nemli lacivert gözlerini boğaz'ın aynı renkteki sularına dikti: «bana» dedi «böyle sakin bir günümde bunu hatırlatmayacaktınız». sonra kederini içine döken bir sesle devam etti: «edwards, colman, jones, byrne, taylor, whenan, onları, onların hâtıralarını unutabilir miyim?».
bu sözleri stoke ctty'nin milli forvet oyuncularından violette söylüyordu.
bahsettiği arkadaşları ise manchester'in mesut bir gününde bir uçak kazâsı neticesinde hayata veda etmişlerdi... ya violett! o da ölümden dönmüştü. 23 yaşında bu futbolcu, ecele çalım atmasını bilmişti...
sanki o anı bir kere daha yasıyordu. büyük bir facianın bütün üzüntüleri, ıstırabı üzerine çökmüştü. mırıldarnırcasına sözlerine şöyle devam etti:
«çok sevdiğim arkadaşım boby charlton ile yan yana iki koltukta oturmuştuk. tam kanalların hizasındaydık. boby'ye iki çocuğumdan bahsediyordum. birkaç gündür görememiştim. o kadar sevinçli idik ki... kızılyıldız takımını kendi sahasında 3-3 berabere kalarak elemiştik. belgraddan kalkmış münih'e inmiştik. şimdi ise uçağımız yerden belki bir metre kadar yükselebilmişti. tekerlekler yerden kesilirken bazı arkadaşlar hep birden hoppp... diye bağırmışlardı. bu hop uzun sürmedi. sonra müthiş bir gürültü koptu. meğer uçağımız bir çiftlikten içeri girmiş» kendime geldiğim zaman sevgili arkadaşlarımın cesetlerini karlar içersinde gördüm. 6 şubat 1958 tarihini unutamayacağım.»
«herşey kısmetle» diyen violett. 17 yaşında manchester united'e girdiğini, geçen yıl 750.000 türk lirası alarak stoke city'e geçtiğini, uçak lafını ağzına almak istemediğini söyledi. ve devam etti: «o günkü takımımız avrupa şampiyon kulüpler şampiyonluğuna gidiyordu. shamrock rovers, dukla ve kızılyıldız takımlarını elemiştik. keşke arkadaşlarım sağ olsalardı da ben de onlar da futbol oynamasaydık.»
f. bahçe'ye karşı bu gece oynamak üzere israil'den dün geldi
s. matthews, istanbul'da
dün mithatpaşa'yı gezen sağaçıklar kralı sahayı beğenmedi. maç saar 20.30 da başlıyor
dünya futbol aleminin tanınmış şahsiyetlerinden biri olan sağaçıklar kralı stanley matthews dün sabah şehrimize gelmiştir.
bu gece fenerbahçeye karşı stoke city takımında sağaçık mevkiinde yer alacak olan 47 yaşındaki söhretli futbolcuyu hava alanında stoke city'li idareciler, kulüp temsilcileri ve gazeteciler karşılamışlardır.
israil'de, yaptığı gösteri maçından memnun döndüğünü ifade eden matthews, türkiye ve türk futbolu hakkında fazla bir bildisi olmadığını söylemiş ve «daha uzun müddet futbol oynayacağımı tahmin ediyorum» demiştir.
88 defa milli olan, 23 yaşında bir kız, 17 yaşında bir erkek çocuğu bulunan stanley matthews, basın mensuplarının bütün sorularını esprili cümlelerle cevaplandırmıştır.
matthews, gelecek sene taranto city takımına transfer olacağını açıklamış, bu hafta karşılaşacağı fenerbahçe takımının kuvvetini, ligdeki durumunu, karşısında oynayan solbekin nasıl bir futbolcu olduğunu sormuştur.
ingiltere kraliçesi tarafında kendisine şeref nişanı verilen, ingiliz futbolunun dünyada büyükelçiliğini yapan matthews, bu geceki rakibi özcan'ın 20 yaşında olduğunu öğrenince «oo, çok genç. ikimiz de çıplak ayakla oynasak daha memnun olurum» demiştir.
