sene 1998. küme düşmeye oyandığımız sezonlardan biri, doğrusu benim küme düşme korkusunu en somut, en can yakıcı hissettiğim, bu nedenle de maçlarını çok ayrıntılı hatırladığım bir sezondur bu.
son haftalar yaklaşıyor, gerilim tırmanıyor.
serin ve güneşli bir gün, tam maç havası.
bursaspor'un güzel takımlarından biriyle karşı karşıyayız. elvir baliç'in ligin en parlak yıldızlarından olduğu yıllar.
maç dengeli başlıyor ama hakan kaygusuz'un aptalca kaptırdığı bir topla, -galiba savunmadan çıkarken-, aptalca bir gol yiyoruz ve mağlup duruma düşüyoruz.
maratondayız, tribünde derin bir moral bozukluğu.
fakat biraz zaman geçince, takım toparlanıyor, hırslanıyor. özellikle ikinci yarı başlayınca. bursa'yı sindiriyor, top yapmalarına izin vermiyorlar.
bu hava taraftara da geçiyor. bütün tribünün canı yürekten tezahürata katıldığı, takatimizi aşan desibellere ulaştığımız bir performans sergiliyoruz.
takım net pozisyonlar üretemese de delice bastırıyor.
nihayet, sağdan yapılan serseri bir orta, herkesi geçiyor, arka direkte ta gerilerden koşup gelen nihat baştürk bitiyor ve çotank diye tavana asıyor topu. muazzam bir sevinç patlama yaşıyoruz.
daha epey var maçın bitmesine ama o golle bizim de bursa'nın da mecali sönüyor, gerisi teferruat. 1-1. sanki küme düşmekten kurtuluşumuz tescil edilmiş gibi bir tatminle ayrılıyoruz stattan.