1991-92 sezonu sampiyon kapayan besiktas toplamda aldigi 23 galibiyetin 11'ini son dakikada attigi gollerle almistir.
bu macta altay, 52. dakikada sinan aydin'in golüyle 1-0 öne gecti. fakaz 78 ve 84. dakikalarda sifo mehmet'in ayagindan kazandigi gollerle maci 2-1 besiktas kazanmistir.
besiktas'in son dakika golleriyle kazandigi diger 10 mac söyledir;
altay: mehmet zafer öğer, müfit ikizoğlu, metin tokoğlu, orhan üstündağ, josef meogyes, müjdat atıcı, hakan kutucuoğlu, yüksel kepoğlu (dk. 87 tahir karapınar), hasan yıldırım (dk. 70 cengiz atila), reha kapsal, sinan aydın
yedekler: muharrem eroğlu, ramazan mahmut torunoğlu, altay nazif dağdelen
teknik direktör: ?
beşiktaş a.ş.: bako jaroslaw, turan uzun (dk. 70 şenol fidan), kadir akbulut, gökhan keskin, ulvi güveneroğlu, zeki önatlı, feyyaz uçar (dk. 70 ali rıza sergen yalçın), rıza çalımbay, mehmet özdilek, zejer adam, metin tekin
son dakikalara kadar altay'ın 1-0 üstünlüğüyle giden maçta rıza ceza sahası içerisinde çok ilginç bir şekilde düşmüş ve penaltı yaptırmıştı. göreceli olarak ilginç bir penaltı olmasına ve altaylı oyuncuların itirazlarına rağmen beşiktaş bu penaltıyla altay'ın direncini kırmış ve sonradan da bir gol daha atarak maçı 2-1 kazanmıştı. altay'ın cezası nedeniyle ankara'da oynanmıştı bu maç. sonradan bir gazete demecinde rıza "şerefsizim ki penaltıydı, kendimi yere atmadım" diye demeç vermişti.
11 eylül 1991 tarihli dünyada ve türkiye'de spor dergisinden;
şifo'nun geri dönüşü
tansel çapkıncı
geçen yılın eylül ayı.. özel bir kuruluş tarafından ayın futbolcusu seçilen şifo ile konuşuyorduk. geleceğe dönük hedeflerinden bahsederken bize en büyük amacının "beşiktaş'ta bir sembol olmak" olduğunu söylüyordu.
o tarihten bu yana bir yıla yakın süre geçti. ve şifo, beşiktaş'a sembol olabilme yolunda önemli adımlar katetti. hafta içinde yapılan "yılın futbolcuları" kokteylinde kendisine verilen maddi armağanı küçük ama anlamlı bir jest yaparak türk polis vakfına hediye etmesi de hoş bir sürpriz oldu.
bu düşünce tarzı şifo'yu yöresel düşünceden toplumsal düşünceye taşıyor. zihniyetteki bu değişiklik hemen futboluna da yansıyor. artık futbolu kahramanmaraşlı şifo olarak değil de beşiktaşlı şifo olarak yorumluyor. futbol zekası çok daha geniş.. aynı şifo, altay maçında beşiktaş'ın pozitif futbol oynamaya çalışan ender futbolcularından biriydi.
milne bu kez şifo'yu istediği gibi orta sahanın ortasında oynattı. ve şifo, durgun beşiktaş'ın en iyisi olarak gözüktü.
şifo'nun orta sahanın ortasına çekilmesiye de sol kanattaki boşluğu doldurabilecek tek oyuncunun şimdilik zeyer olduğunu bizzat şifo'nun ağzından dinledik.
geçen yıl herkes walsh'tan şikayet ederken mehmet, "bugünkü başarımı bir anlamda ona borçluyum" diyordu. galiba bu sezon da aynı şey olacak gibi.. mehmet'in başarılı olabilmesi için solda zeyer'in oynaması gerekecek..
