ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
dile kolay, maç için istanbul 'dan trabzon 'a, trabzon 'dan istanbul 'a tam 2 bin km yol gitmek ve maçı televizyondan bile seyredememek. işte trabzon öyle bir şehirdir ki, maç günü koca şehirde trabzonspor 'u seyretmek için bir kişilik boş yer televizyon karşısında bile kalmaz. ahmet ozçilingir, trabzonspor 'un, lyon fu 4-1 yendiği maç için istanbul'dan trabzon 'a gidişinin hikayesini yazmış bizler için. ahmet kardeşimiz takım kadrosunu bile vermiş...
iki bin kilometre yol yap, golleri on altı yıl sonra izle...
goller: hami (20, 80), hamdi (30), bursac (43), orhan (45)
bu maç için istanbul'dan gece 02.00'de beş arkadaş araba ile yola çıktık. maç gündüz 12.00 de oynanacaktı. sabahın ilk saatlerinde samsun'da trafik polisi bizi çevirdi; "maça geç kalacağız." diye düşünerek, durmadan bastık devam ettik. şehre vardığımızda, maça çok büyük bir ilgi olduğunu gördük, bir de biletlerin fiyatı çok ucuz olunca, avni aker sabahın kör vakti doluvermişti.
stadyum dolmuştu lakin, gelin görün ki saat 12.00'ye gelirken biz giresun il sınırından daha yenice geçiyorduk. arabanın gaz pedalına sonuna kadar asılmış, basa bas toprağımıza yani trabzon'a doğru ilerliyorduk. derken trabzon'un ilk ilçesi olan beşikdüzü'ne girdik ve artık maça on dakika vardı. bari maçı kaçırmayıp ilk yarısını televizyondan izleyelim dedik ve hemen bir kahveye girdik. goller de zaten ardı ardına geldi durumu 2-0 yaptık. devre arasını beklemeden avni aker'e doğru gazladık. devre arası stat kapıları açılır da içeri gireriz diye düşünüyorduk. lakin evdeki hesap çarşıya uymamıştı. avni aker'e geldik ama kapıların kapalı tutulduğunu gördük.
yapacak bişey yoktu ve hemen ikinci yarıyı izlemek için, stadın çevresindeki kahvehanelerde yer aramaya başladık. aman allah'ım o da ne! tüm kahvehaneler ağzına kadar tıka basa dolu. kahvelerin kapısından içeri girmeniz mümkün değil. kendimiz giremiyorduk, bari vücudumuz kahvenin dışında kalsa da kafamızı kapıdan içeri sokalım dedik. bulduğumuz boşluklara kafamızı sokmaya çalışarak maçı televizyondan izlemeye çalıştık ama nafile. maçı izleyemiyorduk. gol oluyor ama golleri göremiyorduk.
istanbul'dan trabzon'a, trabzon'dan da istanbul'a git gel iki bin kilometre yol yapmıştık ama maçı değil stadyumda, televizyondan bile izleyememiştik. stat dolu, kahveler dolu, şehrin sokakları ise bomboş... avni aker'de tur sevincini yaşamak için bunca yolu katetmiştik doğrusu. ama olsun, şehir takımına sahip çıkıyor, avni aker'in yanı sıra tüm kahveler ağzına kadar doluyor ve bir şehir takımı için tek vücut oluyordu ya, işte bu bize yeterdi. bunu yaşamak, bu atmosferi solumak bile güzeldi. maçın ardından şehir bir bayram yeriydi. akçaabat'ta kendimize çektiğimiz kılık ziyafeti ile keyfimiz tamam olmuştu.
unutmadan hemen söyleyeyim. bu maçın gollerini dile kolay tam on altı yıl sonra takvimler 2007 yılını gösterirken izleyebildim. bmn'nin nostalji bölümünde izlediğim goller bana o günleri yeniden yaşattı doğrusu. on altı yıl önce sevincini yaşadığım ama göremediğim golleri izleyebilmek farklı bir keyifti doğrusu.
iyi günler yaşadık vesselam. bu güzel günleri bize yaşatanlara ve trabzonspor'umuza bin selam olsun.