fenerbahçe’ye karşı hiç unutamadığım mac mı? durun bakalım, unutamadığım sadece maç olsa iyi. kaçın kurasıyız biz.
önce cihattan başlayalım. tanıdığım kaleciler içinde en iyisiydi cihat. niye en iyisi? 10 sene müddetle aynı formu muhafaza etti de ondan. belki turgay, bir berlin maçıyla cihat'tan fazla sükse yapmıştır, belki ondan daha modern bir kalecidir ama cihat'ın yeri başkadır. hiç unutmam fenerbahçeyi hardal ettiğimiz bir maç vardır. yıllar yılı önce şeref stadında oynuyoruz. maçın onuncu dakikasında cihat dönüp «aygır gibi dolaşıp, durma. bugün sana gol yok» demez mi! kan tepeme çıktı. başladım saldırmağa. arkamda da korkuluk gibi «kruvaze murat». asabım bozulmuş bir kere, ille de yakından gol atacağım. oysa cihat, o poyrazda uçacak adam üstüste dört külot giymiş, kuş uçurtmuyor. yalnız biz böyle keçi gibi inatlaşırken fırsat bu fırsat diyen sabri dört gol yerleştirmez mi. eh doğrusu ömür. ben gol atamadım ama gülmekten de bayıldım. o gün fenerbahçeyi 7-1 yenmiştik. diğer golleri kimler mi atmıştı? vallahi ben gol atmayınca oyunla ilgilenmezdim hiç...
ne diyorduk? cihat çok klâs kaleciydi vesselâm. karşısında aptal bir futbolcu olsa cihat: seyretmekten topa vuramazdı. bir defasında ankara'da başbakanlık kupasını oynuyorduk. durum 0-0. sağaçıktan bir top geldi. baktım beni aşmış gidiyor. o koca gövdemle havaya uçtum, jet gibi.
topa da bir kafa çaktım ki, cihat değil feriştâhı gelse kurtaramaz. fakat o ne cihat, kendisini geçen topa balık gibi atlayıp çıkarmaz mı? eh pes be birader. ama o gün iki gol ben, iki gol de - sağolsun - arkadaşlar çakmış ve maçı 4-1 kazanıp fenerbahçeye gene kupa kazandırmamıştık.
durun daha bitmedi. cihatla son bir hikâyem daha vardır, anlatılmağa değer.
italya'da oynadığım senelerde cihat da beni ziyarete gelmiş. bizim antrenör bigogno'ya «sinyor burada bir türk talebe var. antrenmana çıkmak istiyor, olur mu?» diye sordum. herif «olur» dedi. çıktık lazio sahasına. cihat kalede hakikaten mektepli gibi boynu bükük durur ama çekilen her şutu da armut toplar gibi toplar da toplar. en nihayet, lazio'nun şöhretli antrenörü bozuldu: «yahu kim bu?» dedi. cevabı yapıştırdım. «tanımıyor musun? bu da türklerin zamora’sı işte...»
beşiktaş: mehmet ali tanman, hristo kostanda, yavuz üreten, rıfat atakanı, halil köksalan, memduh ün, şükrü gülesin, şeref görkey, saim saper, hakkı yeten, sabri gençsoy
g. saray ist. sporu, beşiktaş ta feneri mağlûp ettiler
siyah beyazlılar dün fevkalâde bir oyun çıkardılar
dörtler turnuvasının son haftasında beşiktaş şeref stadıuda yapılan maçlarla nihayetlendi. havanın güzel ve temasların enteresan olması stada mühim bir seyirci kütlesi celbetmişti. ilk karşılaşma galatasaray'la istanbulspor arasında idi.
ikinci karşılaşma beşiktaşla fenerbahçe arasında idi. geçen hafta galatasaraya yenilen beşiktaşın bu maçında alacağı netice merak ediliyordu. fakat oyunda çok güzel bir tempo tutturan beşiktaşlılar kuvvetli rakiblerini 7 - 1 gibi mühim bir farkla mağlûb etmeğe muvaffak oldular.