ali ve recep'in yokluğunda eski temposunu bulamayan beşiktaş'ta feyyaz'ın hastalığı ve rıza'nın da maça sakat çıkması sahada oynanan futbolun kalitesini olumsuz etkiledi. altay'ın da bu olumsuzluklarda payı olduğunu söylemeden geçmeyelim. karşısındaki rakibinin adından çekinen ve futbol adına pek fazla zenginlik sunamayan altay'ın ligde kendine daha somut bir hedef seçmesi gerekir gibi geldi bize... maçtan sonra teknik direktör jusmin yavorek'e altay'ın ligdeki amacını sorduğumuzda bize pek açık yanıt veremedi. sadece, bu tartışmayı beşiktaş'ın futbolunu beğenmediğini söylemekle yetindi. ama bu kötü futbola kendi takımının yaptığı katkıyı unutmuş gözüküyordu.
11 eylül 1991 tarihli dünyada ve türkiye'de spor dergisinden;
maçın analizi
teknik direktör: iki haftadır, savunma için transfer edilen hamit'i, kapalı defansları açmak için sonradan oyuna alıyor. bu değişiklikleriyle bir takım yerlere mesaj veriyor. ancak o mesaj alınıyor mu? tartışılır..
kaleci: yine tek atak, yine yenilen tek gol.. yediği golde hatası olmamakla beraber bako esrarını korumaya devam ediyor.
savunmanın lideri: yok. beşiktaş savunması henüz kapasitesi oranında futbol oynamıyor. bunun için biraz daha zamana ihtiyaçları var. iki haftadır recep'in oynamaması ve beşiktaş'ın iki haftadır sağ koridardan gol yemesi ilginç..
oyun kurucu: şifo mehmet.. maçın beşiktaş açısından ayakta kalan tek adamıydı.. beşiktaş'ı orta sahadan hücuma taşıdı. topun ona geldiği anlarda beşiktaş daha organize ataklar yapmaya çalıştı.
dinamo: beşiktaş'ın her zaman dinamosu olarak görmeye alıştığımız rıza, milli maçtaki rahatsızlığından olsa gerek etkisiz kaldı. zeki'deki futbol oynama arzusu her geçen gün biraz daha artıyor.
gol umudu: feyyaz.. hastalığın getirdiği halsizlikten olsa gerek maç içinde çok etkisizdi.
kader oyuncusu: maçın kader oyuncusu yine şifo mehmet'ti. orta sahadan takımı organize etmekle kalmadı, arkadaşlarının gol bölgelerinde çoğalamadıklarını görünce onlara yardıma geldi. bunun semeresini de iki gol atarak gördü. sezon başında iyi idman yapamamasına karşın kısa bir sürede eski şifo olacak gibi..
olumlu gelişmeler: bu kadar kötü oynadığı maçtan üç puanla ayrılması beşiktaş açısından olumlu sayılabilecek bir gelişme.. zeyer sol koridorda üstüste oynadığı bir kaç maç sonunda daha başarılı olacak izlenimini verdi.
olumsuz gelişmeler: sakat iki oyuncusundan olsa gerek beşiktaş'ın temposunda belirgin bir düşüş var. gordon milne'in "bir santrafor ve bir solaçığa ihtiyacım var "demesine karşın, yönetimin bu teklife şimdilik pek sıcak bakmaması, beşiktaş'ın futbolunda bir monotonluk yaratabilir.
ne yapılabilir: beşiktaş'ın mutlak surette oyun temposunu arttırması gerekli. defansta recep, forvette ali gibi diri adamların ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha gördük. savunmada gökhan henüz bir kararsızlık dönemi geçiriyor. topla geriden oyun kurma fikrini cesaretle uygulayabilmeli. eskiden galatasaraylı erhan bu işi iyi yapardı. şimdi geriden oyun kurabilen neredeyse tek defans oyuncusu gökhan kaldı.