sahil yoluyla mithatpaşa stadına giden ve sarayı gezen stanley matthews, zemini sert bulduğunu, fakat oynayacağını, sağaçık mevkiinin çimen oluşuna sevindiğini söylemiştir.
dün geceyi emirgan'da stoke city takımı ile geçiren matthews, bugün mithatpaşa stadında hafif bir antremnan yapacaktır.
dünya sağacıklar kralı istanbulu çok beğendiğini, fakat yakından tetkik etmek fırsatını bulduğu mithatpaşa stadının sahası için aynı şeyi söyleyemiyeceğini ifâde etmiştir.
matthews, «sahanın toprak olması bir şey değil. fakat pürüzlü olması mahzurlu. kenardaki çimlerin kesilip aynı boya indirilmesi lazım. ingilteredeki çimler her hafta kesilip o şekilde inceltilir ki, insan çıplak ayakla bile futbol oynayabilir.» demiştir.
günlerden beri merakla beklenen fenerbahçe - stoke city maçı bu akşam 20.30 da mithatpaşa stadında oynanacaktır.
sağçıklar kralı matthews'un de yer alacağı ingiltere ikinci küme sekizincisi stoke city'e karşı sarı - lacivertliler, lefterli tertibiyle çıkacaklardır. hakkında ihtiyati tedbir kararı alınan lefter'e futbol fedarasyonu başkanı orhan şeref apak müsaade etmiştir. nihai kararı merkez ceza heyeti üyeleri verecektir,
üzerinde gri, kumlu bir elbise ve lâcivert bir kravat, başında nefti bir şapka taşıyan uzun boylu, zayıf yüzlü, kır saçlı adam uçağın merdivenlerinden agır ağır inerken birden çakan flâşların karşısında bir an durdu. ve sonra mağrur bir eda ile başından şapkasını çıkardı, kendisini karşılayanları selâmladı.
beklenen bu yolcu, ingiltere kraliçesi tarafından c.b.e (commander of britihsh empire) şeref nişanı ile taltif edilen dünya sağaçıklar kralı stanlet matthews'dü.
bir diplomat kadar itinalı giyinen, zeki bakışlı ve sempatik krala, stoke city kulübü reisi a. henshell ve meneceri waddington refakat ediyordu.
beraberce yolcu salonuna doğru yürüdüler. bu iki spor adamı, matthews'ü israil'e kadar gidip almışlardı.
47 yaş. dile kolay bu... dopdolu, zepzengib bir spor hayatı. dünyânın her yerinde meşin topu kovalayan, karşısındaki rakipleri yerden yere çarpan, tutulmaz sağaçık matthews nihayet istanbul'a gelmişti.
gerçi onun hakkında pek çok şey yazılmuş, pek çok şey dilden dile dolaşmış, fakat bütün bu anlatılanları kendi ağzından dinlemek enteresan olacaktı.
sorduk, cevap verdi. hem de hiç kendini zora sokmadan. işte milliyet'in hazırladığı sorular ve matthews'un cevapları:
soru: 1 - türkiye ve türk futbolu hakkında bilgileriniz?
cevap - ne bilgim, ne de fikrim var. günlerden bir gün bir defa olarak türkiye'ye geleceğim aklımdan bile geçmezdi. şu anda yârım saattir türkiye'de bulunuyorum. bana gösterilen alâka büyük. ilk intibam, türklerin sıcak kanlı intanlar oldukları. türk futbolu hakkındaki görüşlerimi, oynayacağım maçlardan sonra açıklamayı uygun buluyorum.
soru: 2 - uzun spor hayatınızı neye borçlusunuz?
cevap - sigara, içki kullanmam. kızlarla arkadaşlık etmem. devamlı antrenman yaparım. sonra, gıda rejimime çok dikkât ederim. mesela kahvaltıda limon suyu içerim. bal ve kızarmış ekmek yerim. haftada bir gün de (salı günü) sadece meyva yemekle iktifa ederim.
