ilk basımı 2009 yılında olan mehmet yılmaz'ın "samsunspor: kırmızı beyaz siyah" kitabından;
muhammet teoman taş'ın "samsunspor'u tutmak" başlıklı yazısından;
'93-94 sezonunun içerideki son maçıydı. şehir tarafındaki kale arkasında söğütlübahçelilerin içindeydim. rakip karşıyaka'nın ligde kalma şansı yok gibi bir şeydi; taraftarı gelmemişti. o maçı almaları da nitekim yetmedi. maçın başında rahmetli müjdat'a fenerbahçe maçındaki futbolundan dolayı bayağı bir tepki vardı. günlük güneşlik hava, son dakikalarda öyle bir bozmuştu ki, stadın tamamına yakını boşaldı. biz grupla birlikte yağmur yeme pahasına bağırmaya devam ettik. yağmuru sağlam yediğimiz maçlardan birisidir. şimdiki gibi stadın tamamının kapalı olacağını o zaman düşünmek hayal gibiydi. golümüzü ercan atmıştı.
ilk basımı 2009 yılında olan mehmet yılmaz'ın "samsunspor: kırmızı beyaz siyah" kitabından;
hakkı yeşilyurt'un "deplasman tribününden basın tribününe..." başlıklı yazısından;
fenerbahçe'ye 8-1 yenildiğimiz gün bir utanç günü idi. çok ama çok koymuştu bize. hesabını sormayı kafaya koymuştuk bu rezaletin. üstelik istanbul'dan direkt gittikleri yunanistan'daki balkan kupası finalinin ilk ayağını kazanmış olmalarına rağmen.
yağmurlu bir günde karşıyaka'yı ağırlamıştık ve biz her zamanki yerimizde değil de, kapalıya konuşlanmıştık. tepkimiz daha etkin olsun diye...
abartmıştık tepkiyi. ne vicdani ne de ahlâki idi yaptıklarımız. yerin dibine sokmuştuk bizim oyuncuları; genç serkan aykut hariç. zira onun ayrı bir yeri vardı gönlümüzde.
yönetime de... verip veriştirmiştik. restleşmiştik hattı. çarşı, çok ama çok karışmıştı.
bir yerel televizyon kanalında "çapulcular," demişti bizim için basın sözcümüz tarık abi (kaptan). biz durur muyuz? gerekli cevabı da vermiştik aynı kanal vasıtası ile... ok yaydan çıkmıştı artık. kozlar paylaşılacak, ak koyun kara koyun ortaya çıkarılacaktı !
hem de maç sonunda balkan kupası'nı havaya kaldırdığımız final maçında. yine kapalıyı mesken tutmuştuk. ama belirgin bir farkla... hepimiz takım elbiseli... saçlar jöleli... güneş gözlüklü... ve elde purolar ile... tüm gözler üzerimizdeydi doğal olarak. böyle bir taraftar profilini de tarihin yazmadığı muhakkaktı. kendi ellerimiz ile özensiz bir şekilde yazdığımız "çapulcular" pankartı ise, yönetimin görebileceği şekilde asılmıştı; kapalı ile kale arkasını ayıran tribün demirlerine. derdimiz başkan ismail uyanık olmadı hiçbir zaman. yönetimindeki bazı isimlerdi. onun için bağırmıştık, "çapulcular burada, gereksizler nerede?" diye.
öyle ki... kazanılan o kupa değil, o taraftarlar konuşulmuştu sonrasında.