11 eylül 1991 tarihli dünyada ve türkiye'de spor dergisinden;
futbol koalisyonu
artık, türkiye'nin gündeminde seçim var. ekim ayında yapılacak erken seçimde dört yıl boyunca ülkeyi yönetecek siyasi iktidarı belirlemek için sandık başına gidilecek. siyasi gözlemci ve uzmanların önümüzdeki seçimle ilgili değerlendirmelerinde sürekli vurgulanan konuysa koalisyon... biz de spor dergisi olarak bu anafikirden yola çıktık. dedik ki, türkiye genelinde yapılacak bu seçime siyasi partiler yerine türkiye'nin tüm futbol takımları katılsın. böyle birşeyi başarabilsek iktidar olmak nasılsa garanti gibi... biz kafamızdan bir koalisyon yarattık. düşüncenin sınırı yok ya!.. işte size hazırladığımız koalisyonun bakanlar kurulu! okuyun, beğeneceksiniz!..
başbakan: tanju çolak
zeki ve işbitirici bir başbakanımız olsun istedik. yerinde kararları ile sonuca ulaşmasını bilen birisi koalisyonu yönetmeliydi. yabancı dil bilmemesi sorun değil. daha önce benzer örnekler yaşadığımız için alışkınız. hem fenerbahçe'de hem de galatasaray'da oynamış olması onun için büyük bir rahatlık olacak. özel hayatı biraz karışık. varsın olsun. tanju'ya başbakanlık yakışır. ne de olsa uluslararası çapta...
içişleri bakanı: rıza çalımbay
beşiktaş içindeki sağlıklı diyaloğu, olaylara serinkanlı yaklaşımı, saygı duyulan yapısı ve tüm bunlara milli takım kaptanlığını da ekleyince rıza'ya içişleri bakanlığı'nın kapıları açılıverdi. ayrıca beşiktaş'ın yıllardır sürdürdüğü en az kart görme özelliği ve centilmen takım ünvanında kaptanın büyük payı olduğunu da unutmamak gerek.
dışişleri bakanı: oguz çetin
oğuz'u önce başbakan yapmak istedik. fakat iyice düşününce onda-ki diplomat vasıflarının farkına vardık. yabancı dil bilmesi ve doğal mizacının en başta gelen özelliği olan sukunetini kolay kolay kaybetmemesi ona bu koltuğu kazandırdı. beyefendi görünüşü de ayrı bir ekstra puan olarak hanesine yazıldı.
savunma bakanı: gökhan keskin
beşiktaş'ın savunmasında oynadığı gibi, ordu milli ve a milli takımlarının da savunmasının beyni...
kısaca söylersek futbolumuzun savunma bakanı.. hem asker, hem de savunmada oynuyor. savunma bakanlığı için ondan başkası düşünülemedi.
tarım, orman ve köyişleri bakanı: yusuf altıntaş
her zaman köylü olarak tanındığı için övünür durur. buyursun bu bakanlık artık onun... bizzat köyişleri ile uğraşacak artık. kentsoylu olmadığını sahada devamlı belli edip, bununla gurur duyan ve bütün futbolcular arasında ve tribünlerde "köylü" lak abıyla anılan yusufu bu bakanlığa atamayıp da ne yapacaktık?
milli eğitim bakanı: aykut kocaman
üniversiteye ve kolejlere hazırlık "özel boğaziçi test dershanesi" sahibi aykut için bu bakanlıktan başkasını düşünmeye hiç gerek yoktu. futbolcular arasında eğitim konusunda en geniş bilgiye sahip olanı o... artık futbol zekasını bu bakanlığın icraatlarında göstermek zorunda kalacak.
adalet bakanı: ulvı güveneroğlu
baktık futbolcular arasında bu bakanlığa uygun birini bulamıyoruz, aklımıza ulvi geliverdi. onu adalet bakanı yaparsak, kimsenin itirazı olmaz nasılsa dedik. hem bugüne kadar kime karşı bir adaletsizlik yapmış ki?.. bırakın adaletsizliği, en küçük terbiyesizliği bile olmamış ulvi'nin...
sanayi ve ticaret bakanı: erhan önal
tekstil işinin en alasını yapıyor. almanya'da da yatırımları var. kime, nasıl teşvik verileceğini birçok bakandan daha iyi bildiği kesin. sistemin aksaklıklarını da yaşayarak öğrenmiş. hem tribünler de bağırmıyor mu, "erhan, artık bırak şu futbolu" diye... işte bıraktı, bakan oldu!
