bu turnuvayı yayımlayacak olan trt kanalı, reklam filminde katılımcı 8 ülkeden görüntüleri bir fon müziği eşliğinde veriyordu.bu ülkelerden biri de yugoslavya idi.ne olduğunu anlamadım ama yugoslavya'nın yerini daha sonraki günlerde danimarka aldı.daha sonradan öğrendiğime göre yugoslavya'daki iç savaş nedeniyle yugoslavya kupadan ihraç edilmiş.yugoslavya'nın yerine, yugoslavya'nın yükseldiği eleme grubunun ikincisi danimarka finallere dahil edilmiş.kimsenin şans tanımadığı danimarka, kısa sürede hazırlandı ve bir sürprize imza atarak kupayı kazandı.yugoslavya futbolunun o günkü temsilcileri, hala kafalarını taşlara duvarlara vuruyorlarmış, kendileri gitselerdi ne olacağını merak ediyorlarmış.
bu maçtaki ikinci golde sanki el vardı, golü atan oyuncu topu eliyle düzeltti diye hatırlıyorum.o dönemde almanya gerçekten çok popüler bir takımdı.maçı akrabalarımın evinde izlemiştik.herkes şaşırıyordu sonuca.84. dakika geçilirken babamın "almanya istese 6 dakikada 3 gol atar" dediğini hatırlıyorum.
danimarka futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olan michael laudrup, sakatlığı nedeniyle bu turnuvaya katılamamıştı.danimarka, bu önemli eksikliğe rağmen şampiyon oldu.
bu turnuva, futbolcuların sırtlarında isimlerinin yazılı olduğu formalar giydiği ilk büyük futbol turnuvasıdır.
bu turnuvanın finalini, yarı finalde grup birincilerini yenen iki grup ikincisi oynamıştır.
bu maçta danimarka defansında görev almış olan lars olsen, o dönemde trabzonspor forması giymekteydi.
yugoslavya'nın euro 92'ye son anda katılamaması, grup ikincisi danimarka'yı sürpriz şekilde finallere yolluyordu. bunu herkes gibi milli takımın çalıştırıcısı richard moller de beklemiyordu. takımının (sonunda avrupa şampiyonu olacağı) kupanın finallerine katılmaya hak kazandığını telefonla öğrendiğinde yazlık evinin mutfağını dekore etmekle meşguldü!
danimarkalı futbolcuların güney avrupa sahillerinden turnuvaya çağrıldığı, "e madem bu kadar geldik turnuvayı da kazanıp öyle devam edelim tatilimize" dedikleri izlenimini veren avrupa şampiyonası final maçı.
•eleme kuraları çekildiğinde batı ve doğu almanya 5.gruba düştüler.ama iki almanya ekim 1990 da birleşince tek takım olarak mücadele ettiler
•ispanya 1992 finallerinde eleme grubundan çıkamadığı için katılamadı.oysaki ispanya 1980,84 ve 88 e katılmış ve o zamana kadar bu rekoru almanya ile paylaşıyordu.almanya hala 1980 den beri her turnuvay katılan tek takım olma özelliğini korumaktadır.
•fransa ,ispanya,izlanda,çekoslavakya ve arnavutluğun olduğu grupta 8 maçta 8 galibiyet alarak finallere geldi.aynı başarıyı 2000 elemelerinde 10 da 10 yapan çek cumhuriyeti yeniledi,2004 de gene fransa elemelerde 8 de 8 yaptı.
•türkiye elemeleri 0 puan ile tamamladı.ama 4 yıl sonra ingilteredeki finallere tarihinde ilk defa katılma başarısını gösterdi. • •sscb dağılınca turnuvaya (the commonwealth of ındependent states) yani cıs türkçe olarak bağımsız devletler topluluğu olarak katıldı.
•1990 a kadar 1974 den beri her dünya kupasına katılma başarısı gösteren iskoçya finallere ilk defa katıldı.
