ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
1954 dünya kupası serüveni sona ermiş, acısıyla tatlısıyla bir tarih olmuştu. futbol federasyonu başkanımız ulvi yenal'ın mükemmel fransızcasıyla toplantılarda, basınla konuşmada saygınlık görmesi güzeldi. kaptanımız turgay şeren'in de, aynı şekilde saha dışında yabancı gazetelere fransızca demeç vererek dikkati çekmesi de, ayrıca iyi bir izlenim bırakıyordu. federasyonumuzun yerinde bir kararla, roma'da oynanan üçüncü maç sonunda kurada bizim adımızı çeken italyan çocuğu franco'yu da, milli takımımızla birlikte, maskotumuz olarak isviçre'ye götürmesi hoş bir olaydı. benim için bir güzellik daha vardı. hayatımda ilk ve son defa, dünya futbolunun en büyük kuruluşu fifa'nın 50. yıldönümüne rastlayan büyük toplantıya başkan yenal'la birlikte katılmıştım. ulvi yenal beni bir köşeye çekmiş, fıfa toplantısında ülkemizi iki kişiyle temsil hakkımız bulunduğunu, ancak öteki federasyon üyemizin bu toplantıya gelemeyeceğini söyleyerek, kendisiyle beraber toplantıya gitmemi istemişti. benim yabancı dille çeşitli delegelerle konuşup, ülkemiz adına yakınlık kuracağıma inandığını da sözlerine eklemişti. gerçekten benim için çok önemli bir olaydı bu... fifa toplantısında "türkiye" diye ayrılmış yerde oturmak, konuşmaları izlemek, aralarda çeşitli ülke delegeleriyle görüş alışverişinde bulunmak büyük bir deneyimdi. tabiî bu tür uluslararası toplantılarda ne biçim ayak oyunları yapıldığını da, böylesine yakından görme fırsatını elde etmiştim. sabahın erken saatlerinden itibaren birçok delege, bizim başkan yenal'ın yanına gelmiş, kendisini bugün seçimi yapılacak ikinci başkanlık için aday olarak desteklediklerini söylemişlerdi.ama akşama doğru yapılan seçimde, o sabah fifa'ya kabul edilen hong-kong delegesi ikinci başkan seçilecek, yaptığımız kısa bir araştırma sonunda ulvi yenal'ı aday gösteren bilmem ne ülkesi delegesinin bile bize oy vermediğini, hem hayretle, hem de üzüntüyle öğrenecektik. o toplantıda bulunduktan sonradır ki, bu tür uluslararası toplantılara hep şüpheli gözle bakmaya başladım. haksız da değildim. ha, unutmadan kaydetmeliyim. bu toplantıda seçim sonucu açıklandıktan sonra, iki-üç ülkenin delegesiyle konuştuğumda, bana "biz çok istedik, çok çalıştık ama türkiye'nin başkenti ankara, asya kıtasında olduğu için, öteki delegeleri razı edemedik" demişlerdi. bu olay gerçekten çok önemliydi. yıllarca dünya çapındaki mücadelelerde avrupalı olduğumuzu kanıtlamak için az savaş vermemiştik. günümüzün sevgili gençleri. futbolda avrupalı oluşumuzu, pek çok alandan önce kabul ettirdiğimizi iyi bilin! ve hiç unutmayın!