finalde milan maglia fortunata – daha önce dört kupa kazandıkları şanslı beyaz formaları ile sahaya çıktı. fakat büyük ihtimalle liverpool’un daha önceki dört şampiyonluğu beyaz forma ile oynayan takımlara karşı kazandığını unutmuşlardı. sonuçta da kaybettiler.
liverpoolun beyaz formalılara karşı kazandığı kupalar
şampiyon kulüplerde 1976-77 liverpool 3-1 borussia monchengladbach 1977-78 liverpool 1-0 club brugge kv 1983-84 liverpool 1-1 roma penaltılarla 4-2
301 kd olarak manisa alaşehir'de yaptığım askerlik bugün sona ermişti. akşam ankaradaydım ve maçı tvden izleyecektim.
kız arkadaşımın ev arkadaşı da futbolun fsini bilmese de ne şanstır ki rehber olarak istanbula gitmiş ve milanlı futbolcuların eşlerini istanbulda dolaştırıp rehberlik yapmıştı. tabi maçıda milanlı futbolcu eşlerinin yanında izledi. imrenmemek elde değil :)
maçta liverpool'u destekliyordum ama ilk yarıda skor 3-0 milan lehine olunca yol yorgunluğunun da verdiği ağırlıkla maçı izlemekten vazgeçmiştim. ilerleyen saatlerde tekrar skora baktığımda liverpool'un 3-3 yaptığını görmüş ve izlemediğim için kendime hayıflanmıştım...
cemal dindar'ın "futbolu neden sevmeli? / futbolu neden sevmemeli?" kitabında yer alan "nouma bizi de diskoya götür.." başlıklı yazısından;
liverpool ile milan arasonda oynanan şampiyonlar ligi finalinde liverpool taraftarlarının açtığı pankart ve söyledikleri şarkı futbola uzak yakın hemen herkeste büyüleyici bir etki yaratmıştı. o maç sırasında, yanımda yöremde sırf bu şarkı ve pankartlar sebebiyle liverpool'u destekleyenleri anımsıyorum. you will never walk alone. bir umut ve kardeşlik şarkısı. 1963'te gerry and the peacemakers grubu eski bir müzikalden alıp tekrar yorumladığında şarkı liste başı olmuş ve bir süre sonra da liverpool'un efsanevi stadı anfield'da liverpool'un gençlerinin ve emekçilerinini doldurduğı kop tribünü şarkıyı hep bir ağızdan söylemeye başalmış;
fırtınada yürürken başını dik tut ve karanlıktan korkma fırtınanın sonunda tan vakti ve mutluluğun gümüş şarkısıdır seni bekleyen
rüzgar demeden yürü yağmur demeden yürü hayallerin tedirgin altüst olsa da devam et yürümeye kalbindeki umutla asla yalnız yürümeyeceksin yalnız yürümeyeceksin asla...
liverpool'da uzun dönem oynamış ian callagham, birçoğu anfield'da olmak üzere 843 maça çıkıyor ve bu maçlardaki havayı şöyle anlatıyordu: "you'll never walk alone her zaman tüylerimi diken diken ederdi. sahaya çıkarken onu duymak kendimi çok daha güvende hissetmeme neden olurdu. taraftarlar her zaman takımı desteklerdi ama şarkıyı söylediklerinde atmosfer çok daha farklılaşırdı... anfield rakiplerin gözünü korkuturdu. ama aynısını goodison'a ya da old trafford'a gittiğimizde bizim için de geçerliydi. bu yüzden, taraftarlarımızın you'll never walk alone'u söylediğini duymak sanki anfield'ın bir parçası yanımızdaymış gibi hissetmemizi sağlardı."
yukarıda yazdığım gibi, istanbul'da birçok kişi, callagan'ın sözünü ettiği atmosferin bir parçası oldu. liverpool ve taraftarları epey bir taktirin yanında biraz da gıpta ile uğurlandı.
when you walk through a storm hold your head up high and don't be afraid of the dark at the end of a storm is a golden sky and the sweet silver song of lark
walk on through the wind walk on through the rain tho' your dreams be tossed and blown walk on, walk on with hope in your heart and you'll never walk alone you'll never, walk alone
oscar hammerstein'in yazdığı sözler, carousel müzikali için ricahard rodgers tarafından bestelenmiştir. şarkı, elvis presley'den barabara streisand'a birçok şarkıcı ya da müzik grubunca seslendirilse de, asıl gerry and the peacemakers ile ve de liverpool efsanesinin bir parçası olduğunda ünlendi.