•bu turnuvanın en ilginç özelliği futbolcu numaralaraı ile isimlerinin de tshirtlerinde yazılı olduğu ilk turnuva olmasıdır.
•danimarkanın şampiyonluğu maastricht anlaşmasını veto ettikleri referandumdan bir kaç gün sonra geldi.zamanın dış işleri bakanı uffe ellemann-jensen bunun üzerine yaptığı yorum çok ilginç: onlara katılmayabilirsiniz ama onları yenebilirsiniz.
•faroe adaları ilk defa elemelere katıldı.ilk maçlarındada isveçin landskrona şehrinde oyanan maçta avusturyayı 1-0 yenme başarısını gösterdiler. avusturya elemelerin sonunda faroe adalarını ancak gol averajı ile geçebildi.
ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
1992'de tembel cırcırböceği çalışkan karıncayı 2-0 yendi. avrupa kupası finalinde danimarka ile almanya karşılaştılar. kamptan yeni çıkan alman futbolcular sıkı bir perhize ve düzenli bir çalışma programına tabi olmuşlardı. danimarkalılar ise bira içmekten, kadınlarla gezip tozmaktan ve plajdan geliyorlardı. bilindiği gibi danimarka daha önce elemelerde başarısız olmuştu. fakat savaş nedeniyle şampiyonaya katılamayan yugoslavya'nın yerini alması aceleyle istendiğinde tüm oyuncular tatildeydiler. antrenman için ne zamanları, ne de istekleri vardı. ayrıca michael laudrup gibi bir yıldız futbolcudan da faydalanma imkânından mahrumdular; çünkü isabetli şutlar atan bu neşeli oyuncu avrupa şampiyon kulüpler kupası'nda, barcelona formasıyla takımını daha yeni şampiyon etmişti. buna karşılık almanya karması matthaus, klinsmann ve öbür yıldız futbolcularıyla sonuca ulaşacak gibi görünüyordu, ama plajdan ayağının tozuyla sahaya gelen danimarka karşısında hezimete uğradı.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
vogts, berti, milli takım teknik direktörü olarak almanlara asla yaranamayacagını çok geç anladı: "suyun üzerinde koşsam, eleştirmenlerin bu sefer de yüzme bilmediğimi söyler." 1992 avrupa şampiyonasında antrenör olarak çıktığı ilk final maçında, danimarka karşısında 0-1 yenik durumdayken bile tek bir santrafor oynattı. durum 0-2 olup da iş işten geçtiğinde, son on dakika için sahaya bir hücumcu daha sürdü. 1998'deki son dünya şampiyonası maçında hırvatistan karşısındaki 0-3'lük mağlubiyette, anlaşılması güç, efsanevi hançer darbesi taktiğini geliştirdi; neyse ki bu, almanya'nın başarısızlığına sevinen uluslararası arenada pek dikkat çekmedi. ("anlaşılan almanların başarılı olması istenmiyor. diğerleri çimdik atıyor, ısırıyor, tükürüyor -biz yapınca kartlar konuşuyor. komplo mu kuruluyor, bilmiyorum".) kulüp antrenörü olarak ilk ve son durağı olan leverkusen'de de, komplo olmadığı halde, başarısızlığa uğradı.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
plaj terliği; 1992'deki avrupa şampiyonası'ndan politik nedenlerle elenen yugoslavya'nın yerine yedek olarak giren danimarkalılar bütün turnuva boyunca, gerçekte olmasa da mecazi anlamda giydikleri şeydi: tatilden dönen, plaj terliği şampiyonu avrupa şampiyonu olarak. buna karşın alman delegasyonu: her şey her zamanki gibi küçük küçük organize edilmiş, antrenman kampına gidilip gelinmiş, alman endüstri normlan'na uyan bir grup dinamiği ve hepsini en tepeden dikkatle izleyen göz beni vogts. sonunda gülünç dogaçlamacılar organizasyon budalalarını, yani finalde danimarka almanya'yı 2-0'lık zaferle eliyorsa, o zaman dünya futbol camiası buna sevinebilir. hatta alman'ın kendisi bile. sonuçta almanya'nın kendisi de tatilci dünya şampiyonu sayılır. danimarkalılar tatilci avrupa şampiyonu olmuş çok mu?
