beşiktaş'ın cezası nedeniyle gaziantep büyükşehir belediyespor karşılaşmasını fiyapı inönü stadı'nda sadece kadınlar ve çocuklar takip edebilecek. beşiktaş’ta quaresma ve hilbert forma giyemeyecek.
bu uygulama ilk kez bu sezon ligde oynanan fenerbahçe - manisaspor maçında uygulanmıştı.
inönü'nün yıkılıp yerine ultramodern arena yapılması procesi yine gündemde. ne kadar tekrarlasak az: orası kültür ve tabiat varlığıdır.
cuma günü spor bakanı suat kılıç o teatral edasıyla, 2020 olimpiyatları’nı hedefleyerek memleketi ultramodern tesislerle donatacaklarına dair proceleri anlattı. aynı gün gazetelerde, inönü stadı’nın sezon sonunda yıkılıp yerine arena modeli bir dev stat yapılacağı haberi yer aldı. ‘nihayet kazma vurulacaktı’ tarihi stada, pek bayıldıkları klişeyle. gerçi ertesi gün radikal’in haberinden, anıtlar yüksek kurulu’nun böyle bir izin vermediğini öğrendik. henüz, diyelim. belli ki izni kopartmak için asılıyorlar.
bu konudaki fikrimi 30 mart 2011’de yazmıştım. önce aynen tekrarlayayım… inönü stadı’nın denize nazır, ‘o kadar güzel’ bir yerde kurulmuş olması şehir plancılığı açısından berbat bir hata olabilir. gerçi… denizden de gelinebilen ve bazı mevkilerinden efkârlı taraftarın başını çevirdiğinde denizi göreceği bir stat, nerede, kaç tane var? ne olursa olsun, bir defa olmuştur ve üzerinden tarih geçmiştir. ben futbolun kendine mahsus ‘sit alanı’ kavramına inanırım. o kadar hatıra biriktirmiş bir stadın, kıyamete kadar orada dikilmesi gerektiğine inanırım. yenilenecekse de silueti korunarak modernize edilmelidir. ‘beleştepe’nin bile ‘replikasını’ bir yerlere kondurmayı gözeten bir çevre düzenlemesi yapılmalıdır. yol maçka sırtlarından aşağı kıvrılırken viraj başına ‘denize doğru stadı göreceksin sakın şaşırma’ levhası da dikseler, yakışır… diye yazmıştım.
unutmayın, burası istanbul’un büyük statlarının en kıdemlisidir. islam çupi ta 1958’de bir yazısında ‘emektar dolmabahçe’ diye bahsetmiş! (önce inönü, sonra mithatpaşa, sonra yine inönü, şimdi fiyapı dediler ona. eski nesiller, şehir coğrafyasındaki mevkiiyle ‘dolmabahçe’ diye anarlardı. en güzel, sahih adı da budur.) o zaman daha anca 11 yıllıktı ama bu ömürcük bile ‘emektarlık’ duygusu vermesine yetmişti üstat nezdinde. sahi, mimarisinde bir mükrim hal, bir ‘ağırlayıcılık’ yok mudur dolmabahçe’nin? sanki misafirperver tombul ev hanımı!
edebiyatta bile izi var
misafirperverliğine kimse bir şey diyemez zaten. çupi’nin ‘emektar’ demesi de istanbul’un olanca futbol yükü çekmesindendi. 1970’lerde ve 80’lerde üç istanbullu birden burada barındılardı. derbilerin arife sahurlarında kapalıyı kapmak uğruna verilen muharebeler, türk holiganizminin belli başlı menkıbeleri arasındadır.