ilk yarı 3-0 bittiğinde 2.yarı ya tarihi fark olsun yada liverpool maçı çevirsinde istanbul tarihe geçmesini istemiştim.maçın yıldızlarında biri dudek ti gerek maç içinde yaptığı kurtarışlar gerekse penaltılarda gösterdiği performansla yıldızı parlamıştı.fatih terimin italyanlar 3-0 maç vermez demişti fakat maç sonu kendi bile inanamamıştı.
türkiye'de oynanan ilk avrupa kupası finali olma özelliği taşıyan bu maçtan 5 yıl sonra bu sefer de uefa kupası finali türkiye'de fenerbahçe şükrü saraçoğlu stadyumunda oynanacak...
"asla yalnız yürümeyeceksin" şarkısı yükseliyor kop tribünü'nden yağmurlu bir liverpool göğüne. '80'lerin sağlam rock gruplarından manchesterli the smiths ise "eve yalnız yürüyor olabilirim ama aşka olan inancımı kaybetmedim" demekte bir şarkısında...
eski gazeteleri karıştırıyorum, göztepe ile ilgili bir yorum: jimmy burton'dan. kim olduğunu bilmiyorum. köşe yazısının başlığı "liverpool seyircisi gibi". yukarıda da bir fotoğraf. göztepe tribünlerinden. aynı anda verilen tepki muhteşem. fotoğraf inanılmaz "anlamlı". hayır misafir takımın seyircilerine yapılan; o sol elimiz, sağ koltuk altına götürülüp sağ elin "al sana!" diye haykırırken hep beraber malum şekilde ileri ve yukarı doğru uzatılması hoş değil. hoş değil ama sorun da bu değil. fotoğraftaki insanların yüzünde öylesi bir birliktelik hissediyorsunuz ki "taraftarlık" denilen olgunun içi doluyor.
***
eski gazeteleri karıştırmaya devam. southampton-göztepe hazırlık maçı yapacakmış. yıllar önceden kalma bir ün bu şekilde de olsa devam ediyor. herhangi bir takım değil bu. abartmak istemiyorum. dedik ya, küllerinden her seferinde yeniden dogmayı başaran, ancak bir türlü eski başanlannı yakalayamayan, eski mavi ufuklara uçmayı deneyen bir anka kuşu.
"bugün 4. lig'e düşmüş olabilirim" diye haykırıyor göztepeliler, "ama senin aşkına olan inancımı kaybetmedim..."
***
o yıl futbola tarihinin bir kara lekesi çalınıyor. 1985 yılındayız. heizel faciası yaşanıyor belçika'da oynanacak şampiyon kulüpler kupası final maçı öncesinde. trt'nin canlı yayını bir türlü gerçekleşmiyor. nedenini sonra anlıyoruz ki maç öncesi çıkan olaylarda onlarca ölüm gerçekleşmiş. bizim evdeki televizyon o zamanlar henüz siyah beyaz. kupayı da siyah-beyazlı juventus alıyor. alıyor ama dedim ya bizim tv siyah beyaz. liverpool da siyah-beyaz. onlarca ölü. her yer karanlık!.. futbolun makberini o an yaşıyorum çocuk halimle.
liverpool bir önceki sene aldığı avrupa şampiyonluğu unvanını maç başlamadan taraftarının taşkınlığı sebebiyle yaşanan olaylarla birlikte kaybediyor.
1985 senesinin 8 nisan tarihli yeni asır gazetesi. jimmy burton adlı bir yazar vardı ya hani, "liverpool seyircisi gibi..." isimli köşe yazısını yazan... göztepe seyircisine istinaden... tarih şimdi, 25 mayıs 2005. uzay yolculuğumuz devam ediyor. liverpool tam 20 yıl sonra şampiyonlar ligi finali oynuyor yeniden, rakip gene bir italyan takımı milan. yer, istanbul atatürk olimpiyat stadı. bakıyorum tribünlere, liverpool seyircisi iyi bir destek sunuyor takımına. centilmence bir atmosfer. evet, evet bize yıllardır anlattıkları o 80 bin kişilik maç geliyor aklıma. izmir atatürk stadı'ndaki o göztepe-ksk derbisi. ve o gün takımlarına müthiş bir destek sunan göztepeliler. bir yazı yazmak istiyorum liverpollu taraftarlara istinaden... "göztepe seyircisi gibi."
