tribün dergi sayı 3'de yer alan tankut sur'un "bir guldak, iki guldak... alemi öper zonguldak!" başlıklı yazısından;
ilginç yerdir zonguldak. bir taraftan baktığınızda tipik bir madenci kentidir. mutlaka ama mutlaka ailelerde birileri eski adıyla eki, yeni adıyla ttk’da (türkiye taş kömürü işletmesi) çalışır. ttk’da çalışmayanlar da ya esnaftır ya da banka ve diğer devlet dairelerinde çalışırlar. zonguldak’ta başka ne iş olabilir ki?
kömür zonguldak’ı şehir yapmış. zonguldaklıları ise göçler yaratmış. karadenizliler, doğulular, batılılar her yerden insan gelmiş. ortak bir şehirli kimliği ise zamanla-ve tabii ki futbolla oluşmuş. önceleri amatör olarak mücadele eden kömürspor, 1969 yılında zonguldakspor olarak adını değiştirmiş ve lige alınmış. birinci lig’e birlikte çıktığı takım trabzonspor.
o dönemler zonguldakspor bizlerin her şeyiydi. maçlarda stad tıka basa dolar, geç kalındı mı yer bulunmazdı. en havalı yer kapalının tam karşısındaki açık tribündü. buraya herkes alınmazdı. bir defasında oraya oturmuş, maçın başlamasını beklerken amigolardan biri tüm tribüne dönüp aşağılayıcı bakışlarla “şunlara bak, hepsi abonman” demişti. aglamamıştık, ama kötü bir şeydi herhalde. 0 açık tribündeki 15-20 kişi tüm tezahüratı yönlendirirdi. ekip lideri ise amigo erol’du. öyle fazla beste, tezahürat yoktu. en çok üçlü çekilir ya da karşı tribünlerle “kırmızı... lacivert... en büyük... zonguldak...” yapılırdı. bunların ardından tezahüratlara katılmayan kapalıya toplu halde “ibne kapalı” diye bağırılırdı. erol üçlü çekmelere kendince bir renk getirmiş, her defasında baştaki “bir... iki... üç...” kısmını farklı bir şekilde yapmaya başlamıştı. herhalde ulaştığı zirve bir, iki, üç, kısmının sınav çekerek yapması olmuştu.
istanbul takımlarına karşı olan tezahürat ezikliği bir fener maçından önce bir hafta boyunca beste antrenmanları yapılmasına yol açmıştı. belediye hoparlörlerinden yayın yapılarak tezahürat antrenmanları için seyirci stada davet edilmiş ve toplanan birkaç yüz kişi biraraya gelerek besteler yapmış, hangi şarkıyı ne zaman söyleyeceklerini ve hangi tribünün başlayacağını falan kararlaştırmışlardı. maç günü her tarafa dağılan bu amigolar içleri küfürlerle dolu olan bu şarkıları tüm stada söyletmişlerdi ve acayip hava yapmışlardı. fakat fener tribünlerinin bir anda püsküller çıkartarak rengârenk bir görüntü oluşturması da bütün moralleri bozmuştu. yapılacak bir şey kalmamıştı, tüm stad ayaklanıp hep birlikte “püsküllü i***ler” diye bağırmaya başlamıştık.
ligin sonlarına doğru sakaryaspor’la kritik bir maçımız vardı. zonguldakspor 79. dakikada kel vehbi’nin attığı golle sakarya’yı 1-0 yeniyor ve liderliğe oturuyordu. şehir tümüyle havaya girmişti. her taraf kırmızı lacivert bayraklarla süslenmişti. kalan haftalarda alınan sonuçlarla zonguldakspor o sezonu 4. bitirmişti, fakat yine de o takım ve o sezon bir efsane gibi hâlâ akıllarda ve sohbetlerde yer alır.