maliye ve gümrük bakanı: ali gültiken
beşiktaş'ın dinamik futbolcusu ali, yeşil sahalarda olduğu kadar iş-hayatında da başarılı... bunda en büyük etken ali'nin marmara üniversitesi işletme fakültesi mezunu olarak iş dünyasıyla ilgili doğru değerlendirmeler yapabilmesi... hem parasını iyi değerlendirebildiğine, hem de bu konuda eğitim gördüğüne göre bu makam için ondan başkası düşünülemezdi, değil mi?
enerji ve tabii kaynaklar bakanı: muhammet altıntaş
gerçek bir dinamo... enerjisini nasıl kullanacağını çok iyi biliyor. enerji sorunlarını en iyi şekilde çözebilecek isim. üretimi arttırıcı ve planlı kullanımı düzenleyebilecek bilgi ve beceriye sahip.
sağlık bakanı: rıdvan dilmen
itiraz edileceğini hiç sanmıyoruz. zaten rıdvan hep hastanede değil mi? hazır gitmişken denetler, hatalarını, noksanlarını görür.arada sırada yurtdışında tedavi olduğu için iyi örnekleri de görüyor. sağlık bakanlığı konusunda rakipsiz bir isim rıdvan...
çalışma ve sosyal güvenlik bakanı: tugay kerimoğlu
ordu milli takımı mı, orada tu-gay... ümitler mi, yine tugay... olimpik milli takım, akdeniz oyunlarına mı gidiyor? haydi tugay, kaptansın. a milli takım, maç mı yapacak? gel tugay, sol kanal senin... nerede maç, orada tugay kı-sacası... hem de farklı mevkiilerde ve başarılı bir performans sergileyerek. çalışkanlığı ve bitmeyen enerjisiyle bu bakanlığa yakışıyor bizce... ya sizce?..
ulaştırma bakanı: müjdat yetkıner
güneş gazetesi'nde çalıştığı dönemde can tanrıyar (şimdi foto-maç'ta) bir haber yapmıştı, kadro dışı kalan müjdat geçinebilmek için taksi şoförlüğü yapıyor diye... futbolcu bakanlar fikri aklımıza geldiğinde, tüm arkadaşlar ağız birliği etmişçesine ulaştırma bakanlığı için bu eski habere dayanarak müjdat'ın ismini attık ortaya... madem bu mesleğin içinde yaşamış bir adam vardı ve fenerbahçe'de oynuyordu. futbol koalisyonunun ulaştırma bakanı da o olmalıydı.
turizm bakanı: uğur tütüneker
sahada basmadık yer bırakmıyor. nerede oynadığını anlamak oldukça zor. devamlı bir o kaleye, bir bu kaleye turistik ziyaretler yapıyor. bil başka özelliği de her tatil turistik yörelerimizi ziyaret etmesi. her lig arasında gazetelerde uğur'un mayolu tatil resimlerini görebilirsiniz yayın organlarında... ayrıca çok iyi almanca biliyor. sahada da zaman zaman turist takılıyor. eh o zaman turizm bakanı, tabii ki uğur tütüneker olacak.
kültür bakanı: metin tekin
gerçekten tam anlamıyla entellektüel bir futbolcu... o da istanbul üniversitesi iktisat fakültesi mezunu... aynı üniversitenin para ve maliye bölümünde yüksek lisans yapıyor. okumayı seyahat etmeyi seviyor. giyimi, kuşamı yerinde. sahadaki dinamizminin yarısını bakanlığında gösterirse altından kalkamayacağı sorun olmaz.
bayındırlık ve iskan bakanı: erdal keser
nereden çıktı, diyorsunuz herhalde. siz erdal'ın almanya'da sahibi olduğu mülkleri bir bilseniz.. aldığı tüm parayı gayrimenkule yatırdık] için neredeyse bir kasaba sahibi. herhalde bayındırlık bakanlığı da ona yakışacak.
hem simoviç ile ortak olduğu spor sahasının imarını sağlamlaştırır. hem de statların, çim sahaların artmasına katkıda bulunur.