stad: atatürk olimpiyat stadyumu (istanbul) tarih: 25-05-2005 seyirci: 65.000 hakem: manuel enrique mejuto gonzalez (ispanya)
ac milan (teknik direktör: carlo ancelotti) nelson silva “dida”, marcos moraes “cafu”, jaap stam, alessandro nesta, paolo maldini (kaptan), clarence seedorf (sergio santos “serginho” 86'), gennaro gattuso (rui costa 112'), andrea pirlo, ricardo izecson dos santos “kaka”, hernan crespo (jon dahl tomasson 85'), andrij shevchenko
liverpool fc (teknik direktör: rafa benitez) jerzy dudek, steve finnan (dietmar hamann 46'), sami hyypiä, jamie carragher, djimi traore, harry kewell (vladimir smicer 23'), xabi alonso, steven gerrard (kaptan), john arne riise, luis garcia, milan baros (djibril cisse 85')
yorgun, şampiyonluğa tok ve moralsiz bir milan, inatçı, inançlı kupaya aç liverpool'a penaltı atışlarında teslim oldu: 6-5.
ingiliz temsilcisi en son 1984 yılında roma'yı penaltı atışları sonrası yenerken, bu sefer yine bir italyan'ı yine penaltı atışları sonrası devirdi, 5. kez kupayı kazandı...
diyorlardi ki, maç daha başlamadan bitti. doğru ya, daha 57. saniyede maldini, milan'ı 1-0 öne geçirdi.
orta sahada derinliği bulan milanlılar, akın akın gelirken liverpool'un eli ayağı dolaşıyordu. milan her geçen dakika gole yaklaşıyordu. 39. dakikada milan ikinci golüne kavuştu. nesta'nın topu ellemesini kasıtlı kabul etmeyen ispanyol hakemin bu kararı milan'ın kendi sahasından kolaylıkla çıkmasına ve yine bir derinlik bulmasını sağladı lieverpool savunmasında. crespo, shevchenko'nun pasıyla sert bir şutla topu filelere gönderdi: 2-0.
karşılaşmanın 43. dakikasında milan 3'ledi. kaka, crespo'ya nefis bir pas attı. arjantinli oyuncunun ayağının dışıyla aşırtması görülmeye değerdi. ve durum birden 3-0 oldu.
gol düellosu
öyle ki ikinci yarı herşey tersine döndü, goller erken geldi arka arkaya. 54. dakikada gerrard, kafayla dida'yı avladı. daha italyanlar "ne oluyoruz" demeden 56'da smicer, sert bir şutla durumu 3-2 yaptı. bu kez düşünme sırası ancelotti'deydi; berlusconi kollarını kavuşturdu. atatürk olimpiyat stadı'nda yer gök kırmızı beyaz inledi. benitez umutlandı. 60. dakikada gattuso, gerrardı'ı düşürdü, hakem penaltı noktasını gösterdi. nihat kahveci'nin eski takım arkadaşı xabi alonso, dida'dan dönen topu tamamladı. ve liverpool, daha 1. dakikada biten maçı tekrar başlattı. liverpool açıldıkça açıldı, milan'nın yaşlıları çok yoruldu. o derinlemesine paslar, bilinçli oyun, tarihe karıştı ve liverpool aldı sazı eline.
normal süresi 3-3 biten maçta, uzatmanın 11. dakikasında tomasson, liverpoolluların yüreklerini ağızlarına getirdi. ama maçın ilk uzatma bölümünde de skor 90 dakikanın skoruydu: 3-3. ikinci uzatmada shevchenko'nun inanılmaz bir şekilde topu kaleye gönderememesi dışında, iki takım da sanki penaltılara razıydı.
penaltı atışlarında dudek, pirlo ve shevchenko'nun atışlarını kurtardı, hamann, cisse ve smicer kupayı ada'ya taşıdı.
tarihe geçtiler atatürk olimpiyat stadı'ndaki final şampiyonlar ligi tarihinde ilklere imza attı. 57. saniyede fileleri havalandıran milan'ın kaptanı 37 yaşındaki paolo maldini, hem şampiyonlar ligi finalinde en erken fileleri havalandıran, hem de gol atan en yaşlı futbolcu unvanlarını aldı. milan'lı hernan crespo ise daniele massaro (milan-barcelona, 1994) ve karlheinz riedle'den (b.dortmund-juventus, 1997) sonra bir şampiyonlar ligi finalinde 2 gol atan üçüncü futbolcu oldu.
