gençlerbirliği'nin tarihinde ilk kez 2. lige düştüğü maç. gençlerbirliği bu maçın ardından 11 yıl 2. lig ve 1 yıl 3. ligde kaldıktan sonra 1982-1983 sezonunda tekrar 1. lige dönmüştü. ayrıca, 87-88 sezonunda tarihinde 2. kez 2. lige düşen gençlerbirliği 1 yıl sonra 1. lige tekrar yükselmişyi.
maçtan bir gün sonra çıkan milliyet gazetesinde maç şu şekilde anlatılıyor;
sessiz maçta bursaspor, gençlerbirliği'ni 4-0 yendi ve ikinci türkiye ligi'ne uğurladı.
ilk golü cemal 22nci dakikada kaydetti. mesut'un ortasına kaleci necdet ile çıktı, top necdet'in ellerinden kaçtı, cemal filelere yolladı. canan, 25nci dakikada cemal'in pasını gole çevirdi 2-0. mesut 30 metreden frikikle üçüncü golü attı. ersel'in pasını da iyi kullanan mesut, dördüncü golü kaydetti.
levent cantek ve tanıl bora'nın yazdığı ve kebikeç dergisinde (2000/9) yayınlanan yazının, gençlerbirliği'nin 1. ligden düşüşü ve ardından yaşadıklarını anlatan bölümü...
gençlerbirliği’nin, 60’lı yıllarda ankara futbolunun öncü güçü olmasına rağmen, sendelediği anda uzun süre toparlanamamak üzere düşmekten kurtulamaması ilginç. gençlerbirliği, futbolun mahalli olmaktan çıkıp “milli” hale gelmeye başladığı bu ‘klasik-sonrası’ dönemde, galiba biraz snobluğunun kurbanı oldu. nevzuhur ankara’nın bütün memlekete tepeden bakan edasını tevarüs etmiş gibiydi kulüp. düşünün, memleketin futbol işlerini idare eden kalemiyenin bellibaşlı simaları, ekseriya gençlerbirliği kökenliydi: orhan şeref apak, hasan polat, daha sonraları halim çorbalı... kulüp, 60’larda “güç ve paranın el değiştirmesine” ayak uyduramadı. para ve taraftar olmayınca, ‘güzide camia’ kimliğinin, düşkün asılzade tesellisinden ibaret kalacağına uyanamadı galiba.
üstelik güzide camia da ‘kuru kuruya’ bir güzide camiaydı: ne bir müesesse, ne iri işadamları, ne de şöyle iç dayanışması kuvvetli bir grup. angaralı “mülti-zengin” vehbi koç güya gençlerbirliği taraftarıydı; ama o da meşhur kişiliğiyle bedava hamiliği tercih ediyordu. koç’un kulübe bilinen tek hayrı, maltepe’deki koç talebe yurdu’nun altında kulübe tahsis edilmiş bürocuk olmuştu. sürekli kulübe kurtuluş çaresi arayan âkil adamlar, ki feragatli ama parasız-pulsuz memurlardan ve eski futbolculardan oluşan bu gruba koç yurdu’ndaki lokalin alt katına verilen isme binaen “denizaltıcılar” deniyordu, 1960’lar boyunca nüfuzundan medet umulan chp’li hukukçu ve politikacıların ardından, 1966’da bir devrim yaptılar, -kendilerinin de tamama yakını chp’li olmasına rağmen- ap’nin yükselen yıldızı ismet sezgin’i başkanlığa getirdiler.
o da can-ı gönülden uğraştıysa da çare olmadı, gençlerbirliği 1969/70 sezonu sonunda 2. lige düştü. 2. lige ilk düştüğü yıl kulübe nakliyatçı işadamı mehmet ali tuzcoğlu el attı - neticesiz... malûm, düşer düşmez çıkamayınca da bir daha zor çıkılır! “güzide camia”, gençlerbirliği zaten tabiat icabı varmış, onun için özel bir şey yapmak gerekmezmiş gibi düşünüyordu sanki. ankara’da gençlerli hakikaten çoktu ama bunların vaziyeti maça bile gelmeye müsait değildi: gerçi saygın ve nüfuzluydular, ama zengin değildiler, vazife ve kariyer peşindeydiler - ayrıca bürokrasideki gençlerliler “kulübe menfaat ve iltimas temin etmeyi”, “gençlerbirliği terbiyesine” yakıştıramıyorlardı. gençlerbirliği düştüğü sezon futbol federasyonu başkanı olan ulu gençlerli hasan polat, “abi, bir şeyyapamadın mı?” diye mızıldananlara, “ben gençlerbirliği’ni düşüren kararı gözümü kırpmadan imzalarım, gece gidip evimde ‘evlâdım öldü!’ diye ağlarım” demişti. gençlerbirliği böyle bir “şerefli sahipsizlik” içinde yıllarca sürünecekti. galiba şu da oldu: yeni zamanların sillesini yiyip düştükçe, bu mağrur ankaralının burnunu sürtmek, futbol ortamının yeni yükselen güçleri için özel bir zevk oldu.