soru: 3 - size niçin «sör» diyorlar?
cevap - bu yerinde bir sual. ben de bu hususu açıklamak isterdim. nedense bütün gazeteciler benim kraliçe tarafından «sör» ünvanı ile taltif edildiğimi zannediyorlar. halbuki ben şeref ünvanı olan c.b.e şeref titrini taşımaktayım.
soru: 4 - bugüne kadar mağlûp edemediğiniz bekler hangileridir?
cevap - sadece bir kaç tane. bunlar içeririnde beatty ve hughes'ı sayabilirim.
soru: 5 - sizce en iyi sağaçık kimdir?
cevap - brezilya'dan garricha ve ve burnley'in sağaçığı conelly'i takdir ediyorum.
soku: 6 - halen futbol oynayan bir dünya muhteliti kurabilir misiniz?
cevap - bu çok zor bir sual. müsaadenizle cevaplandırmayayım.
soru: 7 - şili'de yapılacak bu seneki dünya kupasını kim kazanacak?
cevap - güney amerika'da yapılan şampiyonada brezilya'yı şanslı görüyorum. fakat sürpriz de beklenebilir.
soru: 8 - dünyanın en iyi ekibi?
cevap - real madrid ve tottenham.
soru: 9 - ingiliz futbolunda bir düşme var mı? varsa sebepleri?
cevap - evet, ingiliz futbolunda son yıllarda bir düşmenin olduğu şüphe götürmez. ancak, alâkalı şahıslar gereken tertibatı almış bulunuyorlar. o da profesyonel futbolcuların ücretlerinin arttırılmasıdır. kısa zamanda yıldız futbolcuların doğacağına inanıyorum.
soru: 10 - benfica'nın zaferi hakkındaki görüşünüz?
cevap - real madrid'in, finali, yaşlı bir takım olması sebebiyle kaybettiğini söylüyorlar. ben futboldu yaş faktörünü kabul etmiyorum. benfica anlaşmış bir takım. kazanmasının sebebi kolektif futbol oynamalarında aramak lazımgelir.
soru: 11 - profesyonel futbolculara tavsiyeleriniz?
cevap - çok çalışmak, çok antrenman yapmak ve hayatlarını disipline sokmak. esasen insanın hayatında, bu şartların inkar edilmez bir ehemmiyeti vardır.
soru: 12 - futbolu ne zaman bırakacaksınız?
cevap - 47 yaşındayım. futbolu ne zaman bırakacağımı bilmiyorum. hatta maça çıkarken bile ne yapacağımı o anda düşünürüm.
soru: 13 - spor hayatınızda sizi en fazla şaşırtan hâdise nedir?
cevap - evvelce afrika'daki zanzibar'a yaptığını bir seyahatte çıplak ayakla hemen herkesin futbol oynadığını görmüş, çok hayret etmiştim. herkesin her gün futbol oynadığı bu memleketten ilerde büyük yıldızların doğacağı kanaatindeyim.
soru: 14 - futbolcu olarak unutamadığınız hâdise?
cevap - blackpool'da iken 1952-53 sezonunda bolton wanderers ile kupa finalini oynuyorduk. maçın bitmesine 20 dakika kala 3-0 mağlûp durumdaydık. maç bittiği vakit ise 4-3 galiptik. gollerden ikisini de ben atmıştım. ikinci hadise, stoke city'e tekrar döndürüm vakit 35.000 kişinin bana göstermiş olduğu büyük tezahürattır. unutamayacağım üçüncü hadisenin, türkiye'de cereyan edeceğine inancım var.