lıverpool kasasını doldurdu liverpool, şampiyon kulüpler kupası finalinde 3-0'lık yenilgiden maçı 3-3 getiren ilk takım olurken, yine ilk kez normal süre 3-3'lük skorla bitti. şampiyonluk ödülü 10 milyon isviçre frangı ile liverpool bu sezon şampiyonlar ligi'nde maçlarda kazandığı toplam para ödülünü 26.75 franga, milan da 6 milyon franklık ikincilik ödülüyle toplam 23.25 milyon franka çıkardı.
olimpiyat’ta ünlüler geçidi tarihi finali başbakan recep tayyip erdoğan ile italya başbakanı ve milan onursal başkanı silvio berlusconi birlikte izledi. aralarında maradona, karl heinz rummenige, platini, beckanbauer, john benjamin toshack, christoph daum, yıldırım demirören, fatih terim, anelka ve nobre'nin de bulunduğu spor dünyasının ünlü isimleri maçtaydı. taarftarlar maradona'ya büyük ilgi gösterirken, platini organizasyonu beğendiğini açıkladı.
sabaha kadar eğlendiler liverpool'un şampiyonlar ligi şampiyonu olmasını sabah saatlerine kadar kutlayan taraftarlar, gazete bayilerinden aldıkları türk gazetelerini incelediler. liverpool takımının taraftarları, maç sonrası taksim'e akın ederek sabahın ilk ışıklarına kadar şampiyonluğu kutladılar. cağaloğlu, taksim ve beyoğlu'ndaki barlarda eğlenen taraftarlardan bazıları, sabah saatlerinde yorgun düşerek parklarda yattılar. bazı taraftarların ise bayilerden türk gazeteleri alarak inceledikleri görüldü.
futbol berabere bitebilen ender sporlardan biri... finaller hariç! bu yüzden bütün finaller heyecanlıdır ama bazıları daha heyecanlı...
#3 liverpool: 3 milan: 3 25 mayıs 2005
istanbul atatürk olimpiyat stadı'nda sıra dışı bir gece... liverpool, milan önünde. liverpool, kendi liginde çok gerilerde kalmasına rağmen şampiyonlar ligi'nde finale kadar yükselmiş. ilk dakika dolmadan beşinci avrupa şampiyonluğunun peşindeki paolo maldini, milan'ı öne geçiriyor. hakem mejuto gonzalez'in ıskaladığı liverpool penaltısının ardından hernan crespo'nun iki golüyle devre 3-0 bitiyor. 54'le 60. dakikalar arasında liverpool mucizevi gerçekleştiriyor. steven gerrard, vladimir smicer ve kaçan penaltısını tamamlayan xabi alonso'nun golleriyle maç x-files dizisi için konu oluşturuyor. andriy shevchenko'nun altıpastan şutunu ayaklarıyla kurtaran jerzy dudek, penaltı atışlarında da grobbelaar benzeri hareketleriyle rakiplerini şaşırtıyor. 2003 yılında son penaltıyı gole çeviren shevchenko, bu kez kaçırıyor ve liverpool, 22 yıllık çileyi bitiriyor.
final: istanbul atatürk olimpiyat stadı'nda karşı karşıya geliyordu liverpool ve milan. evsahipliği yaptığımız bu maçın tarihe altın harflerle yazılacağını bilmiyorduk. hele hele ilk yarı milan lehine 3-0 sonuçlandığında. sanki tarihin en kolay finaliydi oynanan. ama ikinci devrede taktikle, sistemle açıklanamayacak bir 6 dakika oynadı liverpool. 54-60 arasında gelen 3 gol, milan'da kapanmaz yaralar açtı. uzatmada ve penaltılarda dudek'in kendini aşan hareketleri ve liverpool 23 yıl sonra avrupa şampiyonu.
kupaya damgasını vuran adam: steven gerrard... ilk turun son maçının son dakikasında olympiakos'a o golü atmasa belki sezon sonunda kaldırılan kupa uefa kupası olacaktı. finalde de takımı hareketlendiren golü atü ve fitili ateşledi gerrard.
ingiltere milli takımı'nın en önemli oyuncularından steven gerrard, "gaz vermek" istediği cümlelerde istanbul'u dile getirmeden yapamıyor...
liverpool takımının kaptanı steven gerrard futbol hayatının en önemli kupasını kaldırdığı istanbul'u, kurduğu her cümlede kullanmaya özen gösteriyor.
geçtiğimiz ay rusya'yla oynadıkları euro 2008 grup eleme karşılaşması öncesinde yaptığı açıklamada, tıpkı 2004 avrupa şampiyonası elemelerinde şükrü saraçoğlu'nda oynadıkları kritik maç öncesindeki birlik ve beraberlik havasını yakaladıklarını belirten liverpool kaptanı, golsüz berabere tamamlanan o maçla ilgili olarak, "istanbul'daki atmosfer çok korkutucuydu ama soyunma odasında ne yanınıza baksanız güvenebileceğiniz bir oyuncu topluluğu söz konusuydu" şeklinde nostaljik bir konuşma yaptı. gerrard'ın bu cesaret verici demecine karşın ingiltere'nin rusya'ya 2-1 yenildiğini ve avrupa şampiyonası biletini tehlikeye attığını belirtelim.