70’lerdeki kahredici sürünme yıllarında “denizaltıcılar” gençlerbirliği’ni kurtaracak başkan aramaktan telef oldular. artık “camiadan” ya da camiayla ilişkili başkan prensibini de bir yana bırakıp, “para ve güç” arıyorlardı. nakliyat devi tuzcuoğlu, odalar birliği başkanı sezai dıblan, “yeğen” yahya demirel, sonradan yolsuzluktan yargılanan bakan tuncay mataracı gelip geçti bu yıllarda gençlerbirliği’nden. 70’lerin efsane ismi, tamamen sahipsiz kalmışken kulübe sahip çıkan küçük müteahhit hasan şengel’dir: ilk kez seçkinlerden, nüfuzlulardan ya da zenginlerden olmayan biri geliyordu kulübün başkanlığına ve o hasan şengel seçkinlerde, nüfuzlularda, zenginlerde olmayan bir fedakârlıkla, “olmayan parasını vererek”, özel hayatını mahvederek, diller dökerek kırmızı-siyah bayrağı ayakta tuttu. gençlerbirliği’nin atlattığı en büyük badire, 1977’de mahalli kümeye düşmesiydi. altınordu’ların, beyoğluspor’ların, adalet’lerin yitip gittiği kör kuyuda kaybolmak demekti bu. “camia”, işte bu noktada kıpırdadı. futbol federasyonu’nda -özellikle hukuk kurulunda- etkin olan gençlerliler (başta “sarı kemal” ve rahmi mağat), gazeteci rafet genç ve başka kim varsa herkesin lobi gücünü devşirerek, statüyü değiştirttirtiler: 2.lig yeniden tanzim edildi, düşme kaldırıldı, falan filan, kurtarıldı gençlerbirliği. bu “ölümün gözüne bakma” ânından sonra, paralı ama asıl önemlisi hırslı ve becerikli bir başkanın, ilhan cavcav’ın da “transfer edilmesiyle” yavaş yavaş toparlanacaktı.
ilk basımı 2003 yılında olan tanıl bora'nın "ankara rüzgarı: gençlerbirliği tarihi" isimli kitabından;
son hafta, gençlerbirliği bursa deplasmanındadır, vefa izmir'de, düşmesi kesinleşen altınordu'yla oynayacaktır. çıkmamış candaki umut: gençlerbirliği'nin bursa maçını 3-0 kazanması, vefa'nın da altınordu'ya 1-0 yenilmesidir. o zaman gençlerbirliği averajla kümede kalacaktır. takım gemlik'te 16 kişiyle kampa girer .vefa öaçında zündap hüseyin'in oğlu savaş'tan aldığı tekmeyle ayağı yarılan ve pensle tutturularak oynayan turhan bayraktar tetanoz iğneleri olmakta, hayvani gıda yasağı konduğu için sebzelerle beslenmekte, maça yetiştirilmeye çalışılmaktadır. kaleci selçuk da hastadır, maç saatine yetişeceği şüphelidir. bu berbat duruma rağmen, takıma ümit şırınga eden söylentiler dolaşımdadır. kaleci selçuk hatırlıyor: "bize dediler ki, bursa puan verecek sadreddin çanga vardı, allah rahmet eylesin, bursa milletvekili, gençlerli, onun birşeyler yaptığını söylediler..."
futbolcular şaşırırlar: yoksa ısrarla "biz şikeye tevessül etmeyiz" diyen gençlerbirliği yöneticileri bu küçük ümit ışığı uğruna maç ayarlamaya mı girişmişlerdir yani? pek inanamazlarsa da ümitlenirler maçtan önce soyunma odasına birileri gelip "tamamdır, istediğiniz gibi oynayın, 30-40 metreden vurun kaleye" gibi lâflar ederler. gerisini turhan bayraktar anlatıyor:
"bursa'da sağaçık mesut, solaçık ersel, santrfor eski bey kozlu cemal, eski galatasaraylı ahmet abi falan... bunlarla hep arkadaşız, ama sahaya çıkarken hiçbiri bize yüz vermiyor! garip bir hava var. daha 10. dakikada, kendimizi havaya sokamadan kalemizde bir gol gördük. adamlar topu alıpsantraya koyuyorlar hemen, oyun başlasın istiyorlar. ben cemal'e 'ne oluyor?' falan dedim, 'konuşma', dedi ilk yarı zaten 4-0 bitti. bu arada tribünden de seyirciler bize bağırıyor, 'altmordu 2-0 galip' diye gaz veriyorlar. oysa o maç 0-0 berabere bitmiş, sonradan öğrendik."
soyunma odasına son moral kırıntısı da dökülmüş olarak girilir, yüksel doğanay'ın da diyeceği bir şey yoktur artık; "çıkın, nasıl biliyorsanız öyle oynayın" der. kaleci orhan çıkar, selçuk sakat sakat girer oyuna, maçı gol yemeden tamamlar. maçın selçuk'un ağzından özeti: "bursa kalleşlik yaptı bize. gelen vurdu, giden vurdu, bize dört tane attılar, küme düştük."
rivayete göre, bursasporlu oyuncuların maça böylesine asılmalarının nedeni, hocaları muhtar tuçaltan'ın maçtan önce "bursa yatacak" söylentilerine dikkat çekerek oyuncularına rest çekmesidir: "herbirinizde benim emeğim var, eğer üzerinizde şu kadar bir hizmetim olduğuma inanıyorsanız çıkar namusunuzla, şerefinizle top oynarsınız!"
turhan bayraktar'ın muhasebesi: "çok kolay bir maç olacak izlenimi yaratılmıştı bizde. oysa böyle olmayıp da bize kümede kalmak için bursa'yı mutlaka yenmemiz gerekiyor denseydi, samimi söylüyorum o maçta böyle 4-0 yenilmezdik."
ama bütün ihtimal hesaplarının, bütün hatıratın, bütün hikâyelerin, bütün rivayetlerin üzerinde o iki kelime vardır artık: "...küme düştük..."
gençlerbirliği teknik direktörü yüksel doğanay, 05.09.1965 - 31.05.1970 tarihleri arasında toplam 177 maçta -17 tanesi türkiye kupası- görev aldı ve bu maçlarda 56g, 59b, 62m aldı. başarı oranı % 42.75 idi.