oyuna fener başladı. topu kapan beşiktaşlılar sarı lâcivert kaleye iniverdiler. saimin sıkı şütünü cihad güzel bir plonjönle aldı. hemen tekrar fener kalesini ziyaret eden siyah beyazlılar sabrinin kafasile galibiyet sayılarını kazandılar. bu sayının fenerlileri hızlandıracağı tahmin edilirken beşiktaşlılar oyunda büsbütün bir üstünlük teminine muvaffak oldular. ara sıra sarı lâciverdliler de siyah beyaz kaleyi ziyaret ediyorlarsa da hücumları kolaylıkla kırılıyordu.
şerefin hakkıdan aldiğı pasla taci ile lebibin arasından sıyrılan ikinci ve bunu cihadın plonjonuna rağmen hakkının 20 metreden attığı üçüncü gol fenerlileri 3 - 0 mağlûb vaziyete getiriveredi. sarı lâciverdliler biraz hızlanır gibi oldular. ve nacinin ayağile ilk sayılarını kazandılar. bu golden hemen biraz sonra fikretin sıkı bir şütünü kale direkleri kurtardı. ve devre bu şekilde 3-1 beşiktaşın lehine neticelendi.
ikinci devre baştan aşağı beşiktaşın hâkimiyeti altında geçti. siyah beyazlılar oyunun sonuna kadar sarı lâcivert kaleden ayrılmadılar. 6 ncı ve dokuzuncu dakikalarda sabrinin ayağile kazandıkları sayılarla gol adedini beşe çıkardılar. oyun çok zevksiz bir şekil aldı. beşiktaşlılar çok rahat oynayorlardı. fenerliler tek tük fırsatlar elde ediyorlars ada bir türlü istifade edemiyorlardı. siyah beyazlılar hakkının ayağile 6 ncı ve biraz sonra da şerefin sıkı şütile 7 nci gollerini kazandılar. oyun bu şekilde 7-1 beşikatşın lehine bitti. siyah beyazlılar dün çok güzel bir oyun çıkardılar. bu galibiyeti hak ettiler.
ayrıca bu maç her iki takımın, 28 kasım 1924 tarihinden başlayıp bu bilginin yazılış tarihine kadar oynanan maçlardaki ''en farklı skor'' un yaşandığı maçtır.
hakkı yeten'in takımı beşiktaş’a transfer etmiştim. ne demekti bu, dile kolay! hakkı kaptanla ve beşiktaş'ın o devirdeki şöhretleriyle aynı takımda oynayacağını düşünmek bile 17 yaşında bir genci bitirir, yatağı düşürürdü... öylesine büyük heyecandı, öylesine zor şeydi ...
bir cuma günü adaya ismime bir telgraf geldi. bütün ada halkı beraber okuduk telgrafı. şöyle diyordu: «kendine iyi bak. pazara galatasaray maçında oynuyorsun.»
dizlerimin bağı çözülmüştü, dilsize dönmüştüm. sonra, sonrası, sonraları devam etti gitti işte...
ama, o ilk heyecan kasırgasını hatırladıkça hâlâ ürperirim.
* * *
sene 1940
mağlûbiyet şöyle dursun, berabere dahi kalmadan şampiyon oluyor, rakip kalelere tam 108 gol atarak rekor üstüne rekorlar kırıyorduk...
* * *
1940-1941
«sabri - hakkı - kemal - şeref - şükrü» beşlisi diye bir dev silindirin, canavar bir forvetin hegemonyasına giriyordu türk futbolu.
yoktu bunun daha ötesi. dost, düşman hepsi aynı görüş, aynı fikirdeydi; «gelmez böyle bir forvet bir daha türkiye'ye.»
... ve gelemedi de...