yardımcı hakemler: zivanko popovic (sui), paul wyttenbach (sui)
4. hakem: kurt röthlisberger (sui)
denmark: peter schmeichel (gk), john sivebæk (dk. 66 claus christiansen), kent nielsen, lars olsen (c), kim christofte, john faxe jensen, flemming povlsen, brian laudrup, torben piechnik, henrik larsen, kim vilfort
yedekler: johnny mølby, lars elstrup, torben frank, mogens krogh (gk), peter nielsen, morten bruun
teknik direktör: richard møller-nielsen (den)
germany: bodo illgner (gk), stefan reuter, andreas brehme (c), jürgen kohler, guido buchwald, thomas hässler, karlheinz riedle, thomas helmer, matthias sammer (dk. 46 thomas doll), stefan effenberg (dk. 80 andreas thom), jürgen klinsmann
yedekler: manfred binz, andreas möller, andreas köpke, michael frontzeck, michael schulz, christian wörns
teknik direktör: berti vogts (ger)
goller: (1-0) john faxe jensen dk. 18 (2-0) kim vilfort dk. 78
sarı kartlar: dk. 32 torben piechnik (denmark) dk. 35 stefan effenberg, dk. 39 thomas hässler, dk. 55 stefan reuter, dk. 83 thomas doll, dk. 88 jürgen klinsmann (germany)
gatecrashing denmark down germany published: sunday 5 october 2003, 14.52cet
goals in either half by john jensen and kim vilfort completed the euro '92 fairy tale for richard møller nielsen's last-minute entrants.
despite a strong start by germany, goals in either half by john jensen and kim vilfort, and a stoic display from goalkeeper peter schmeichel, ensured denmark pulled off one of the greatest surprises in international football by winning the 1992 uefa european championship.
germany began as they meant to continue, dominating their opponents and forcing schmeichel into early action, the manchester united fc goalkeeper saving from stefan reuter and guido buchwald. denmark had barely emerged from behind the barricades when they scored against the run of play.
vilfort won a tussle with andreas brehme and passed to flemming povlsen who cut the ball back for jensen. the midfielder's aim had been decidedly awry against the netherlands but here he made no mistake, smashing high into the net from the edge of the area, in spite of stefan effenberg's headlong efforts to block. it was only jensen's second goal in 48 internationals.
germany came straight back at the danes, but schmeichel denied jürgen klinsmann with a superb save at full stretch before denying effenberg as berti vogts' side turned the screw. there was no let-up after the interval either as kent nielsen cleared off the line with karlheinz riedle poised to bury klinsmann's cross. the fc internazionale milano striker might have scored himself but for yet another reaction save from schmeichel, this time tipping his bullet header over.
it seemed only a matter of time before a goal, and it duly arrived – for denmark. vilfort, who had screwed richard møller nielsen's side's only other chance of the half wide, bringing the ball under control before turning inside to shoot low in off bodo illgner's left post to settle the contest.
it was a touching end to the fairy tale, vilfort having twice left the danish camp – and missed a group match – to visit his ailing seven-year-old daughter who was suffering from leukaemia.
bir üst sokağımızda oturan babannem ile evimiz arasında mekik dokuduğum yıllar.
abimler ve babam evde oturup euro 1992 maçlarını izliyorlardı. ben de ara ara baktığımı hatırlıyorum. hatta sanırım çoğu maçı, amcamlar ve babaannemin üst komşusu koray abilerle birlikte babaannemlerde izleniyorduk.
takım ve futbolcularun çoğunu tanımasam da büyüklerimin maçlar ilerledikçe anlattıkları "danimarka mucizesine" ben de kulak vermeye başlamıştım. hatta yarı final ve final maçlarında baya baya koyu bir "danimarkalı" olmuştum. gerçi bizimkiler de benden farksız değillerdi. kessen kırmızı-beyaz danimarka kanı akardı doğrusu...
danimarka'nın fabrika sahibi zenginler arasında ayakta durmaya çalışan fakir oğlanı oynaması çok hoşumuza gitmişti. hele bu maçta attığı gollerde kendimizden geçmiştik. sanki türk milli takımı kupayı kazanmış kadar sevinmiştik.