- ben futbola geri dönüyorum... thierry henry'nin ya da louis saha'nın oynadığı pozisyonu değiştirdiğinizde buradaki kadar eleştirilmiş miydiniz? türkiye'de insanlar oyuncuların kendi istedikleri mevkiler dışında bir yerde oynamaması gerektiğine inanıyorlar sanki...
jean tigana: bu çok büyük bir yanlış... ben her zaman bunu anlatmaya çalışıyorum... maçları dikkatli izlerseniz bunu kendiniz de görürsünüz... mesela milan'la liverpool arasında, istanbul'da oynanan finali hatırlayın... gerrard maç içinde dört kere yer değiştirdi. ileride başladı, orta sahaya geldi, sağ kanada geçti, sağ bek olarak da bitirdi... geçen sene arsenal ve barcelona arasındaki şampiyonlar ligi finalini hatırlayın, ben stade de france'daydım, eto'o 40 dakika boyunca orta sahanın solunda oynadı... futbolda rakibin dengesini bozmak için oyuncuların yeri değiştirilir, bunu yapabilmek de ancak oyuncuların buna alışkın olmasıyla mümkündür. farklı mevkilerde oynatmazsanız bu alışkanlığı kazanamazlar.
- liverpool'un şampiyonlar ligi'ni finalde milan'ı devirerek kazanışını izlerken neler hissettin?
michael owen: maçı eşimle birlikte madrid'de seyrettik. çocuklar üst katta uyuyorlardı. 3-0 geriye düştüklerinde liverpool'un işinin tamamen bittiğini düşünmüştüm ama maçın bir saati dolduktan sonra geriden nasıl geldiklerini görünce, bunun içlerinde olduğunu anlıyorsunuz. komik olan, maçtan önce onlara şans dilemek için o kadar geç aramıştım ki en son arayan bendim muhtemelen, ama maçtan sonra da ilk tebrik eden ben oldum. hepsiyle hâlâ çok iyi arkadaşız. steven gerrard, jamie carragher, dietmar hamann kulüpteki en iyi arkadaşlarımdı. ben orada olsaydım nasıl olurdu, bunu merak ediyorsunuz değil mi? maç sırasında neler yapabileceğimi? ancak ben geriye bakıp pişmanlık duyacak birisi değilim. şampiyonlar ligi'ni kazanmak, kariyerimde başarmak istediğim şeylerden biriydi. kıskançlık duymuyorum, sadece bunu başarmanın çok hoşuma gideceğini söylüyorum. belki de ben orada olduğum bütün süre içerisinde takımın bir şey kazanamadığım, ben gider gitmez kupayı kazanıverdiğini düşünüyorsunuzdur (gülüyor). bu da benim ne kadar beş para etmez biri olduğumu kanıtlıyor! yine de ciddi olmak gerekirse bu onlar adına gerçekten muhteşemdi. chelsea ile oynadıkları yan final maçına gitmiştim, o da harika bir karşılaşmaydı.
2005 şampiyonlar ligi finali italyan efsanesi için çok önemliydi. istanbul2da atatürk olimpiyat stadı'nda maç başladıktan saniyeler sonra attığı nefis vole ağları bulmuştu. bunca final oynamasına rağmen ilk kez bir şampiyonluk maçında gol atmıştı. nev var ki, liverpool önünde 3-0'ı koruyamadılar ve penaltılarla kupayı kaptırdılar. maldini buna alışıktı. 1990 dünya kupası'nda arjantin, 1994 dünya kupası'nda brezilya ve 1998 dünya kupasında fransa, italya'yı bu şekilde yenmişlerdi. ve hepsinde de maldini sahadaydı.
gerard'ı becham ve diğerlerinden ayıran en önemli nokta da bu. becham hangi formayla olursa olsun kazandığı her maçtan sonra victoria ile önceden hazırladıkları pzları verirken, gerard 2005'te istanbul'da yazdığı efsanenin ardından dünyanın en güzel kadınlarından biri olan (victoria'dan çok daha güzel olduğu kesin) alex curran'la büyük bir aşk yaıyor olmasına rağmen o gece istanbul'daki otel odasında şampiyonlar ligi kupası na sarılarak uyuyacak, sabah uyandığında da kupanın yanında olmadığını fark edince yüreğinden bir parça kopmuş gibi hissettiğini söyleyecekti. aynı gün chelsea'ye gidip gitmeyeceğini soran gazetecilere verdiği cevap ise liverpool tarihinin en güzel sayfalarından birisi oldu: "böyle bir geceden sonra 'bir insan' kendisine kaç para fazla verilirse verilsin liverpool'dan ayrılamaz!"