* * *
1941-1942
baba kartal yenmesini öğretmişti bizlere.. hele bir kazâya uğramayalım, zindan ediyordu dünyayı hepimize... dalma iyiyi, dalma doğruyu öğretmişti. buna uymayanlar çarpılırdı. birbirimize kenetlenmiş, azim ve irade duvarı olmuştuk âdeta, bizi kimse yıkamazdı. yıkamadılar da senelerce... tâ ki biz yıkana kadar, daha iyi bir deyimle tabiat nimetlerine esir olana kadar...
* * *
1942-1943
hep birer örnek elbise ve palto yaptırmışlardı hepimize. antrenmanlardan sonra karıştırırdık paltoları. kırılırdık gülmekten.
benim maaşım; antrenmanlarda birer gümüş lira, maçlarda ise iki gümüş liraydı. bu parayı zaruri masraf olarak imza mukabilinde dağıtırlardı. o gümüş liralardaki sihirli gücü, italya'ya transfer ettiğim sene önüme dökülen milyonlarca lirette bulamadım.
* * *
1943 -1944 -1945 - 1946
maaşlara zam olmuş, maç primleri konmuştu ilk defa. en yakın rakibi altı, yedi puan aştın mı, prim almak zorlaşıyordu. bugün gibi hatırlarım. vedii, çengel hüseyin ve kemal'e gizli bir toplantı yapmış, primleri daha kolay almak için maç kaybetmeyi dahi düşünmüştük. hayaldi bunu yapabilmek tabii. delikanlılık devremizdi. böyleşey yapsak, kartal bizi yükselttiği yerden bırakıverir, tavuk ölüsü gibi yerde kalırdık...
* * *
1947 - 1948 - 1949 - 1950
seneler birbirini kovaladı... eskiler yerlerini yenilere bıraktı. takım yeni yeni galibiyetlere koşuyordu. bu son dört yıl içersinde ölünceye kadar unutamayacağım şeyler oldu.
harbiye'yi 6-3 mağlûp edişimiz. ( http://www.macanilari.com...iktas-194319444733--.html) ve hakkı yeten’in zafer tacıydı bu maç. dünya tarihinde bir daha rastlanmaz böylesine. ilk devrede enerjik harbiye 3-0 galipti. ikinci yarıda herkes bizim bozguna uğrayacağımızı tahmin ederken, beşiktaş altı gol atıyordu. maçı 6-3 almıştık. hayır hayır hakkı kaptan almıştı tek başına. biri ayağa kaldırarak. sonra 30.000 kişinin, beşiktaş'ı ayakta alkışladığını görecektik...
23.mart.1941 - 76 sene önce bugün beşiktaş, galatasaray, istanbulspor ve fenerbahçe ile birlikte katıldığı dörtler kupasının son maçında sarı-lacivertli takımı 7-1 mağlup ederek, turnuvanın birinciliğini elde etti. turnuvanın son gününde, sakat oyuncularını bahane ederek fenerbahçe maçına çıkmak istemeyen kara kartal, fenerbahçe ve galatasaray'ın maçların tamamlanması konusundaki ısrarı üzerine maça çıkmak zorunda (!) kaldı ve ezeli rakibini 7-1 mağlup ederek, o güne kadar iki takım arasındaki en farklı galibiyeti elde etti. şeref stadı'nda oynanan ve samih duransoy'un yönettiği bu tarihi maçta kara kartal, mehmet ali tanman - yavuz üreten, hristo kostanda - rıfat atakanı, halil köksalan, memduh ün - sabri gençsoy, hakkı yeten, saim saper, şeref görkey, şükrü gülesin; fenerbahçe ise cihat arman - taci erce, lebip elmas - ömer boncuk, fikret arıcan, hüseyin - naci bastoncu, niyazi öztunç, fikret kırcan, yaşar yalçınpınar, rebii erkal onbirleriyle mücadele etti. siyah-beyazlı takımı gollerini 5, 52 ve 56.dakikalarda sabri gençsoy, 24 ve 75.dakikalarda şeref görkey ile 27 ve 70.dakikalarda da hakkı yeten, fenerbahçe'nin tek golünü ise 32.dakikada naci bastoncu attı.