"mr. futbol"un takımına karşı dün gece fevkâlade bir oyun çıkaran
f. bahçe, stoke city'i 1-0 yendi
matthews'ün zaman zaman klâsını gösterdiği maçın tek golünü 89 uncu dakikada şeref attı
halit kıvanç
dün gece mithatpaşa stadında çağlara sığmayan koca bir matthews vardı...
ama dün gece mithatpaşa stadında sahaya sığmayan koca bir fenerbahçe futbolün en güzel örneğiyle dolu bir oyundan sonra, matthews'lu stoke city'i - adı bir yana - futbolun beşiğinden gelen bir temsilciyi, hem de eze eze yendi.
sarı - lâcivertli takımın bu hâkimiyetini belirtebilmek için, cümleleri süslemek değil, rakamları konuşturmak yeter. 90 dakika boyunca ingilizler tek korner kazanamamışken, fenerbahçe takımının kazandığı korner sayısı, ilk devrede sekiz, ikinci yarıda altı olmak üzere, tam ondörttü.
herkes matthews'ü seyretmeğe gitmişti stada.. fakat başlangıçta da söylediğimiz gibi, seyredilen ve seyredenleri futbolu doyuran, sadece fenerbahçe idi. stoke city kötü bir takım mıydı? asla... ingiliz futbolün fazla parlak olmayan bir temsilcisiydi. aslında ingilizlerin en i,yi takımı da, tribündekilerin gözünü okşayan stilde oynamazdı. stanley matthews ise - biraz yaşlanmış da olsa - eski, tipik matthews'den çok uzak değildi. onu iyi zamanında da, bir milli maçta uruguay'a karşı gördüğümde, bugünkünden pek farklı olmadığına şahit olmuştum. daima ortaya kaçar, geriye yardıma koşar ve ayağına geçirdiği topları, arkadaşlarına âdeta santimle dağıtırdı. dün gece de böyle yaptı. ne var ki, paslarını ölçtüğü cetvel de birazcık yaşlanmıştı. stanley'le beraber... ama ne de olsa, böyle bir futbol üstadını, dünyanın 1 numaralı yıldızını seyretmek, kütüphanede yüzyıllar boyunca değerini kaybetmeyen bir kitabı okumak kadar câzipti. ve unutulmasın ki, dün gece sahada 17 sinde gibi koşan ve falso yapmayan bu adam, tam 47 yaşındaydı.
iki muhakkak gol
ingilizler neticeyi daha 24 üncü dakikada alıyorlardı. matthews'un frikikini mudie şahane şutla kaleye havale etmişti. fakat özcan harika bir uçuşla bu «muhakkak gol» ü kurtarıyordu.
bir başka «muhakkak gol» de tam üç dakika sonra fenerbahçe kalesi önünde tehlike çanlarını çaldı. ve gene özcan «büyük» bir kurtarışla, violett'in kale ağzına kadar sokulup çektiği şutu çeldi.
sarı - lâcivertliler bu yarıda rakiplerinden daha çok pozisyona girmiş karşı karşıya kaldığı anda «gol», öylesine yakındı ki... fakat selim topu filelere atıncaya kadar sağbek yetişti ve meşin yuvarlağı kornere atıverdi.
devre golsüz kapanmış, fenerbahçe ikinci yarıya hilmi'nin yerine şerefi alarak başlamıştı. az sonra da özer'in yerini kadri alıyordu. ingilizlerin sert oyunu karşısında fenerbahçe «futbol» ünün güzelliğini daha da arttırmış ve sahaya iyice hâkim olmuştu. koca matthews bile artık tribünleri unutup kalesini kurtarmağa koşuyordu.
devre başında selimin volesini kaleci iyi kurtardı. ortalarda hüseyin'in
şahâne frikik atışı, yüksel'in neis şutu, hep az farkla kaleyi sıyırdı. sonlarda gene hüseyin'in bombası, tribünleri ayağa kaldırdı. ve artık maç bitiyordu. öylesine bastırmıştı ki fenerbahçe, herkes «0-0 biterse yazık!» derken.. nedim'in şandeline şerefin kafası topu kaleye gönderdi, stoke city'liler son anda çıkarmıştı bu golü... yok yok. bu maç böyle bitmemeliydi. ve bitmedi de... son dakikada yüksel'in güzel geçip güzel pasla aktardığı topu, şeref yerden nefis şutla ağlara takıverdi. fenerbahçe maçı 1-0 kazanmıştı. 90 dakika boyunca çıakrdığı oyunla da bunu fazlasiyle haketmişti zaten...
