fenerbahçe: cihat arman, ahmet erol, selahattin torkal, murat alyüz, halil köksalan, ömer boncuk, ibrahim iskeçe, naci bastoncu, melih kotanca, erol keskin, halit deringör
teknik direktör: fikret arıcan
beşiktaş: ethem karpat, yavuz üreten, hristo kostanda, bedii çapa, ömer doğan, şeref görkey, sabri gençsoy, faruk sağnak, hüseyin saygun, hakkı yeten, şükrü gülesin
16.kasım.1945 - 71 sene önce bugün, 1944-45 sezonu istanbul kupası final maçında fenerbahçe beşiktaş'ı 1-0 yenerek kupayı müzesine götürdü. şeref stadı'nda 15.000 seyirci önünde oynanan karşılaşmayı dr. nihat asım yönetti. ethem karpat – yavuz üreten, hristo kostanda – bedii çapa, ömer doğan, faruk sağnak – sabri gençsoy, hüseyin saygun, hakkı yeten, şeref görkey, şükrü gülesin kadrosuyla oynayan beşiktaş'ın karşısında, cihat arman – ahmet erol, murat alyüz – selahattin torkal, halil köksalan, ömer boncuk – erol keskin, naci bastoncu, melih kotanca, ibrahim iskeçe, halit deringör onbiriyle mücadele eden sarı-lacivertli takımın golünü 2.dakikada naci attı.
beşiktaş dergisi ağustos 2019 sayısındaki "tarihimizden enteresan maçlar" başlıklı yazıdan;
16 kasım 1945 tarihinde oynanan fenerbahçe-beşiktaş maçında, melih ile baba hakkı tekrar karşı karşıya gelmişti. oyunun yetmişinci dakikasında melih ile santrfor ömer, beraberce kafaya çıkmışlardı. her iki oyuncu havada topla birleştikleri sırada melih’ten sert bir dirsek yiyen ömer yere düşmüştü. ömer, ardından melih’in bir de tekmesine maruz kalınca altı kaburga kemiği kırılmıştı. neticede saha karışmış ve bir kez daha melih önde, hakkı kaptan arkada, adeta sekiz yüz metre sürat yarışı yeniden başlamıştı. maçtan sonra melih tutuklanmış, fakat ömer’in kendisinden şikayetçi olmaması üzerine serbest bırakılmıştı. kısa bir zaman sonra melih kotanca ve hakkı yeten barıştılar.
futbolun en parlak devresinde, hakkı yeten’le röportaj yapan bir meslektaş, şöyle bir soru sormuştu: “hakkı bey, size futbol sahalarında ‘bakışı bile faul’ diyorlar. sebebini açıklar mısınız?”
işte büyük kaptan’ın bu soruya cevabı: “belki sert görünüşüm, bir kısım insanlar üzerinde böyle bir tesir bırakıyor. yalnız, bilhassa belirtmek isterim ki, bunca yıllık spor hayatımda bir tek rakip oyuncuya bile ne tekmeledim ne de sakatladım. buna karşılık şayet soyunursam göreceksiniz, vücudumun birçok yerinde, nice ‘yere bakan yürek yakan’ların ve sözde ‘munis görünüşlü’ futbolcuların tekme izleri vardır...”