şimdi düşününce oldukça güzel ve masum günlerdi doğrusu. o dönem kutuplaştırıldığımız onca şeye rağmen bir avrupa takımını, sırf güçsüz diye bizden biri gibi desteklemiştik.
26 haziran 1992. ullevi stadı. avrupa şampiyonası finali. bir tarafta beyaz formasıyla son dünya şampiyonu almanya; diğer tarafta masmavi formasının kenarlarında beyaz yıldırım motifleriyle yugoslavya…
“maviler”, formalarının hakkını verircesine maça hızlı giriyorlar. maçın başlarında kullandığı köşe vuruşunda srecko katanec’in kafa vuruşu ağlara gidiyor. gole rağmen çabuk toparlanan almanlar, rakip kaleye gitmeye çalışıyorlar ama nafile. kaleci tomislav ıvkovic bugün inatçı bir gününde. zaman akıp geçerken faruk hadžibegić ‘in sağdan ortasını yaşayan efsane darko pancev ağlara gönderiyor. prosinecki gibi bir yıldızından yoksun oynayan yugoslavya, avrupa şampiyonu oluyor.
yukarıda anlattığımız maç hiçbir zaman oynanmadı. yugoslavya, 1992 avrupa şampiyonası’nın başlamasına on gün kala turnuvadan men edildi. birleşmiş milletler’in aldığı bu karar, ülkede yaşanan çatışmaların bir sonucuydu. yugoslavya’yı oluşturan milletler bağımsızlıklarını ilan ettikçe yaşanan şiddetleniyordu. futbol çoktan arka planda kalmıştı.
milli takım teknik direktörü ıvica osim, “ülke olarak bu turnuvada yer almak çok önemli” diyordu. ta ki ailesinin yaşadığı bölge bombalanana kadar. bu olay üzerine “ülkem bu turnuvada yer almayı hak etmiyor” diyerek istifasını verdi. oyuncuları ondan çok daha önce davranarak takımı boykot etmişlerdi.
hırvat ıvkovic, boşnak hadzibegic, makedon pancev, sloven katanec, karadağlı savicevic, sırp stojkovic… 1990 dünya kupası’nda çeyrek finale çıkan yugoslavya, 60’lı yıllardan bu yana ilk kez bu kadar ümitliydi. makine düzeninde işlemekle birlikte çok teknik oyunculara sahiptiler. öyle ki “avrupa’nın brezilyalıları” olarak anılıyorlardı. avrupa şampiyonası elemelerini danimarka’nın önünde lider bitirmişlerdi. 1991’de kızılyıldız, avrupa şampiyonu olunca artık sıra milli takıma gelmişti.
ama siyasi ortamın yarattığı gölge sahaya düştü. sahaysa artık uzatmalara hatta penaltılara kalacak bir savaşa ev sahipliği yapıyordu. yıllarca bir arada oynamış, başarılar kazanmış oyuncular; alkışlarla değil bombalarla saha dışına alınıyorlardı. bir futbol ekolü, büyük bir karmaşanın içinde sessiz sedasız yok olurken “brezilya” artık çok uzaklardaki bir ülkenin adıydı.
ıvica osim bir röportajında “turnuvaya katılırsak belki ülkemizle ilgili olumlu bir şeyler yansıtabiliriz” demişti. fakat günümüzde sık kullanılan tabirle “tatilden dönüp apar topar turnuvaya katılan” danimarka, o yıl avrupa şampiyonu oldu.
tatile gönderilen yugoslav futbol ekolüyse bir daha geri dönemedi.