"bir insan!" steven gerrard da her ne kadar endüstriyel futbol çağının en önemli ikonlarından birisi olsa da bir insan. ve her ne kadar saha içindeki olağanüstü performansı sadece play station'daki sanal oyuncularla karşılaştırılacak kudrette olsa da endüstriyel futbol çağında herkesin ıskaladağı bir gerrard gerçeği vardı. "o insan" tam da yıllardır bekleneni veremeyen bir takımdan michael owen ve steve mcmanaman gibi istemeden de olsa ayrılmak zorunda kalmak üzereydi. o günlerde hiç kimsenin yapmadığını yapü. çünkü sadece babasının ona beraber gittikleri o taraftarların gol çizgisini geçmeyeceğine inandıkları için topu üfledikleri maçı hatırlatması liverpool'da kalması için yetti de arttı. kendi sözleriyle bir anda "hayatının hatası"ndan döndü.
steven gerrard, uzun süre kendisini harcanmış bir yeteneğe dönüştüren aşkıyla her şeye rağmen devam etmeye istanbul'da karar verdi: "istanbul'da olan bitenin, orada yazdığımız futbol efsanesinin her bir anı benimle beraber mezara girecek kadar ölümsüz. o günden sonra hayatımda istanbul'da yaşadıklarımın aklıma gelmediği tek bir gün dahi olmadı. o gecenin sabahında hayatımın kalanını liverpoofa adamaya karar verdim." milan karşısında ilk devresini 3-0 geride tamamladıkları 2005 şampiyonlar ligi finalinin ikinci yarısında yaşananlar, gerrard-liverpool aşkında yeni bir dönüm noktası oldu. o gün atatürk olimpiyat stadı'nda beraber maçı izlediğimiz ıiverpool taraftarları maçın 3-3'e geldiği anda şöyle demişlerdi: "şu andan itibaren liverpool'da yeni bir devrim başladı. bu devrimin adı rafalution! artık şanlı bir geçmişin hataralarıyla yetinmek zorunda değiliz. şimdi rafalution zamanı, bu devrimin castro'su rafael benitez, che guevera'sı ise steven gerrard..."
artık kim che kim castro'ydu, tabii ki liverpoollular bizden daha iyi biliyordu. ama bizim tek bildiğimiz, daha doğrusu sonradan öğrendiğimiz şuydu: eğer andriy shevchenko, milan'ın kullandığı son penaltıyı kaçırmasaydı, liverpool'un son vuruşunu gerrard kullanacaktı: "rafa yanıma gelip son penaltıyı benim atmamı istediğini söylediğinde sadece kafamı salladım. içimden bir ses nedense o penaltıyı hiç atmayacağımı söylüyordu. maçı 3-0'dan 3-3'e getirdikten sonra kaybedemezdik. ama shevchenko topun başına geldiğinde heyecandan neredeyse altıma işeyecektim. futbol sahasında yaşadığım en gergin andı. birisi gelip dokunsa büyük ihtimalle onu elektrik çarpardı. yine de birisi gelip bir sonraki penaltıyı atıp atmama şansını bana bıraksa atardım. çünkü o gerginlikle kaleciyi bile topla beraber içeri sokardım. ama dudek topu kurtardığında zaferi getiren golü atma fırsatını kaçırdığım için hiç üzülmedim. aksine o anda yeniden doğdum. bu takımın şampiyon olması benden çok daha önemliydi. o anda ben ve liverpool'un dünyanın en büyük aşıkları olduğunu anladım."
