galatasaray dün ankara'da ön sağ ve arka lastiği inik bir araba gibiydi. sağ kanadı sürekli aksadı. gençlerbirliği de bunu çabuk farketti. phiri, mehmet ve marakşi ile g.saray'ın aksayan sağ lastiğini patlatmak için sürekli bu tarafa yüklendi. yüklendikçe yüklendi, patlatmak için didindi durdu. çünkü orası hakikaten g.birliği açısından bulunmaz bir maden gibiydi.
aynı dili konuştular
galatasaray, karşısında öyle bir rakip gördü ki, aynı dili konuşuyorlardı. düşünceleri de aynıydı, oyun algılamaları da aynıydı. gençlerbirliği, galatasaray'a alan bırakmıyor, her metrekarede hesap yapıyor, çok koşuyordu.
galatasaray'ın beyin takımları hagi, emre, ümit, okan ve hakan ünsal, dişli rakipleri karşısında kendi kendilerine ‘‘aman ha’’ diyorlardı. bir ‘‘aman ha’’ diyen de fatih terim'di. rakibin oyun disiplinini, düşünce yapısını bildiği için netice aldıktan sonra saldırı futbolundan vazgeçip o da ‘‘aman ha’’ diyenlere katıldı. terim, dörtlü bloğun önüne kanatlarda oynayan okan ve hakan ünsal'ı çekip, ‘‘sakın ha ileri gitmeyin. bir yanlışa kurban gitmeyelim’’ diyerek tedbir alıyordu.
saldırı futbolu ile netice almak kadar o neticeyi nasıl korumak da teknik heyetin görevidir. fatih terim, rakibin gücünü, oyuncu kalitesini düşünerek, aldığı neticenin tabiri caizse üstüne yatıp ‘‘ben bunu koruyayım. 2-1 bana yeter’’ düşüncesine yöneliyordu. o da kendisine göre haklıdır çünkü bu bir puan savaşımı.
fantazi futbolu
galatasaray bildiğimiz fantazi futbolunun dışına çıkmıştı. bu bir maraton maçıydı ve puan hanesine kar yazdırmayı başardı. futbol olarak belki çok çok iyi değildi ama önemli olan yıllarca kendisine ters gelen bir takımı yenerek ankara'dan neşeli ve puanla dönmesidir.
dün galatasaray kazandı ama 90 dakikayı tamamlarken ızdırap çekti. bu ızdırabı bildiği için de her futbolcu kendine göre ‘‘aman ha’’ dedi, ‘‘kazanalım yeter’’. yanlız burada bir şey söylemeliyiz, g.birliği bu lige tat veren, güzellik veren ekiplerden biridir. dün bunu bir kez daha kanıtladı.