fenerbahçe: şekip kulaksızoğlu, kadri göktulga, ismet uluğ, cafer çağatay, hasan kamil sporel, fahir yeniçay, sabih arca, alâaddin baydar, ömer tanyeri, bedri gürsoy, zeki rıza sporel
teknik direktör: zeki rıza sporel
slavia prag: jaroslav chana, emil seifert, karel nytl, antonin raca, frantisek plodr, adolf burger, josef kratochvil, josef capek, jan vanik, rudolf stapl, karel kuzel
teknik direktör: john madden
gol: (0-1) dk. 4 jan vanik (0-2) dk. 16 josef capek (0-3) dk. 20 josef capek (0-4) dk. 29 rudolf stapl (0-5) dk. 42 jan vanik (pen.) (0-6) dk. 50 karel kuzel (0-7) dk. 67 josef capek (1-7) dk. 69 ömer tanyeri (1-8) dk. 75 josef capek (1-9) dk. 85 jan vanik (1-10) dk. 89 rudolf stapl
mehmet yüce'nin, "idmancı ruhlar: futbol tarihimizin klasik devreleri: 1923-1952, türkiye futbol tarihi - ikinci cilt" kitabından;
meşhûr-i âlem slavia praha
memleket futbol tarihinin en alâka uyandıran olaylarından biri de, 1923 yazında dünyaca ünlü slavia prag profesyonellerinin istanbul’u ziyaretidir. istanbul’un o dönemki kalburüstü üç takımıyla yaptıkları müsabakalar oldukça ilginç neticelere sahne olurken, misafirler için verilen ziyafetin mönüsü ve ziyâfet esnasında atılan nutuklar ve onlann mümessilleri daha da enteresan gelebilir:
meşhûr-i âlem slavia praha kulübü’nün istanbul seyahati (13-19 temmuz 1339) [spor âlemi, sayı 42-104, 24 temmuz 1339, s. 7.]
(...)
16temmuz pazar ertesi: (fenerbahçe’nin slavialılara verdiği ziyâfet)
“... sabah hafif bir gezintiden sonra moda deniz hamamında deniz banyosu yaptılar ve saat üç buçukta fenerbahçelilerin ziyâfetine geldiler. fenerliler slavia şerefine kulüplerini rengârenk bayraklarla donatmışlar. yemekte reis-i fahri şehzade ömer faruk efendi hazretleri, fenerbahçe’nin hâmilerinden cafer paşa, damat abdülmecid bey ve damat abdülrauf bey efendiler hazır bulunuyorlardı.
otomobiller ile kulübe getirilen misafirler a’zâ tarafından karşılandıktan sonra kütüphane, hâtıralar, mükâfatlar gösterilip kulübün hazırlanmış olan üç futası mavi sarı formalı kürekçiler idaresinde bahçedeki iskeleden ikişer ikişer misafirlerini alarak ufak bir tur yaptıktan sonra otel belvü’ye getirdiler. ve orada hazırlanan çay ziyâfetinde hazır bulundular. çaydan sonra şehzâde ömer faruk efendi kulübü namına gayet güzel bir almanca ile bir nutuk irad etmiştir. kulüp reisi de şehzâde’ye cevabi bir nutuk vermiş ve şehzâde efendi hazretlerine bir rozet takmışlardır. verilen bütün nutuklar ihsan bey tarafından tercüme edilmiştir...”
17temmuz salı: fenerbahçe-slavia praha müsabakası:
“galatasaray ve altmordu’nun mağlubiyetlerinden sonra bütün enzâr (bakışlar) istanbul’da yerli ve ecnebi bütün takımları mağlup eden fenerbahçe’ye dikilmişti. meraklılar bugün fenerbahçe’den galibiyet değilse de kıymetli bir müsabaka bekliyor ve yabancıların hiç olmazsa bir gol yemeden buradan uzaklaşmamasını arzu ediyorlardı.
saat beş buçuğa doğru stadyum gişeleri önündeki izdiham gayr-i kabil-i tasvir bir hâl almıştı. muhacimin kitlelerini bir hâl-i intizâma almak üzere jandarmaların muavinliğine ihtiyaç görülmüşken, ahali bilet almak için birbirini çiğniyordu. hiç şüphesiz türk toprağında bugünkü kadar mühim bir müsabaka daha henüz icrâ olunmamış ve hiçbir maçta bu kadar çok te-mâşâkâr görülmemişti.
saat altıya çeyrek kala ahalinin alkışları arasında oyuncular sahaya çıktılar. slavyalıların arzusu üzerine hakem olarak bu heyetin kendi arasından bir zat intihâb edilmişti. hakem .vazifesini bir iki handbol istisna edilirse pek güzel îfâ etti. bununla beraber her ne de olsa zâirlerden (ziyaretçilerden) hakem in-tihâbı usûle muhalefettir.
altıya sekiz kala oyuna başlandı. beş dakika kadar süren kararsız vaziyetten sonra çekoslovak oyuncuları nâgehani (beklenmedik, ani) bir gol yaptılar. kısa bir fasıladan sonra bunu bir ikincisi takip etti. bu sırada fenerliler de boş durmuyor, hasım kalesi yakınlarında tutunmağa (tutunmaya) muvaffak oluyorlardı. fakat hasım müdafaası mükemmel vaziyet almış, akınları ve pasları kesiyor ve toplan kendi muhacimlerine yetiştiriyordu.