gerrard ile liverpool arasındaki futbol aşkının tazelenmesinin istanbul'daki futbol mucizesine denk gelmesi bizim için de tarihi bir gurur meselesi oldu. 25 mayıs 2005 tarihli futbol masalı, biz türk futbolseverlerin gönlünde hep özel bir yere sahip olacak. şampiyonlar ligi finallerinin en güzeline ev sahipliği yapmak dışında her şeyden önce leeds-galatasaray maçlarında yaşanan talihsiz olayların körüklediği futbol nezrindeki karşılıklı düşmanlık ve önyargılar liverpool taraftarlan sayesinde yerini karşılıklı bir hayranlığın doğuşuna bıraktı. her şeyden önce ıiverpool'lular sıradan ingilizler değildi. hatta birçoğumuz liverpool'luların %100 ingiliz olmadığını, başta irlandalılar, iskoçlar, galliler, hintliler ve pakistanlılar olmak üzere ada'nın tüm renklerini temsil ettiğini anladık. maçın bir kısmını irlandalılar ile izlemiş, arkamızdaki hintlilerden çakmak almış, iskoçlar ile graeme souness'ın fenerbahçe stadı'nın ortasına sadece kendisine özgü bir delilikle galatasaray bayrağı dikmesini yad etmiştik. bazılarımız daha da fazla ileri gitmiş, pakistanlılar ile beraber liverpool bayrağının üstünde namaz kılmıştık! bizim gibi bir sürü türk vatandaşı liverpool delisi, dünyanın dört bir yanından gelen liverpool'lularla kucaklaşıyor en sonunda da tekerlekli sandalyeyle futbol aşkına galler'den istanbul a kadar gelen bir kadın taraftarı hep beraber türk'ü, pakistanlısı, hindisi, ingilizi, irlandalısı sırtımıza alıp taşımış, olimpiyat stadı'nın çıkış kapısına kadar "you'll never walk alone" söyleyerek omuz omuza yürümüştük. dünyada sadece futbol, hintli ile pakistanlı'yı, daha da önemlisi 5 yıl önce aynı şehirde birbirini bıçaklayacak kadar araları gerilmiş ingilizler ile türkleri bu kadar yaklaştırabilirdi. o günü, o tekerlekli sandalyesine rağmen istanbul a gelen hep beraber omuzlarımızda taşıdığımız kadıncağızı hatırlayınca şimdi gerrard'ın demek istediğini çok daha iyi anlayabiliyorum: "böyle bir geceden sonra kim nasıl liverpool'dan ayrılabilir ki?"
#1 alonso tamamlıyor büyük dönüş tamamlanıyor liverpool 3 - ac milan 3 (penaltılarla liverpool) 25 mayıs 2005
bu efsanevi finali birçok türk futbolsever o zamanlar yorumculuk yapan fatih terim'in devre arasındaki iddialı sözleriyle hatırlar: "3-0'dan sonra hiçbir italyan takımı maç vermez, hele bizim milan hiç vermez!" aslında maçı milan vermedi, devre arasında terim konuşurken hırsından ağlayarak "asla yalnız yürümeyeceksin"i söyleyen liverpool taraftarları söke söke aldı. ilk 45 dakikada milan karşısında adeta sefilleri oynayan kevvell ve baros'lu kırmızılar, sahaya döndüklerinden 9 dakika sonra devler ligi tarihinin en büyük destanını yazmaya başladılar. sadece 6 dakika içinde önce gerrard'la farkı ikiye indiren, sonra smicer'le skoru 3-2'ye getiren liverpool 60. dakikada gattuso'nun gerrard'ı düşürmesiyle kazandığı penaltıyla maçı beraberliğe getirmek için büyük bir şans yakaladı. topun başına geçen sahanın kaka'dan sonraki en teknik oyun cusu xabi alonso penaltıyı önce dida'ya nişanladı ancak dönen topa adeta bir şimşek gibi çakarak yeniden hareketlendi ve topu ağlara yollamayı başardı. o anda sadece o maç değil kırmızı futbol efsane. si de bir istanbul masalının parçası olarak geri döndü. 3-3 olan maçın kaderini yine penaltı atışları belirledi. shevchenko'nun kullandığı son penaltıyı liverpool'un kupayı son kez kazandığı 1984 finalindeki kaleci grobbelaar'ın hareketlerini tekrarlayarak kurtaran jerzy dudek efsanevi finale son noktayı koydu.
o gün taksime özellikle gittim liverpool taraftarlarının taksimde olacaklarını ögrendigimde cok sevinmiştim 1 hafta öncesinden izin işimi ayarlamıştım maca gidemeyecektim fakat taksimde olmam benim için yeterliydi.
bu mac icin macanılarıma anılarını yazan arkadaşlarla aynı şeyleri tesbit etmişiz aşagı yukarı,mesela tekerlekli sandalyesiyle, maça gelen ingiliz bayan tarftarları biliyorum ve işin en ilginc tarafı o bayanların yaşlı olması ve futbola olan ilgileri benimde cok dikkatimi cekmişti.