11 eylül 1991 tarihli dünyada ve türkiye'de spor dergisinden;
şeref kürsüsü
1. gerson (f.bahçe)
mutlaka kazanılması gereken bursa maçının kahramanı oldu. takımının en çok koşan, pres yapan futbolcusuydu. kritik dakikalarda attığı golle üç puanın garantiye alınmasını sağladı.
2. kosecki (g.saray)
sert futbol oynayan ankaragücü karşısında yediği tekmelerden yılmadı . oyundan düşmeyerek galibiyeti sağlayan golü attı. gol atması için denizli'nin ona verdiği görevi yerine getirdi.
3. mehmet (beşiktaş)
gerçekten "şifo" lakabına yakışır top oynuyor. pozitif futbol anlayışının takımdaki en iyi uygulayıcısı. orta ,ahanın ortasında oynadığı zaman neler yapabileceğini bir kez daha kanıtladı.
4. erdal (galatasaray)
futbolunu inanılmayacak kadar geliştirdi. kaptanlık ona yakışıyor. milli takımda yaptığı presin mükafatını gördü. yoktan goller yaratıyor, kaybedilmiş topları kazanıyor. erdal, artık tüm rakiplerin korkulu rüyası oldu. ilerde kaptığı toplarla takımına ikinci bir gol pozisyonu yaratabiliyor.
5. semih (fenerbahçe)
bursa deplasmanında takımının en iyilerindendi. sol kulvarı devamlı kullandı. eski semih geri geliyor mesajı verdi. geçen sezon fenerbahçe'ye veremediğini bu sezon vermek için çalışıyor. bursaspor'un sağ kanadını tek başına çökertti. ilerde kaptığı toplarla yarattığı tehlikelerden birisinde fenerbahçe golü buldu.
6. arif (bolu)
boluspor'da bir süper.. genç, golcü ve hırslı.. faruk'la iyi bir uyum içerisinde sergiledikleri futbolla boluspor'u ligin ilk iki haftasında en çok gol atan takım yaptılar. iki haftada attığı dört gol, geçen sezon hatırlanırsa sürpriz değil.. biraz kuvvetlenir, istikrarlı bir grafik çizerse rahatlıkla boluspor'dan istanbul kulüplerin geçer..
7. hayrettin (galatasaray)
artık güven veren bir kaleci oldu. bire bir pozisyonlarda rakip ondan çekiniyor. ankaragücü karşısında maçın henüz başında sinan karşısında mutlak bir gol pozisyonu önledi. ceza alanının dışına yaptığı yerinde çıkışlarla beğeni topladı. ayrıca hafta içinde abd milli takımı'yla oynanan hazırlık maçında da hatasız bir oyun ortaya koydu. gerek galatasaray'da, gerekse milli takımda kaleyi sonsuz güvenle teslim alacak düzeyde...
8. ali (gençıerbirliği)
takımı yenik durumdayken maçı bırakmayarak arkadaşlarına örnek oldu. önce penaltı, sonra da gol pasları ile takımını galibiyete taşıyan futbolcu oldu. hırsı ve çabası ile başarısını perçinledi. bir stoperin de gol yollarında ne kadar etkili olabileceğinin en iyi örneğini sundu.
9. soczynski (fenerbahçe)
bursaspor maçının iyilerindendi. defansın en paniklediği anlarda dahi soğukkanlılığını hiç kaybetmedi. hava toplarım hemen hepsini topladı. geride geçilmez bir duvar gibi durdu. semih'in iyi oynamasındaki en büyük pay ona ait. semih ona güvenerek ileri çıkabildi. müjdat'la birlikte iyi bir stoper-libero ikilisi oluşturuyorlar.
10. savaş (gaziantep)
gaziantepspor, trabzonspor'u yenerken bunda en büyük pay sahibi şüphesiz savaş'tı. antep savunmasının bunaldığı anlarda oyunu yavaşlattı; oyunun gidişatını istediği gibi yönlendirebildiği bir maç oynadı. galatasaray'da oynayamadığı için küsmeyerek antep forması ile harikalar yaratıyor.