sağaçıklar kralı matthews dedi ki: "türkler modern futbol oynuyor"
«hayret ettim dooğrusu. türkler de modern futbol oynuyor. bugüne kadar dünyanın pek çok memleketlerini gezmiş, en şöhretli takımlarına karşı oynamış ve tam 32 yıl binlerce, onbinlerce futbolcu tanımış bir insanım. türkiye'de modern futbol var hükmünü lütfen bir nezaket cümlesi olarak kabul etmeyinz. belki fenerbahçe dün gece bize normal maçlarının fevkinde bir oyun çıkartmıştır. onu bilemem. ama 11 futbolcunun da topa olan hâkimiyeti, attığı paslardaki isabet, ince ve kıvrak hareketleri bende, futbolu bilen iyi bir ekip intibası bıraktı. ne yalan söyleyeyim, fenerhahçeyi eğer avrupa'nın herhangi bir şehrinde tesadüfen seyretmiş olsaydım, fizikman cüssezi, fakat kıvrak hareketleri olan bu takım için bir macar veyahut avusturya takımı derdim. başta kaleci olmak üzere bütün elemanları beğendim. en çok gözümü beni tutan rakibim solbek ve genç istidat solaçık oldu. son olarak görüdüğüm israil futbolundan türk futbolu en az dört gömlek üstündür. bu oyunu ile milli ligde birinci durumda bulunmayan fenerbahçeyi gördükten sonra lig lideriniz galatasaray'in ne kadar iyi oynayabileceğini düşünüyorum»
yaş 47... yolun yarısından da fazla... delikanlılık çağındaymış gibi matthews'ü, tam 90 dakika müdafaada ve hücumda seyrettik.
filmlerde gördüğümüz, hayat hikâyesini okuduğumuz. dünya sağaçıklar kralı, genç futbolculara taş çıkartırcasına gayretli ve arzuluydu. zaten onu ağaran saçlarıyla hala top peşinde koşturan da bu arzu değil miydi.?
matthews'den fevkaladelik bekleyenler, onu bir sihirbaz olarak karşılarında bulacaklarını umanlar, belki tam tatmin olmamışlardır. ama matthews budur. 32 yıllık spor hayatında kendisine «şağaçıklar kralı» ünvanını kazandıran, bu, bir zaman fişek gibi sürati, deli dolu inişleri ve bomba gibi şutları olmamıştır. o, daha ziyade tekniğiyle, klâsiyle, ölçülü paslarıyla kendine has bir stil yaratmıştır. dün gece matthews bu inceliklerinden birkaç örnek verdi. kuru ve göz doldurmayan ingiliz futbolunu, bir hassas sanatçı gibi renklendirmeğe çalıştı.
herkes keman çalar. herkes roman yazar ve herkes futbol oynar. ama herkes bir virtüöz, bir büyük romancı veya bir yıldız futbolcu olamaz. bu oluşta doğuştan kabiliyetin ve kendinden birşeyler katmanın büyük hissesi vardır. matthews, muhteşem spor hayatında daima kendinden bir şeyler vermiş ve yaratmış bir futbolcudur. bu sebeple onun, dün gece herkes muvaffakiyetini görmek ve alkışlamak istedi. ona her dokunuluşta ve sendeleyişinde bir tarihe dokunuşun iç buruntusunu hissettik. bize matthews'in futbolden çok verdiği ders bu olmalı... üstelik «matthews'i ben de seyrettim» diyebilmek küçümsenecek hâtıra mıdır?
türkıyeye ayak basar basmaz gazeteciler bana «türk futbolu hakkındaki intibalarınız nelerdir?» diye sordular. hiç bir fikrim olmadığını söyledim, bunda samimiydim. fakat şimdi konuşabilirim. türk futbolu bizi şaşırttı, karşımızda futbolu çok seven iyi bir seyirci, galibiyeti hak eden dinamik bir takım, çalımları ile göz ziyafeti çeken klâs oyuncular bulduk... doğrusu türkiyede futbolun bu kadar ilerlemiş olduğunu bilmiyordum, tevekkeli az kaldı türkler real - madrid'i de yeniyorlardı...