bu stadın edebiyattaki izlerini de unutmayın. mehmet seyda’nın ‘hastalar’ hikâyesinden bir pasaj: “sonra, gazhane’ye yakın yerden bir güvercin havalandı. ayaklarına, sarı-lacivert upuzun bir kordele bağlamıştılar. stadın üstünden, şaşkınca, denize doğru uçarken bir alkıştır koptu.” türkçe edebiyattaki bence en latif futbol hikâyesinden, haldun taner’in ‘ases’inden bir tadımlık: “gazhane’nin dumanı tembel tembel göğe yükseliyor. teknik üniversite’nin köşesinde bir hevenk bedavacı. yağmur bulutları yine kümelenmeye başladı. yolunu şaşırmış bir martı sürüsü saat kulesi ile açık tribün arasında birkaç defa gitti geldi. sonra maçka’ya doğru uzaklaştı. demedim mi? yağmur çiselemeye başladı işte…"
nerede bulunur böylesi?
avm suratlı statların görkeminde de kendine mahsus bir estetik olduğunu kabul ederim. ama o arenalara seyda’nın, taner’in kuşlarının uğramayacağını da bilin. arenaların atmosferi klostrofobiktir. eskinin küçük güzel statları ise havadar… ufuktaki dağla da, o sıralar oradan geçen her iklimle de ahbaptır o statlar. futbolseverin aylak adam olarak portresi, oralarda çizilir.
maçtan önce, devre arasında ya da top uyurken kafanızı kaldırdığınızda göreceğiniz bir sema vardır. birdenbire, günbatımına, bulutların deplase oluşuna, kuşların kontratağına dikkat kesilebilirsiniz. vaatkâr bir kornere başınızı çevirdiğinizde, yan gözle şehrin ışıklarının yansımasına tutuluverirsiniz, ‘dışardaki hayat’ usulca hatırlatır kendisini. arada ezan okunur, ambulans geçer, işitirsiniz. hele o eski güzel statların kraliçesi olan dolmabahçe-inönü’de, dedik ya, eski açıktan ötesi denizdir! yolunu şaşırmış martıların denize kavuşmasını ‘canlı’ izleyebilir, bir teknenin zarif suretine, hafif çırpıntılı mutedil dalgaların seyrine kapılabilirsiniz. üstelik bir yandan da maç oynanıyordur. insan bunu nerede bulur?
siyah-beyazlı kulübe pfdk tarafından verilen seyircisiz oynama cezası nedeniyle, karşılaşmayı kadınlar ile 12 yaş ve altı çocuklar tribünlerden takip edebildi.
kapalı ve numaralı tribüne alınan kadın ve çocuklar, yaptıkları tezahüratlarla takımlarına destek verirken, karşılaşmayı yaklaşık 3 bin kadın ve çocuk izledi.
inönü stadı tribünlerinde "küfür etme, evden seyretme", "bu tribünler küfürsüz inler", "küfürlere karşıdır beşiktaş çarşı", "küfür etmeye değil, maç izlemeye inönü'ye", "küfüre karşıyız, beşiktaşlıyız" yazılı pankartlar vardı.
ankaragücü maçında ilk 11'de sahaya çıkan fernandes ve almeida'yı yedek soyunduran, tomas sivok, ernst ve cenk'i maç kadrosuna almayan carvalhal, bu 5 futbolcunun yerine rüştü reçber, ibrahim toraman, sidnei, necip uysal ve filip holosko'yu oynattı.
beşiktaş a.ş.: rüştü reçber, ismail köybaşı, ibrahim toraman, veli kavlak (dk. 55 manuel henrıque tavares fernandes), mustafa pektemek (dk. 71 hugo mıguel pereıra de almeıda), ekrem hayyam dağ, necip uysal (dk. 77 julıo regufe alves), sımao pedro da fonseca sabrosa, fılıp holosko, sıdneı rechel da sılva junıor, egemen korkmaz
yedekler: mehmet akyüz, burak kaplan, tanju kayhan, umut kaya
teknik direktör: carlos augusto soares da costa farıa carvalhal
gaziantep b.ş. bld.spor: onur bulut, ferit cömert, cihan can, kenan aslanoğlu, ramazan altıntepe (dk. 75 ahmet buğra erdoğan), ahmet devret, eren özen (dk. 68 mithat yaşar), serdar deliktaş, samet kumbaşı, onur kalafat, volkan yılmaz (dk. 83 ümit can batman)
yedekler: kazım sarı, vahap ışık, ilhan aslanoğlu, volkan çekiç