ingilizler cok ahenkli bir şekilde egleniyorlardı,mesela bir tane futbol topu vardı taksimden bir ingiliz bir degaj yapıyordu top atatürk heykelinin oraya gidiyordu ordanda bir ingiliz degaj yapıyrdu top istiklal caddesine gidiyor taa şişhaneye kadar aynı top gidiyor 45 dakika sonra aynı top taksim gezi alanına geri geliyor tekrar gene topu şişhaneye gönderiyorlardı işin en ilginc yanı ingilizler olimpiyat stadına hareket edene kadar bu sürmüştü bir topla binlerce ingiliz akşama kadar eglenmişti bu cok dikkatimi cekmişti birara bu top bizim türklerden birinin eline gecer diye cok korkmuştum eger top bizimkilerin eline gecseydi muhtemelen şişhaneden o top geri dönmezdi.
müthiş bira tüketiyorlardı taksimden şişhaneye kadar hicbir tekel bayinde bira kalmamıştı adamlar 24 lü kutular halinde biralarını stoklamış biralarını sırtında taşıyordu birara dükkanın birine girdim kendime bira alacaktım ve dükkan sahibinin bir telefon konuşmasına şahit oldum, dükkan sahibi telefonun diyer ucundaki kişiye kimse bilmiyorum aynen şu sözleri söylüyordu bira siparişlerim hemen gelsin kardeşim bir saate kadar siparişlerim gelmesse ben tuborg bira,ya gecerim sözleşmemi iptal ederim diyordu demekki satıcı efespilsen dagıtıcısıyla konuşuyor diye düşünmüştüm esnaf iyi para kazanıyordu.
cok güzel ve degişik bir gün yaşadım o gün harikaydı adamlar futbola eglence olarak bakıyorlar ve alınacak cok dersimiz vardı o havalara dikdikleri ve şişahaneye gönderdikleri topa cok saygı duyuyorlardı o top gelip gene kendilerini buluyordu futbolun güzel oyun oldugunu sanki bize göstermeye calışıyorlardı.
bir ingilizden liverpool atkısı aldım bende kendisine galatasaray atkısı verdim ve endegerli anı olarak kendi nacizane müzeme koydum o atkıyı daha önce yabancı tarftarlardan aldıgım atkı ve benzeri eşyalar icinde bu atkı şuanda entepede duruyor.
inanılmaz bir maçtı..ilk yarıda milan 3-0 öne geçince milan'ın şampiyonlar ligini alacağını,artık süper kupa maçına bakacağını düşünüyordum... maçın 2. yarısı oynandıktan sonra ama topun yuvarlak olduğunu bir kez daha anladım.bu maçta penaltılar sırasında dudek'in kıvrak dans hareketleri yapması ilginçti fakat kupayı kazanmalarında büyük etkisi olmuştu..
maç trafiğine dikkat maçın oynanacağı bugün, saat 12.00’den sonra ikitelli organize sanayi bölgesi ve civarına ağır tonajlı araçların girişine izin verilmeyecek.
türkiye futbol federasyonu, şampiyonlar ligi final maçı hazırlık komitesi’nden araç kartı temin etmeyen otobüs, midibüs ve minibüsler atatürk olimpiyat stadı veya civarına alınmayacak.
bilet sahibi yolcuları taşıyan ticari taksi sürücüleri türk seyircilerin girdiği 15 no’lu yoldan giriş yapacak.
özel otolarda en az dört kişinin biletli olma şartı aranacak. dört bileti olmayanların geçişine izin yok.
maç günü havalimanlarından 06.00-16.30 saatleri, taşkışla caddesi, sultanahmet ve dolmabahçe’den 10.00-16.30 saatleri arasında organize edilmiş otobüslerle, maç biletlerini gösterenler ücretsiz olarak atatürk olimpiyat stadı’na gidebilecek.
thy’den maç uyarısı
türk hava yolları (thy), bugün oynanacak milan-liverpool maçı nedeniyle, uçuşlarda aksama olmaması için yolcularını havalimanlarına erken gelmeleri konusunda uyardı. thy’den yapılan yazılı açıklamada; ‘atatürk havalimanı’nda ve havalimanına ulaşan yollarda yoğunluk beklenmektedir. 25-26 mayıs tarihlerinde seyahat edecek yolcularımızın, iç hatlar için en az 3 saat, dış hatlar için en az 4 saat öncesi havalimanında hazır olmaları gerekmektedir’ denildi.