yüksek fa’âliyyetli ve mücenib beş muhacim karşısında fedâkârane sarf-ı mesai eyleyen fener müdafaası mekik dokurcasma pas yaparak ilerleyen hasım oyuncularını tevkifde güçlük çekiyordu. atletik idmanlarda esasen sağ bacağı zedelenen fener merkez muavini (ismet bey), kasıklarına yemiş olduğu şiddetli bir darbenin te’sîriyle oyuna devam edemeyecek bir hâle gelmişken azmini toplayıp vazifesine devam etti.
bu aralık fener muhacimleri tarafından yapılan bir akın tevkif edildikten sonra top. yine fener kalesi önünde dolaşmaya başladı. bu sırada cafer bey’in topu kaleye doğru atmasından üçüncü gol de oldu. bundan sonra dördüncü gol oldu ki; bu her iki müdafinin pek ilerilerde bulunmasından, vakit ve zamanında ilerleyen rakip oyuncuya yetişememesinden ileri gelmiştir. topu ayağından uzaklaştırmadan süren muhacim karşısında şekip bey, kaleden çıkma imkânını görememiş ve bu suretle gol olmuştur.
beşinci gol ceza sahası dâhilinde kadri bey’in topa eliyle dokunması üzerine verilen bir penaltıdan yapıldıktan bir müddet sonra muayyen vakitte oyuna fâsıla verilmiştir devre 0-5 (hitama ermiştir).
ikinci haftayma (half time) başlandığı zaman sabih ve alâaddin beyler yerlerini değiştirmişlerdi. top iyi vaziyetlerde pek çok defa ortalandı ise de, fakat muhacimler ekseriya dağınık bir halde bulunduklarından bu güzel fırsatlar kaçtı. herhangi bir cenâhdan top sürülürken beş muhacimin birden ilerlemesi mümkün olamıyordu. bu suretle top kale önlerine geldiği zaman bir tarafın bir veya iki oyuncusuna mukabil, hasım muavin ve müdafi hattını karşısında buluyor, hücum bittabi müş’ir (şuurlu) olamıyordu.
yedinci golden sonra alâaddin bey topu sağdan sürerek karşısındakileri geçti ve topu yakından kaleye havale etti. kaleci bunu iade etmek üzere iken kale önünde husûle gelen ufak bir kargaşalığı müteakip zeki ve ömer beyler’in inzimam (katılım) ve muavenetleriyle içeri alındı.
üç günün üç müsabakası esnasında boğazlarda düğümlenip kalan ‘goll' kelimesi binlercesinin var kuvveteriyle stadyumu inletti. pek pahalıya mal olmakla beraber şeref kurtulmuştu. fakat çekler üç gol daha yapmaya muvaffak oldular. neticede bire karşı on gol ile slavia takımı maçı kazandı.”
17 temmuz 1923 salı günü taksim stadını dolduran kalabalığın tek müşterek dileği slavia kalesinde bir “türk golü” görebilmekti. herkes bu özlem içinde kıvranıyordu…
maç, slavia yöneticilerinden fatta’nın hakemliğinde başladı. altınordu maçını g.s.’lı yusuf ziya öniş, galatasaray maçını da altınordu’lu hamdi emin çap yönetmişler, ancak slavia’lılar her ikisinden de memnun kalmadıklarını öne sürüp, f.b. maçını kendilerinden birinin idare etmesini istemişlerdir. fenerbahçe bunu kabul etmiştir.
maç başında kasığına çok sert bir tekme yiyen santrhaf ismet uluğ’un sahayı terk etme zorunda kalışı fenerbahçe için talihsizlik olmuş ve durum 75. dakikada sarı-lâcivertli takım için de, biri penaltıdan 7-0’a yükselmiştir.. ancak, 2 dakika sonra mucize gerçekleşti ve soliç ömer tanyeri, günlerdir beklenen, “namus golü” nü attı. slavia sinirlenip 3 gol daha kaydetti ise de kimse gam yemedi.. iddia başarılamamış, şeref kurtarılmıştı ya !..
bu tarihsel golü spor alemi şöyle yazmıştır:
(alaattin bey sağdan topu sürerek karşısında-kileri geçti ve topu yakından kaleye havale etti. kaleci bunu iâde etmek üzere iken, husule gelen ufak bir kargaşalığı müteakip, zeki ve ömer beylerin de yardımlarıyla içeri atıldı.. 3 günün 3 müsabakası esnasında boğazlarda düğümlenip kalan gol kelimesi binlerce sinenin var kuvvetleriyle stadyomu inletti… pek pahalıya mal olmakla beraber şeref kurtulmuştu…)
işte, fenerbahçe futbolunun bu en ağır yenilgisi bile, böyle bir mutlu anı ile süslüdür. slavia türk futbolunda devrim yarattı. bu kadro şöyledir:
17 temmuz 1923’de slavia’nın yukardaki görkemli kadrosuna karşı, fenerbahçe, o dönemde hiç değişmeyen ve basının, isim yazmadan (fenerbahçe her zamanki kadrosuyla) deyimini kullandığı, şu tertipte idi: