbahçe'nin havalı santraforu boliç kaçırıyor, ona nazire yaparcasına vugrinec, misse ve hami, hatta ünal gol kaçırma yarışına giriyordu. ama açık söylemek gerekirse, trabzonspor topa daha çok sahip olan takımdı. defansta okan, tam bir süpürücüydü. böylesine temposu yüksek bir maçta golün gelmemesi imkansızdı. nitekim, abdullah'ın ileriye uzattığı topu çok iyi takip eden hami, rüştü'yü de yanıltarak aşırtma bir vuruşla takımını öne geçirdi.
ancak, trabzonspor'un arızalı yanları da vardı. savunmanın sağ kanadındaki kazım, çok top kaybediyor ve trabzonspor'un temposunu düşürüyor. iyi oynamasına rağmen abdullah ileri çıktığında geri dönmekte zorlanıyor. o nedenle ki, abdullah'ın orta sahada oynamasını savunuyorum. nitekim, trabzonspor'un ikinci yarıda yediği gol kazım'ın kanadından ve erol'un ayağından oldu. ancak bu eşitlik çok samimi söylüyorum, trabzonspor'un üstünlüğünü hiç engellemedi. ancak, öylesine akıl almaz golleri kaçırdılar ki, ne bileyim fenerbahçe'yi böyle bir daha bulabilirler. isterseniz skoru bir tarafa bırakalım ve bir dip not döşeyelim: acaba, cezaalanı içerisinde gole giden ünal'ın uche tarafından düşürülmesi neydi? benden bu kadar. ama trabzonspor, gerçekten iyi mücadele etti. tam beraberliğe üzüldüğümü belirtmek isterken, birden tolunay arkasından da ünal'ın golleri gelince sahada hakı olan takımın galip geldiğine yürekten sevindim. bir kupa maçı öncesi bize böylesine moral veren bütün oyuncuları yürekten kutluyorum.