fenerbahçe oyunun ilk anından itibaren süratli ve canlı bir oyun çıkardı, çok sıkışık anlar geçirdik. oyuncularınız arasında yıldız vererek bir tefrik yapamayacağım. zira hepsi üstüne düşeni fazlasiyle yaptılar.
fakat biz ingilizler çimen sahaya alışık futbolcularız. sahanın bozukluğuna daha ilk günümden temas etmiştim. bozuk saha ingiliz futbolcusunun en nefret ettiği şeydir, burada fecerbahçe avantajlıydı... futbolü seven halkınızın ve iyi takımlar yetiştiren memleketinizin ingilteredeki sahaları örnek alarak, çimen saha yapmasını tavsiye ederim. o zaman futbolcular da daha güzel oynayacak ve maçlar da daha zevkli olacaktır. bunun dışında biç bir şikâyetimiz yok.
galatasaray'la yapacağımız ve ankarada oynayacağımız maçlar, türk futbolunu gördükten sonra, daha da çekişmeli olacak.
ne yapalım.. misafir umduğunu değil, bulduğunu ver. bravo fenerbahçe! galibiyeti hakettin, iyi oyun çıkardın... sana bütün kalbimle iyi şanslar dilerim ...
fenerbahçeyi küçümseyerek sahaya çıktıklarını ve neticede 1-0 yenildiklerini söyleyen stoke idarecileri. sarı - kırmızılı takım önünde muvaffak olacaklarını ifade etmişlerdir. bu arada, şöhretli sağaçık stanley matthews: «galatasarayı muhakkak yeneceğiz. ilk günü sahaya intibak edemedik.» demiştir.
stoke city futbolcuları dünü istirahatle geçirmişlerdir. stanley matthews, hüseyin ile çarpıştığını ve sağ dizinin şiştiğini söylemiştir. «30 senelik futbol hayatımda bir iki defa sakatlandım. bu da onlardan biri» diyen matthews, «futbolda her şey olur.» şeklinde konuşmuştur.
ben oldum olasıya geçkin yaşlarına rağmen şöhretlerine inatla yapılıp, onu bırakmamak için ölesiye mücadele edenlere karşı içimde bir burkuntu duyarım.
hattâ bu burkuntuya biraz da iç bulantısı bile karışır.
hani şu «bu yaşında hala...» lâfı yok mudur. geçkinlerin o lafı dedirtebilmek için alıngan kulakları kirişte, şüpheci gözleri kendilerine dikilen meraklı gözlerde ne zor bir direnme içinde çabaladıklarını iyi bilirim de. bütün ondandır içimdeki acaip çalkanışlar... hele onların en parlak günlerine yetişmişsem, onların yaptıkları büyüklükleri gözlerimle görmüşsem, yarattıkları eserleri birbir ezberlemişsem, şöhret yolları biterayak kendilerini zorlayışlarını takdirden çok nedense iç bulandırıcı, ameliyathane kokulu, bir merhametle gözlerim.
myrna loy, clark gable, gary cooper...
bundan beş altı sene kadar evveldi. new-york'ta meşhur bir otelin önünde vizon kürklü, göz alıcı şapkalı, etrafın ilgisini çekmek ister tavırlı, fakat buruş buruş yüzlü ihtiyar bir kadın cadillağına biniyordu. fakat benden başka onu farkeden yoktu. o yüz bana pek aşina gelmişti de gözlerim takılıp kalmıştı. hafızamı paralarcasına zorladım. nihayet «myrna loy» ismi, hem de yüksek sesle dökülüverdi ağzımdan. delikanlılık günlerimde güzelliğine, zerafetine, san'atına hayran olup hayallere daldığım meşhur sinema artisti myrna loy... yaşlı kadın, ismini çağırışımı işitmiş olacak ki, döndü ve bana öyle minnet dolu gözlerle gülümsedi ki... içim bir hoş oldu. gözlerim doldu... sonraları, beyaz perdede büyükbaba olacak seçkin yaşlarına rağmen hâlâ jönprömiye olarak kaş kaldıran, göz süzen, dudak öpen clark cooper'leri clark cable'leri hep aynı acımaklı ruh haleti içinde seyrederdim. nihayet geçen 8.5.962 gecesi mithatpaşa'da ünlü futbol artisti stanley matthews de bu serinin en yenisi oluverdi.
