ikinci devrenin ilk maçı ve rakip trabzonspor. ünal, hami, ogün, hamdi, cyzio var rakipte… güçlüler yani, en azından bizden güçlüler! maça trabzonsporlu olan dayım ve onun arkadaşlarıyla gidiyorum. hem de trabzonspor tribünündeyiz. o zaman belediye evleri tarafı komple rakip takıma verilirdi. biz de oralarda bir yerlerdeyiz. kırmızı-beyazlı taraftarları karşıdan ilk defa o gün görüyorum. ama yapacak bir şey yok; çocuğum henüz ve karşıya gitme şansım yok! bu yüzden samsunspor sahaya çıkınca bir tek ben alkışlıyorum takımımı! tribüne çağırılan trabzonlulara bir tek ben “oley” çekmiyorum.
vaziyet fecaat… bizimkiler çok fazla direnemiyor ve rakip golü buluyor. ama ben diyorum ki yanımdakilere; “milinkoviç girsin görürsünüz!” bu arada milinkoviç neden yedek diye merak eden olursa söyleyelim. milinko, genelde sakat olurdu ve maçlara hep bir bacağı bandajlı çıkardı; onun yaşı da radaca’dan aşağı değildi. durum 3-0 oldu ve oyuna duşka girdi. sonra da bir frikik kazandık!
- geliyor… dedim. yazacak milinkoviç! birisi “oradan atamaz!”; bir diğeri de “kale tutarsa gol olur bizim petro kovanın teki!” dedi. petranoviç kova olsa ne olur ki, milinkoviç schumacher’e de atmamış mıydı oralardan? nitekim, milinkoviç yerden sert bir vuruşla golü atıyor. ben “gooolll!” diye bağırıyorum. belki de gülüyorlardı o küçük çocuğa ama bilmiyorlardı ki, samsunspor’um yenilse bile milinkoviç kazanmıştı! ertesi gün ben herkese milinko’nun 30 metreden nasıl yazdığını anlatıyordum, maçın sonucuna inat!