ve stanley matthews...
1950 senesinde londra'daydık. o sene dünya kupasına katılan ingiliz milli takımıyla, bu kadronun dışında kalmış seçkin futbolculardan kurulu bir muhtelitin maçını seyretmek şansı geçmişti elimize. billy wright, finney, manion, mortenson ve büyük stanley matthews, hepsi sahadaydılar ... işte o gün bilhassa matthew'ü büyüklüğünü gözlerime inanamıyarak doya doya seyretmiştim. neler yapmamıştı ki... akla havale gelmez, anlatmakla anlatılamaz, seyretmedikçe inanılmaz hünerler... şeytani ayak oyunları, hendesi paslar, şimşek sıyrılışlar... şu kadarını söyleyeyim ki, karşısında oynayan ve ingiltere'nin en iyi futbolcularından biri olan bek, ne yapacağını şaşırıp kalmıştı. üstüne gideyim, dedi. olmadı. temkinli temkinli bastırayım, dedi. olmadı. şimşek gibi saldırıp bozayım, dedi olmadı. en nihayet de matthews'ün şahane bir ayak oyununa vücudunu uydurup mani olayım derken, beli burkulup sahadan sedye ile çıkarıldı... hani biz, bâzı çalımcı futbolcularımızı övmek için «rakibinin belini kırdı» diye bir laf ederiz ya, matthews, bunun tamamiyle hakikisini gözlerimizin önünde yapmıştı o gün...
geçen gece mithatpaşa'da karşısında oynayan oğlu yerinde genç futbolculara çalım atmağa yeltenirken bol bol top kaptıran, onların ufacık dokunuşlarıyla yerlere yuvarlanan matthews'ün hali ise pek dokundu içime. etraftan yükselen: «matthews bu mu? hiç iş yokmuş matthews'de. matthews'ü madara etti bizimkiler...» sesleri arasında adeta öğürerek «good-by mister football» diye söylendim...
8.mayıs.1962 - 55 sene önce bugün fenerbahçe, 5 maç için ülkemize davet ettiği ünlü ingiliz takımı stoke city'i, istanbuldaki ilk maçında 1-0 mağlup etti. mithatpaşa (inönü) stadı'nda oynanan karşılaşmada fenerbahçe, özcan arkoç - osman göktan, özcan köksoy - özer kanra (kadri aytaç), naci erdem, hüseyin yazıcı - "mikro" mustafa güven, nedim doğan, selim soydan, şeref has (hilmi kiremitçi), yüksel gündüz; stoke city ise jimmy o’neil - nard, anthony allen - hewit, arprey, skeels - stanley matthews, hibles, mudie, dennis viollet, matelifte kadrolarıyla oynadılar. sarı-lacivertlilerin tek golünü 89.dakikada şeref has attı. konuk takımda 47 yaşındaki futbol yıldızı stanley matthews da yer aldı. maçtan sonra stoke city menejeri waddington, gazetelere “türkiye’de böyle iyi bir takım olduğunu tahmin etmiyordum.” şeklinde açıkama yapmıştır.
ingilizler, türkiye'de oynadıkları diğer maçlarda sırasıyla, galatasaray'a 2-0 mağlup oldu, fenerbahçe'yi 1-0 mağlup etti, izmir'de altay ile 1-1 berabere kaldıktan sonra ankara'ya geçerek gençlerbirliği'ni 1-0 mağlup etti.